Türkiye’yi derinden sarsan 16 şehitin verildiği Pençe – Kartal 2 Gara Operasyonu’nun yankıları halen sürüyor. Aradan geçen onca yıla rağmen, terörle mücadelede gelinen aşama, Türk Milleti’nin hak etmediği bir ortamda… Mücadele boyutunda en etkin ve en başarılı yılların yaşanmasına rağmen, neden bu haldeyiz? Halen, şehitlerimizin kanı kurumadan, neyi tartışıyorlar? İktidarı ile muhalafeti ile yazık… Eller vicdanlara da mı gitmiyor? Ülkenin sarıldığını görmüyorlar mı?
Geçen yazımda belittim; Ateş düştüğü yeri yakar, giden canlar bizim. Makaleye, onun için “Gittiyse benim canım gitti” başlığını atmıştım. Fakat Türkiye’de halen televizyonlarda, meydanlarda, basın toplantılarında, mecliste, parti kongrelerinde yapılan açıklamalar neden söz düellosuna dönüştü? Yeri ve zamanı mı? Ülkeyi ötükeleştirici, kutuplaştırıcı, uzlaşmazcı bir topluma dönüştürmek kime yarar sağlayacak? Hala televizyonlarda terör uzmanı(!) olduklarını zanneden dalkavuklar ne zaman susturulacaklar? Bir kuruş menfaatleri uğruna vatanın bütünlüğüne zarar verdiklerinin farkında değiller mi?
Terörle ilgili bu güne kadar 16 kitap yazdım, halen de yazmaya devam ediyorum. Kendimce, terör örgütlerinin yapılarını, teşkilatlanmalarını, ideolojilerini, gizli-açık hedeflerini, askeri güç ve konumlarını, aldıkları destekleri vs. bilirim. Bu bağlamda, terörle mücadele konusunun “iç politika” malzemesi yapılması kadar anlamsız bir şey olamaz. Bu davranış sadece “düşmana ve terör örgütlerine” yarar. Lafı fazla uzatmadan, “Gara Operasyonu” adı verilen, rehin alınan görevlilerimizin kurtarılması için düzenlenen operasyon ile ilgili tespitlerime geçmek istiyorum:
- Suriye ve Irak (Mezipotamya) topraklarında ki emperyal terörizm, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir ürünüdür. ABD’yi yöneten güçler, bu topraklar bizim, Yahudiler’e ait diyor! (Tevrat’ta iddia edildiği şekilde, bu bölge İsrailoğulları’na vaad edilmiş kutsal topraklar…) Bu nedenle gözlerini bölgeye dikmişler, emellerine ulaşabilmek için sıra Türkiye’ye gelmiştir!
- Bundan dolayı, sürekli biz Türkler’in Selçuklu Hükümdarı Alpaslan’ın Malazgirt Savaşı (1071) ile Anadolu’ya geldiğimizi öne sürerek, Sümerler ve Hititler’in Türklüklerini saklarlar. Yunanlıları “göklere çıkartarak” en eski medeniyet olarak lanse ederler. Halbuki, Türklerin bilinen tarihi insanlık tarihine yakındır ve yedi bin yıllıktır.
- İşte, kısaca bu nedenle Türkiye Cumhuriyet’i bölünmek, yıkılmak istenmektedir. Devlet var gücüyle, farkında olan bu “tezgaha” karşı elinden geleni yapmakta, binlerce şehide rağmen savaş vermeyi sürdürmektedir. Yapılması gereken de budur.
- Terörle Mücadele’de zaman zaman yanlış hamleler de olmuştur. Bunlardan biri, belki de en önemlisi “Barış Süreci” dir. O tarihte, BEA TV’de yaptığım proğramlarda buna şiddetle karşı çıkmıştım. Asla, terör örgütü ile masaya oturulmaz. Bu hata bize 800 civarında şehide, binlerce yaralıya mal oldu (Hendek Savaşı) . İşte bu tarihlerde 2015 – 2016 yıllarında, sivil oldukları zaman, çeşitli noktalarda yolları kesilerek kaçırılan 13 yiğit evladımız Gara Mağaraları’nda şehit edildi. Üç kahramanımız da, bu operasyon sırasında şehit oldu.
- Olayın açıklanmasından sonra maalesef ülkedeki siyasetçiler arasında bir kenetlenme görülmedi. (Buna PKK’nın siyasi kolu olan HDP’yi katmıyorum).
- Şehitlerimizi toprağın kara bağrına gömerken, şuursuz ve bilinçsiz açıklamaların ardı arkası kesilmedi. Muhalefetin, Cumhurbaşkanı’nı şehitlerden sorumlu tutması, abuk sabuk eleştirilmesi katil PKK ve yandaşlarına hizmet etmiştir. Bu konu kesinlikle böyledir. Terörle mücadele asla ve katiyen iç politika malzemesi yapılamaz. Cumhurbaşkanı ve hükümet çevresinin cevapları ise bir başka eleştiri konusudur. Toplumu germekten ve bölmekten başka neye yaramıştır ?
- Şehitlerin üstünden politika yapılmaz. Kısır çekişmeler terörle mücadeleyi zaafa uğratır. Maalesef şu anda, şehitler üzerinden siyaset üretmeye çalışan bir ülke olmuş durumdayız.
- Türk Milleti şunu iyice görmelidir: “Ülkemiz saldırı altındadır. Bu iş artık normal bir terörizm faaliyeti değildir. ABD, Türkiye’ye açıkça ve küstahça düşmanlık yapmaktadır. Türkiye, PKK veya uzantısı PYD ile değil Amerika Birleşik Devletleri ile savaşmaktadır. Örgüt üyeleri sadece tetikçi rolündedir. Gerçek düşman ABD’dir.”
- ABD, Türkiye’yi üç taraftan kuşatmış durumdadır. Bu amaçla Karadeniz’de de yeni manevralar(!) peşindedir..
- Gara Şehitleri’mizin açıklanmasından sonra ABD’nin yaptığı skandal açıklama bunun açık örneklerinden sadece biridir. Neymiş, sonradan çark etmiş. Vallahi, bana sorarsanız çark-mark ettiği yok. Etse de ne yazar. Her zamanki açıklamalarıyla yalan söyleme cihetine gitmedi mi? PKK, şehitlerimizi infaz ederken kimden talimat aldı?
- ABD, Türk düşmanlığında yalnız değildir. Batılı ülkeler, İnsan Hakları ve benzeri kuruluşları da terör örgütlerinin en etkili destekçilerindendir. Terör örgütlerinden tek farkları, ellerinde (görünür) silah olmayışıdır…
- Türkiye’ye yığılan Suriyeliler, en kısa sürede eğitilerek, silahlandırılarak -mevcut ÖSO yeterli görülmeden- kendi ülkelerine gönderilmeli. Uygun şekilde kullanılmalıdır. İleride Türkiye’nin başına ciddi bir terör ve etnik bela sorunu olacakları aşikardır. Aileleri de mutlaka Suriye topraklarında istihdam edilmelidir. (Aksi takdirde çocuklarımız, torunlarımız için “nurtopu gibi bir sorun” olacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın..)
- HDP’nin kapatılması konuşuluyor. Uygun şekilde faaliyetine son verilmesi gereken HDP’ liler cezalandırılması ve tekrardan meclise girmemeleri sağlanmalıdır. Yukarıda sözünü ettiğim kuruluşlar da yok edilmeli! Faaliyetlerine son verilmelidir. Terörle mücadele tek cephede değil, bir çok cephede yapılmalıdır. Silahlı mücadele kadar, psikolojik – propagandaya önem verilmelidir.
- PKK’nın binlerce TIR dolusu silah, araç ve gereçler ile ordu haline dönüştürdüğü ABD, ile gücümüzün etkili olduğu alanlarda daha çok mücadele etmeliyiz.
- PKK’nın Belçika ve Paris ’dekiler başta olmak üzere, çekirdek kadrosu acilen ortadan kaldırılmalıdır. Dağdaki yöneticileri de aynı akibete uğratılmalıdır.
- 40 yıldır söylediğimi tekrar söylüyorum: “Hangi örgüt olursa olsun, Merkez Komitesi (Şurası) ortadan kaldırılmadan, hiç bir örgüt ile başarılı mücadele edemezsiniz.”
Birlik ve beraberliğe, bir kez daha, en fazla ihtiyacımız olduğu günleri yaşıyoruz. Bağırarak, hakaret ederek hiç bir yere varamaz sınız.. Menfaat uğruna politika yapan siyasetçiler, artık kendilerine gelmeli, sözde değil, alanda topyekün terörle mücadele etmelidirler. Şehitlerimizin yakınlarını asla unutma malıyız!..
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım kısaca şudur; Terörle Mücadele’de kısır döngülere yer yoktur. İç politika malzemesi yapıldığı sürece başarı oranı düşer. Mücadele hem içeride, hem dışarıda (Avrupa dahil) “acımasızca!” devam etmelidir…
“Gökten yere, yerden göğe; Şehitlerimize bin selam olsun.”