22 Şubat 2021
Emekli Tümgeneral Osman Özbek, Gara’daki operasyon başlarken 13 Türk rehinesinin şehit edilmesinin, Eşref Bitlis‘in ölümüyle başlayan süreçle benzer olduğunu düşünüyor. Görüşlerini benimle paylaşan Özbek, Bitlis’in ölümü ile ilgili önemli bilgiler de verdi:
“Olay tarihinde ben Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreteri olarak görev yapıyordum. Albay rütbesindeydim. Komutanımız Eşref Bitlis‘in seyahatlerini ben planlamak durumundaydım. Komutan, Diyarbakır’a gideceğini bildirmişti. Ben de hem Ankara’nın hem Diyarbakır’ın hava şartlarını öğrenerek, kurmay başkanımız ile paylaştım. Hava şartlarının uygun olmadığını, seyahatin mutlaka ertelenmesi gerektiğini belirttim. Beraberce komutanın odasına kadar gittik. Emir subayı, içeride doktor olduğunu söyledi. Komutan Ankara’dan ayrılmadan önce bacağındaki sorunu gidermek için tedavi oluyordu. Emir subayı, ‘Benzer hava şartlarında daha önce de çok gittik’ dedi. Kurmay Başkanı, ‘Ben gireyim, sen dışarıda bekle’ dedi ve iki dakika sonra çıktı, komutanı seyahati ertelemek için ikna edemediğini söyledi.
Bizim uçağımız arızalıydı ve bu sebeple Kara Kuvvetleri’ne ait bir uçakla gidecekti… Komutanın uçağı havalandıktan kısa bir süre sonra Esenboğa havaalanından Jandarma Koruma Bölük Komutanı aradı ve ‘Havadaki askerî uçak, komutanı taşıyan uçak mı? Acil iniş izni istedi’ dedi. Ben de doğruladım ama tekrar arayıp uçağın Yenimahalle’ye düştüğünü söyledi… Hemen olay yerine hareket ettik. Yolda İsmet Sezgin’in aracını gördük, bizden önde gidiyordu. Başbakan Süleyman Demirel ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş‘in de yakınlarda bulundukları için haberi duyar duymaz olay yerine geldiklerini gördük. Pilotlar, son bir gayretle, yerde de can kaybı olmaması için uçağın PTT merkezinin bahçesine düşmesini sağlamıştı…
Eşref Bitlis komutanımız, Irak’ın kuzeyinde ne yapılmak istendiğini, Çekiç Güç’ün bölgede bir devlet kurmaya çalıştığını görüyor ve bunu önlemeye çalışıyordu. Talabani ve Barzani, Ankara’nın kontrolündeydi. Eşref Bitlis öldükten sonra ikisi de Washington’un kontrolüne girdi… Bölgedeki ABD güçleri, olaydan üç ay önce komutanın helikopterini iki defa taciz etmişti. Bunu Asayiş Komutanı Necati Özgen açıklamıştı. Ondan üç ay önce de NATO tatbikatı sırasında Saragota gemisinden attıkları füzeyle bizim Muavenet gemimizi vurmuşlardı. Bunlar çok ciddi uyarılardı ama yeterince değerlendirilmedi. Zaten daha önce de bölgede Jandarma Asayiş Komutanı olan Hulusi Sayın ve İsmail Selen gibi iki komutanımız teröristler tarafından şehit edilmişti… Mücadele bu boyutlarda sürüyordu…”
***
Osman Özbek‘e, “Peki, Eşref Bitlis’in Diyarbakır’a bu hava şartlarında gitmesini gerektiren acil durum neydi?” diye sordum, Özbek, “Bunu bize söylemedi, bir emir var mıydı bilmiyorum” diye cevap verdi.
Özbek, devam etti:
“Şimdi Gara’daki olayın, Türkiye’ye uyarı olduğu yolundaki tespitinizi doğru buluyorum. ABD, Suriye’de kurmayı planladıkları devlete engel çıkarılmasını istemiyor. Suriye’nin kuzeydoğu ucunda, Türkiye ve Irak sınırında yeni bir üs kurmakta olduklarını, Erbil’den buraya lojistik malzeme taşındığını yazdınız. Yine operasyonun ‘müttefiklerimiz’ ve ‘dostlarımız’ ile koordineli bir şekilde yapıldığı bildirildiğine göre PKK’nın önceden haberdar edildiği değerlendirilmelidir. Bir tarafa ‘kaç’ bir tarafa ‘tut’ diyorlar ve kendi hedeflerine ulaşmak için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Operasyon için mevsim de uygun değilken neden bu emir verildi”
***
Osman Özbek, Türkiye’de “Yeni Anayasa” ve “Devletin yeniden kurulması” gibi tartışmalar başlatılmasının da Suriye’de kurulmak istenen yeni devletle ilgili olduğunu, zaten asıl projenin Türkiye üzerinde planlandığını, Türkiye’nin bu projeyi engellemek şöyle dursun anlamakta bile çok geç kaldığını söyledi…
Medyadaki içi boş tartışmaların halkı oyaladığını da sözlerine ekleyen Osman Paşa‘nın “Türkiye, tuzağa düşürüldü” demeye dili varmadı. Ben öyle anladım..