Elektrikli otomobillere geçişin hızlandırılmaya çalışması ile bir anda kötü adam ilan edilen geleneksel araçlar göründüğü kadar kötü, elektrikliler ise göründüğü kadar iyi olmayabilir. Günümüz şartlarında üretimi zor ve maliyetli yüksek olan elektrikli araçların arka planında yaşanan olaylar bu araçlara karşı bakış açınızı temelli değiştirebilir.
BARAN BEKİ | KARAR
Ekmek fırınıyla yarışır edasıyla elektrikli otomobil üreten şirketler bu araçların en önemli parçası olan bataryalar için oldukça büyük zahmetlere giriyor. Günlük hayatımızda neredeyse her noktada kullanmaya başladığımız ve ihtiyaç duyduğumuz bataryalar otomobillerde çok daha büyük olduğu için daha fazla mineral ve dolayısıyla daha fazla madencilik gerektiriyor. Peki elektrikli otomobillerimiz ve masum görünen bataryalarımız gerçekten göründükleri kadar masumlar mı?
HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ Mİ?
Karbon emisyonlarını sıfıra indirmek ve daha temiz bir gelecek için girdiğimiz bu yolda eski içten yanmalı ve doğaya adeta kan kusturan araçlarımızın yerini pırıl pırıl elektrikli araçlar aldı ve bizlere sadece bunların doğayı daha az kirlettiği söylendi. Günümüzde daha dayanıklı olduğu bilinen içten yanmalı otomobiller ise bu elektrikli otomobillerin yükselişi ve “karbon emisyonsuz” reklamları ile bir anda kötü adam ilan edildi. Ancak elektrikli otomobillerin aslında söylendiği kadar temiz hem de etik olmaktan ne kadar uzak olduğunu anladığınızda kötü adamın aslında gerçekten o kadar kötü, iyi adamın ise o kadar iyi olmadığını anlarsınız.
Elektrikli arabaların kalbinde pompalanan kan elektriktir, bunu hepimiz biliyoruz. Bu kanın pompalanmasına yardımcı olan o bataryalar ise Şili’nin çöllerinde, Avustralya’nın iç bölgelerinde, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin düzlüklerinde elektrikli araç ihtiyacımızı karşılamak için toprağı delerek, yaşam için ihtiyacımız olan suyu kurutarak yapılıyor.
TEMİZ HAVANIN BEDELİNİ MASUMLAR ÖDÜYOR
Fosil yakıtlardan uzaklaşma sürecinin karşıtları tarafından sıkça dile getirilen batarya/pil minerallerini arama faaliyetinin dünyaya bıraktığı izler konusunda birçok kişi endişeli. Telegraph’ta yayınlanan bir haberde Kongo’nun Kobalt madenlerinde küçük çocukların çalıştırıldığı veya bu çocukların madenlerden etkilendiği söylendi. Aynı zamanda lityum-iyon bataryaları için büyük miktarlarda gereken, hem tarım hem de insanlar için de gerekli olan su kullanımının da Güney Amerika’da anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği açıklandı. Haberde batarya üretimi ve elektrikli araçlara geçilmesi için getirilen teşviklerin/önlemlerin, İngiltere’de bulunan kirli havanın pırıl pırıl EV’ler (elektrikli araç) ile azaltıldığı ancak azaltılan bu kirliliğin bedelini Güney Amerika’daki çocukların ödediğine dikkat çekildi.
ELEKTRİKLİ ARAÇ YAPMAK KOLAY DEĞİL
Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre elektrikli araçlar geleneksel bir araca kıyasla araç başına 173 kilogram daha fazla mineral gerektirir, bunun içinde talebi hızla artan ve elektrik altyapısı gibi alanlarda kullanılan bakır da dahildir. Elektrikli araçlarda kullanılan bakır geleneksel araçlara göre 2 kat daha fazladır. Elektrikli araçlar neredeyse 9 kilo lityum, 40 kilo nikel, 12 kilo kobalt ve geleneksel araçların hiç kullanmadığı yarım kilo nadir mineralleri gerektirir.
Konu hakkında önceki yıllarda yapılan çalışmalarda yüksek enerji gereksinimi için ihtiyaç duyulan parçaların, üretim sürecinde ortaya çıkan emisyonlarının geleneksel araçları yakalaması için 50.000 kilometreye yakın yol kat etmesi gerektiği iddia edilmişti. Yapılan diğer çalışmalar daha düşük kilometreleri belirtse de bunlar yine on binlerin üzerindeydi. 2013’te çok sayıda referans alınan bir çalışmada elektrikli araç üretiminin geleneksel bir araca kıyasla 18 kat daha fazla karbon dioksit yaydığı açıklanmıştı.
Ancak günümüzde bu değer çok daha aşağıdadır. Yapılan araştırmalar sonucunda 2020 yılı itibariyle batarya üretimi için gereken ortalama maliyet 137 dolardır. Bu değer 10 yıl öncesinde 1000 doların üzerindeydi. Ayrıca yapılan çalışmalarda belirtilen yüksek emisyonlar ise aracınızı şarj etmek için kullandığınız kaynağa göre (yenilenebilir enerji, nükleer enerji, güneş panelleri) etkili değişiklikler geçirebilir.
ELEKTRİKLİLER DAHA ÇOK SORUN ÇIKARIYOR
Daha az parçaya sahip olmalarına rağmen yapılan anketler sonucunda ortaya çıkan verilerde günümüz elektrikli araçların geleneksel araçlardan daha çok sorun çıkardığı su götürmez bir gerçektir. Which? adlı şirketin 2022 yılında yaptığı bir ankette elektrikli araçların kullanımının ilk dört yılında benzinli veya dizel araçlardan daha fazla sorun bildirildiği, tamirlerin de geleneksel modellere kıyasla daha uzun sürdüğü açıklandı.
Kullanıcılar ise işletme maliyetlerinin daha düşük olabileceğini savunuyor. Ancak şu anda hem dünyada hem de ülkemizde benzin/dizel ve elektrik pahalı olduğu için şarj maliyetinin evde mi yoksa şarj istasyonları kullanılarak mı yapılacağına bağlı olarak bu maliyetler oldukça değişiyor. Genel olarak evde şarj edilen elektrikli araçlar geleneksel araçlardan çok daha ucuzdur, ancak uzun yol yapıyorsanız veya şarj istasyonlarına sık uğramanız gerekiyorsa ortaya çıkacak rakamlar umduğunuz kadar az olmayabilir.
“KANLI BATARYALAR”
Üreticilere getirilen kısıtlamalar ve elektrikli araçlara yapılan agresif geçiş hakkında ise Washington Post yaptığı bir haberde bu sistemi “kanlı bataryalar” olarak adlandırdı. Yapılan bu eleştirilere ve endişelere bilimsel açıdan bakıldığında ortaya çıkan sonuç, haberin başında da belirttiğimiz gibi ne kötü adamın o kadar kötü, ne de iyi adamın o kadar iyi olduğunu ortaya koydu.
GERİ DÖNÜŞÜM FARK YARATIYOR
Bilimsel açıdan baktığımızda, veri şirketi Benchmark Mineral Intelligence pilin ana malzemesi olan lityum için küresel talebin 2030’da 3 milyon ton olacağını ve dört katına artacağını öngörüyor ve böylelikle de arzı aşacak. Ancak Transport & Environment (T&E) tarafından yapılan başka bir araştırma ise geleneksel bir otomobilin ömrü boyunca 17 bin litre benzin veya 13 bin 500 litre dizel yaktığını tespit etti. Diğer tarafta elektrikli araçlarda kullanılan bataryalar ise gün geçtikçe daha verimli bir şekilde geri dönüştürülüyor ancak fosil yakıtlı araçlarda böyle bir seçenek mevcut değil.
T&E tarafından açıklanan verilerde 2030’lu yıllarda bataryalar için yaklaşık 30 milyon ton mineral gerekecek ancak halihazırda geleneksel araçlar zaten 15 milyar ton fosil yakıt kullanıyor. Öte yandan, bataryaların çıkartılması için gereken mineraller ise Eindhoven Teknoloji Üniversitesi’nin araştırmasına göre dünyanın yaşanılabilir arazisinin yüzde 0.01’ini kullanıyor. Araştırmada dünyada yaşanılabilir olan arazilerin sadece yüzde 0.1’inin madencilikte kullanıldığı belirtildi. Auke Hoekstra isimli araştırmacıya göre 2022’de çelik için madenlerden 2.6 milyar ton demir ve 4.4 milyar ton petrol çıkartılıyor. İş fosil yakıtlara geldiğinde geri dönüş olmadığını belirten Hoekstra, “Yerden çıkarmamız gereken malzemenin miktarı daha büyük ve kalıcı ancak en azından pilleri döngüsel hale (geri dönüşüm) getirme şansımız var.” dedi.
BATARYA PASAPORTU
Apple ve BMW gibi devler dünyadaki kobalt miktarını her geçen gün daha da çok azaltsalar da “batarya/pil pasaportları” oluşturarak aracınıza veya telefonunuza takılan bataryaların sizin elinize geçmeden önce hangi süreçlerden ve nerelerden geçtiğini gösteriyor. Ancak bu Kongo Demokratik Cumhuriyeti gibi ülkelerde yer alan madenlerde çocuk işçilerin kullanıldığı gerçeğini de değiştirmiyor.
GEÇİŞİ HIZLANDIRMAK İYİ DEĞİL
Özetlemek gerekirse, elektrikli araçlarda kullanılan bataryalar tedarik ve üretim kısımlarında oldukça zorlu süreçlerden geçiyor. Bu süreci doğru bir şekilde yönetmek yerine “Seneye içten yanmalı araçlar yasaklanıyor” gibi zorunluluklar ile elektrikliye geçiş hızlandırıldığı zaman elimize geçecek olan ürün sandığımız kadar temiz olmayabilir, hatta daha çok kirlilik ve zarar oluşturabilir.
Diğer tarafta ise içten yanmalılar her geçen yıl çevremizi daha çok zehirliyor ve bu araçların geri dönüşüm konusundaki eksiklikleri ise elektrikli araçlar tarafından her geçen gün daha çok kapatılıyor. Elektrikli araç kullanarak içten yanmalıların zehirli gazlarından kurtulabiliriz ancak günümüzde üretimi ve maliyeti geleneksel araçlar kadar kolay olmayan bu araçların arka planında olan şeyler konusunda bir şeyler yapmazsak elimize geçen tek şey çevre kirliliğinin lüks şehir merkezlerinden alınıp Afrika’nın fakir ülkelerindeki masumlara geçmesi olur.