Hepsinden geçtim, ben seni seçtim gibi bir gündemi zaten yaşamıyoruz… Çünkü asrın mührü olan Türklük, zaten Tanrısal bir seçilmişlik hâlidir. Dünya milletler ailesi içinde hiçbir millet ve devlet yokken en şerefli yeri alan ve yaşamını bir budun(millet) olarak en az beş bin yıldır bugünlere taşıyan yüce Türk milleti, kağanları ve başbuğları tarafından daima övünçle anılmış ve yüce Atatürk de binlerce yıl sonra kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bunu dünya milletlerine yeniden hatırlatmıştır. Onun için de Türklük, bir Tanrısal seçilmişliktir.
Siyaseti, iktidar ve muhalefet açısından irdelediğimiz zaman bu dönemi; cumhuriyet kurallarıyla çelişen ve cumhuriyeti tenkit ederek geçmiş dönemlerin suçunu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna atfeden insanların hakikate indirdiği bir perde olarak tanımlamalı, bu gibi yaklaşımların da devletimize zarar vereceği, akıllardan asla çıkarılmamalıdır.
Bugün yönetim nedeniyle yaşadığımız bazı ekonomik, siyasi, sosyokültürel olayların yaşamımızda derin izler bırakması ve Türk kelimesinin tartışmalara açılması, her Türk vatandaşının sanki Ağrı Dağı’ndan aşağı atılırcasına düşmesine sebep oluyor. Hani var ya “olmak veya olmamak” gibi(!)…
Türk milleti; ilelebet kendine yurt edinmek istediği bu mümbit toprakları, üzerinde güneş batmayan Roma İmparatorluğu’ndan bin yıl önce bu imparatorluğu savaşıp yıkarak teslim almıştır ve Anadolu’da binlerce yıllık varlığını devam ettirmektedir, ettirecektir de. Onun için olmak veya olmamak gibi bir durum söz konusu değildir. Gerçek tarih, bunu böyle bilmektedir. Etnik yapıyı kaşıyan ve ülkede nüfus potansiyeli bulunmayan her azınlık, Anadolu üzerinde hak sahibi olduğunu iddia etse de bu topraklar, binlerce yıldır has ve gerçek yüce Türk milletinin tapulu malıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Atatürk ile birlikte rüştünü ispat edeli, tam 99 yıl olmuş. Acaba benim yazdığım gibi 99 yıl sonra Türk devletini savunan bizler gibi iktidarın ve muhalefetin içerisinde düşünen kaç kişi var diye de bir garip düşünceye dalıyor insan…
Büyük Türk milletinin binlerce yıllık devlette devamlılık esasını anımsadığımız zaman yüce Atatürk‘ün, bin yıllık fasıladan sonra küllerinden doğurduğu bu Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar yaşatma azminin; aslında geçmişten aldığımız ilhamla yeni ufuklara açılacak medeni, sosyal, ekonomik, kültürel ve laik Türk Cumhuriyeti’ndeki her Türk insanı tarafından benimsenmesi ve yaşatılmasının ne kadar önemli olduğunu, Türk milletinin kavraması gerekmektedir. Çünkü tarihî gelişim içerisinde ölü devletler statüsüne girmeyen tek millet ismi, Türk ismidir. Bu misyon; kültürel yapısı, genetik gücü ve sosyolojik yapısıyla binlerce senedir ayakta durmaktadır.
1. Dünya Savaşı’ndan sonra şekillenen dünyada, milletler ailesi içindeki şerefli yerini yeniden Türkiye Cumhuriyeti olarak alan devletimiz; 21. yüzyıldan sonraki varlığını, kurucusu yüce Atatürk‘e borçludur. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk‘e göre; yedi bin yıllık bir tarihin, bana göre ise yüz yıl sonra Servet Somuncuoğlu’nun deyimiyle 16 bin yıllık bir Türk varlığının imbiğinden geçiş ve dünya Türklüğüne, bundan 99 yıl önce yüce Türk dünyasına Atatürk‘le bir sesleniştir.
Yeliz Şenyerli – Günboyu gazetesi – 15 Ağustos 2022 Pazartesi