Mesleğim gazeteci. Yıllarca basın sektöründe ter döktüm. Muhabir olarak başladığım bu meslekte, yağmur-çamur demeden, sıcak-soğuk demeden kendimi ispat etmeye çalıştım. 1,5 yıl hiç izin yapmadan çalışmaya başladığım bu sektörde kendi çabamla elimden geleni yaptım. Hiç bir zaman haberlerime siyasi görüşümü ( Araştırma ve köşe yazıları hariç) siyaset karıştırmadım..
Hep çok seslilikten yana oldum. Çeşitli dünya görüşlerine mensup meslektaşlarımla birlikte mesai yaptım. Tarafsız, uluslararası meslek ilkelerine bağlı kalmaya çalıştım. Yeniden dünyaya gelsem, elimde olsa yine “gazeteci” olurdum. Neden bu konuya girdim, tahmin edersiniz. Gündemde mafya-siayset ilişkisinde meslektaşlarımız ön plana çıkmaya başladı.
Bizim dönemimizde gazetecilik yapılabiliniyordu. Her şeye rağmen, bağımsız haber yapabiliyor, yolsuzluk, hırsızlık, entrika gibi gerçek bilgileri topluma yansıtabiliyorduk. Hükümet aleyhinde haber yazdığın zaman, kimse neden yazdın ? demezdi. Yeterki doğru haber yap..
Şimdi “önünden dahi geçemediğimiz” medya kurumlarındaki meslektaşlarımıza bakınca utanıyorum. Aralarında haber yazmasını bilmeyen, Haber Genel Yayın Yönetmenleri dahi var. Bunu bilerek yazıyorum. Kimseyi aşağılamak için falan değil. Hatta, bir dönem FETÖ’cülerle iş birliği yaparak beni enterne edenlerden söz ediyorum. Onlar İslamcı kanattan.. Bir de “ çakma solcu kardeşler” var… Maşallah adam olmuşlar. Bazıları hükümete yanaşmış, merkezi medyada yer edinmişler. Bir kısım şımarık solaklar ise muhalefet yapıyorlar. Ama, solculuğun getirdiği “marksist kafadan” kendilerini bir türlü soyutlayamadıkları için, beceremiyorlar!.. Kendilerini gazeteci nüsferttesi olarak lanse eden şımarık çocukların bombaları tek tek patlıyor.
Bazıları “kardeşler çetesi”, bazıları “karı-koca banka kredicileri”, bazıları ateist olmalarına rağmen , inançlı gözükerek, iktidara yaslanmış “seviciler”, bazıları bir siyasi partinin yöneticiliğinden, din dersi hocalığından gelen”çok bilmiş” gazeteciler. Daha kimler, kimler. Saymakla bitmez ki.. Onlara göre gazeteciler.. Bana göre adam bile değiller… Tamamen bir kuruş menfaat uğruna satılmış kalemler…
Hepsinin bombası tek tek patlıyor. Bence daha çok patlamaya da devam edecek. Gazeteci klığına giren, ne idiği belirsiz şahsiyetsizler ile, omurgasız siyasetciler ve mafya ilişkilerini daha çok izleyeceğiz.
Benim de toplumun her kesimindeki insanlarla ilişkim olmuştur. Ancak bu ilişki gazeteciliğin bir gereğidir. Temaslarını başka çerçeveye çekersen o zaman, işin rengi değişir. Belki “güç zehirlenmesinin “ etkisi ile bir dönem, üst düzey medya yöneticisi olursun, her şeye hükmetteiğini zannedersin.. Ama gün gelir devran döner.. Gerçekler bir ortaya çıkmaya dursun…!
Fatih Altaylı da yazısında bu konuya değinnerek, çarpık ilişkide bulunan gazetecilerin ifşa edilmesi gerektini istemiş. Ah, Altaylı ah, sen beni iyi tanırsın. Senin bahsettiğin bu gazeteci kılığındaki kişiliksizler ifşa edilmekle bitmez! Neyse. Altaylı yazısında şöye demiş :
“Gazetecilerin, gazetecilik yaparak, farklı mecralarda yer alarak para kazanmaları ayıp değildir. Ama gazeteci adı altında gazetecilik dışı faaliyetlerden para kazanmaları, para kazanmaya çalışmaları ayıptır. Ayıptan öte ahlaksızlıktır”
“Bu gazeteci kılıklı sahtekarların ortaya çıkmasını, çıkarılmasını istiyorum. İster Sezgin Baran Korkmaz olsun, ister Sedat Peker, ister siyasetçi ister iş adamı, ister sanatçı, ister ünlü, ister ünsüz, herkes ama herkes bu şerefsizleri afişe etmeli. Danışmanlık adı altında parayı götürenleri, sözde konferanslarla malı indirenleri, avanta karşılığı yazılarında sürekli markaları kullananları dahil. Herkesi. Temiz toplum temiz toplum diye bağıranlar. Hadi. Biliyorum anlatmayacaksınız. Pislik gazetecilerle yaptığınız işbirliklerini saklayacaksınız. Ama çocuklarınızı düşünüyorsanız anlatırsınız. Sedat Peker kadar bile mi olamıyorsunuz! Anlatın. Düşsün maskeler.”
Altaylı’ya sonuna kadar katılıyorum. Ancak elden ne gelir… Gazeteciler Cemiyeti dahi bu kişileri “derhal üyelikten çıkarması gerekirken” adamına göre muamele yapmayı sürdüyor. Belki bu eleştiri üzerine beni de üyelikten atarlar (Atmazlarsa hatırları kalır) ama, gazetecilik mesleği dışına çıkmış isimleri neden üyelikten atmıyorsunuz?
Bildim bileli sol marjinden gelen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin sevgili yöneticileri, neden ikili davranıyor sunuz? Bazılarını üyelikten atıyor, bazıları için ise “yoğun talep üzerine inceleme” başlatık açıklamasını yapıyorsunuz?.. Nerede kaldı etik solculuğunuz ? Zahmet etmeyin.. Milliyetçi bir meslektaşım söz konusu çarpık ilişkilere girse hemen “şutlar”sınız. Ama yoldaş veya İslamcı çizgiden olunca biraz düşünün tabi….
Size hayırlı incelemeler…
Bu arada, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da bu konu ile yakından ilgilenmeli. Medya mensuplarının en üst düzenleyici kurumu olma özelliği ile derhal karar vermelidir. Meslek etiğine ters davranan ve bu faaliyetleri açığa çıkan gazetecilere verileni Basın Kartları ‘nı iptal etmelidir…