Kazım Karabekir Paşa, İstiklal Harbi’nin devam ettiği sırada,
bir yandan Doğu Anadolu şehirlerini Ermeni ve Ruslardan temizlerken
diğer yandan cepheye asker ulaştırmaya çalışmıştır.
Bu yoğun çalışma ortamında, savaştan fazlasıyla yıpranan ve
en çok zarar gören öksüz ve yetim çocukları da unutmamıştır.
Kazım Karabekir, Doğu Cephesi‘ne geldiği ilk günden itibaren
sosyal, kültürel ve eğitim anlamında çalışmalar yapmaya başladı.
En çok üzerinde durduğu konu ise savaşlarda ailelerini kaybeden
binlerce yetim ve öksüz çocuğun tekrar hayata kazandırılmasıydı.
Bir çocuğun yetişeceği en zor ortamda yaşadılar onlar çocukluklarını…
Pek çok yokluk, yoksulluk içinde.
kiminin babası, abisi, hatta annesi cephedeydi.
çoğu şehit düştü, gazi oldu.
ama çocuklar da bu vatanın kurtuluşunda
en az büyükleri kadar emek verdiler…
Ülke işgal edilmiş, doğu cephesinde elde kalan son birlikler
Kazım Karabekir Paşa komutası altında Milli mücadeleye başlıyor.
Kazım Paşa tüm bunlarla uğraşırken bir ordu oluşturuyor.
Gürbüz Çocuklar Ordusu…
Kazım Karabekir, Doğu Cephesi’ne geldiği ilk günlerde
yaptığı çalışmalarla bölgede 50 bine yakın
bakıma muhtaç çocuk olduğunu rapor etmişti.
Bu çocuklar sokaklarda, ağaç kovuklarında,
mağaralarda, ağaç yaprakları ve ot yiyerek
hayatta kalmaya çalışan sersefil haldeydiler.
4 bini erkek 2 bini kız olmak üzere
sadece Erzurum civarında 6 bin yetim ve öksüz Türk çocuğu,
Kazım Karabekir tarafından
sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan
akrabalarının yanından toplatılmıştı.
Kazım Karabekir de bu amaçla bölgede birçok
eğitim öğretim kurumu kurarak
yetim, sahipsiz kalmış bu çocukların
eğitim alması için mücadeleye başladı.
Zorlu savaş yıllarında,
Gürbüz Çocuklar Ordusu’na alınan çocuklara,
yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra,
mesleki, kültürel, sportif eğitimler de verildiğini,
her birinin yeteneğine göre yönlendirilerek,
meslek sahibi yapıldığını anlatan Timsal Karabekir,
“İnanması gerçekten güç ama o günün koşullarında
sinemacılık, şimendifer, buhar makinesi tamiri,
sıhhiyecilik eğitimleri dahi veriliyordu.
Hatta çocuklar küçük çaplı ameliyatları yapabilecek duruma gelmişti.
Orduya potin, kıyafet dikerek de yarar sağlıyorlardı.” diyerek
anlatıyor babasının Gürbüzler Ordusunu.
Yetimler Babası 1922 yılına gelindiğinde Çocuklar Ordusu Teşkilatı;
Sarıkamış; Trabzon, Kars,
Kağızman, Beyazıt, Iğdır,
Ardahan, Artvin, Rize, Sürmene ve
Erzincan dahil olmak üzere 17 Alay halinde örgütlenmişti.
Tüm okullar Sarıkamış’ta bulunan
Çocuklar Ordusu Teşkilatına bağlıydı.
Her okulun aynı tarzda bir bayrağı vardı ve
bayrak üzerinde alayın numarası bulunmaktaydı.
Bu çocuklar arasında Ermeniler yoktu.
Sahipsiz Ermeni çocukları da toplatılmış ve
Trabzon’da, ABD tarafından açılan yetiştirme yurduna gönderilmiştir.
Timsal Karabekir bu durumu da şöyle açıklıyor:
“Bununla birlikte, bugünleri görerek Ermeni çocukları asla
Türkler’in arasına katmamıştır.
Gürbüz Çocuklar Ordusu’na alınan çocukların şecereleri bellidir.”
İşgale direnen şehir Maraş’ta Sütçü İmam’ın yanında kimler vardı?
Fındıklıoğlu İbrahim,
Sait Yalçın,
Kısakürekzade Şahap,
Etlioğlu Ahmet Duran,
Bombacı Ahmet,
Şekerci Ökkeş ve
Çuhadar Ali…
1910 doğumluydu Ekrem…
Avanoslu Aydınoğlu Ekrem.
Dumlupınar’da zafer kazanılmadan hemen önce
şehit düştüğünde daha 12 yaşındaydı…
Hele ki o bombacı Ahmet yok mu?
Ermeni komitacıların cephaneliklerini dinamitle
bir bir havaya uçururken resmen eğlenirdi…
Bombacı Ahmet 17 yaşında şehit düştü…
Şekerci Ökkeş ise annesinin,
“Henüz küçüksün, seni hemen vururlar oğlum”
demesine rağmen,
“Yaşım küçük ama imanım büyüktür anne.
Şehit olacaksam, vatan ve millet uğrunda şehit olacağım.
Ben ölmeliyim ki düşman sizlere ilişmesin…” cevabı ile
milli mücadele kahramanları arasındaki yerini almıştır.
Çuhadar Ali…
O da Ermenilerle girdiği çatışmada 17 yaşında şehit olmuştur.
Asker Cemal’in kumandanı onun hakkında şunları yazmıştı;
“Yaşı küçük olsa da erkek gibi savaşmıştır ve
hemşerilerinin takdirini hak etmiştir.
Bir kez başından, bir kez de sol kalçasından olmak üzere iki kez yaralanmıştır…”
Sakarya meydan Muharebesi’nin en çetin dönemleri…
Türk çocukları, yaşlarının küçüklüğüne bakmadan
mermi üretiyorlar, bomba üretiyorlar.
O kadar titiz ve bir o kadar da hızlı olmalılar ki,
Mehmetçik düşmana karşı cephanesiz kalmasın.
Onlar çocukluk yıllarında mermi ile, bomba ile oynuyorlardı.
Kazım Karabekir Paşa,
her durumda bizzat kimsesiz çocukların yanında yer alarak,
bu değerli çocuklar için ders kitapları,
piyesler, öğüt kitapları, marşlar kaleme almıştır.
Yüzlerce erkek çocuğun sünnet merasimini yapmıştır.
Her bir çocuğun sağlığından, giyecekleri kıyafetlerin
denetimiyle bizzat kendisi ilgilenmiştir.
Kazım Karabekir Paşa’nın, kurduğu Sarıkamış Çocuk Kasabası,
sokaklarda yaşamak zorunda kalan aç ve
bitik halde bulunan kimsesiz çocukları,
himaye ederek, yuva sıcaklığı hissettirmiş,
bir çocuğun gereksinim duyduğu şefkati,
ilgi ve alakayı fazlasıyla sunmuştur.
Verdiği eğitimlerle hem hayata hazırlamış
hem de iş sahibi olmalarını sağlamıştır.
Kazım Karabekir Paşa, vatanına ve milletine son derece bağlı
örnek bir Türk insanıdır.
Himayesinde yetişen her çocuk da vatanını seven,
milletine bağlı hayırlı birer vatandaş olarak yetişmiştir.
Türk evladı Türk kimliği ve vatan sevdası üzerine yetiştirilmelidir.
Bu Milleti ayakta tutan bu milletin evlatları olacaktır.
Bu milletin milliyetçi, bilinçli ve Atatürk’ün fikirleri üzerine yetişen evlatları
ancak bu Ortadoğu bataklığından ülkeyi çıkarabilir.