Faruk Loğoğlu: Büyükelçiler istenmeyen kişi ilan edilmeyecek, Erdoğan’ın tabiri doğru değil
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz” şeklindeki açıklamasının ardından, iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılması için çağrı yapan 10 büyükelçinin ‘persona non grata’ ilan edilmesi gündeme geldi.
Latince bir terim olan ‘persona non grata’, ‘istenmeyen kişi’ anlamına geliyor. Devletlerarası ilişkilerde ‘bir ülkeye girmesi veya o ülkede kalması ülkenin yerel hükümeti tarafından yasaklanan yabancı bir kişiyi’ ifade ediyor.
Yani bir ülkenin, başka bir ülkeye diplomatik yollardan uygulayabileceği en şiddetli kınama ve yaptırım yollarından biri.
‘İstenmeyen kişi’ ilan edilen kişi ülkeyi terk etmez, bu konuda çekingen davranır veya bunu reddedecek olursa doğrudan sınır dışı edilme ve hakkında yasal süreç başlatılma tehdidi bulunuyor.
Emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu, aralarında ABD, Almanya ve Fransa’nın da bulunduğu 10 ülkenin büyükelçisinin karşı karşıya olduğu durumla ilgili Gerçek Gündem’in sorularını yanıtladı.
“Büyükelçiler ‘istenmeyen kişi’ ilan edilebilir mi? Edilebilir. Edilmeli mi? Hayır edilmemeli. Edilecek mi? Hayır edilmeyecek” diyen Loğoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı ‘ağırlamak’ tabirinin de teknik ve hukuki anlamda tam olarak doğru olmadığını söyledi.
Loğoğlu, Türkiye’de görev yapan büyükelçilerin misafir olmadığını, bu kişilerin ‘ağırlanmadığını’ belirterek “Bunlar, kendi ülkelerini ve devlet başkanlarını temsil ediyorlar. Güven mektubu sunuyorlar ve Türkiye’de görev yapmalarına Türkiye Cumhuriyeti olarak onay veriyorsunuz” ifadesini kullandı.
Bu noktada Viyana Sözleşmesi’ni işaret eden Loğoğlu, “Erdoğan geniş anlamda bir siyasi ifadede bulunmuştur gibi geliyor. Çünkü, diplomasi dilinde çok ağır ama çok ağır. Daha ağırı yok. Bir büyükelçinin istenmeyen şahıs ilan edilmesi en ağır yaptırımdır. Oraya getirileceğini sanmıyorum” diye konuştu.
‘BÜYÜKELÇİLERİN YÖNTEMİ YANLIŞ’
Loğoğlu, büyükelçilerin yönteminin yanlış olduğunu da söyledi. “Büyükelçilerin bir grup halinde hukuki bir konuyu siyasallaştırarak böyle bir açıklama yapmaları yöntem olarak yanlış, hukuken de yanlış” değerlendirmesinde bulunan Loğoğlu, şunları kaydetti:
“Gidip bunları ikili olarak, ister Ankara’da büyükelçilerini Dışişleri Bakanlığı’na göndererek, ister bulundukları ülkedeki büyükelçilerini çağırarak bu konudaki eleştirilerini ve beklentilerini rahatlıkla ifade edebilirler. Yöntem budur. Ama Ankara’da 10 büyükelçilik bir araya gelip böyle bir açıklama yapması işgüzarlıktır. Yanlıştır. Ve bir siyasi tepki verilmesine yol açar. Aynen öyle oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi bir tepki vermiş oldu.”
İSTENMEYEN KİŞİ İLAN EDİLİRLERSE NE OLUR?
Loğoğlu, büyükelçilerin ‘istenmeyen kişi’ ilan edilmesi durumunda sonuçlarının Türkiye açısından olumsuz olacağını vurguladı.
Böyle bir kararın Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkilerinde geri alınması güç bir sıkıntıya yol açacağını kaydeden Loğoğlu, “Ülkelerin göstereceği tepki ne olur, onu bilemeyiz. Ama hiç sorunumuz olmayan ülkelerle bile, örneğin Yeni Zelanda… Sıkıntı kaynağı olur çok geniş bir coğrafyada. ABD’den Yeni Zelanda’ya kadar uzanan bir coğrafyada Türkiye’nin daha da yalnızlaşmasına yol açan bir gelişmeye sebep olur” diye konuştu.
Loğoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamanda ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya geleceğini anımsatarak “İstenmeyen kişi ekseninde bir adım atıldığı takdirde Biden – Erdoğan görüşmesi de belki olmayabilir” görüşünü dile getirdi.
TÜRK BAKAN, HOLLANDA’DA ‘İSTENMEYEN KİŞİ’ İLAN EDİLMİŞTİ
Türkiye kamuoyu, ‘istenmeyen kişi’ kavramıyla en son Mart 2017’de karşılaştı. Türk yetkililerin o dönem anayasa referandumuna ‘evet’ oyu toplamak için toplantılar yapmak istemesi, Hollanda hükümetini rahatsız etti.
Bunun üzerine 11 Mart 2017’de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önce planlanmış toplantısı, sonra da uçuş izni iptal edildi. Aynı gün dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya da propaganda için gittiği Hollanda’da ‘istenmeyen kişi’ ilan edildi. Kaya, polis eşliğinde ülkeden ayrılmak durumunda kaldı.
Yaşananlar, o dönem iki ülke arasında büyük bir krize yol açtı. Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkeler, Hollanda’dan yana tavır aldılar.