China Daily adlı bir internet haber sitesinde yer alan haberde, Doğu Türkistan’daki Uygur Türkü kadınların doğurganlığını azaltan yöntemler uygulandığının yazılması, Pekin yönetimini de itirafa zorladı. Haberi Twitter’dan paylaşan ABD’nin Çin Büyükelçiliği, “kısırlaştırma” uygulamasını “kadınları özgürleştiriyoruz” kılıfıyla savunmaya kalktı.
Alıntı:EDA NARİN | KARAR.COM
Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine uyguladığı zulüm her geçen gün daha da belirginleşiyor. Dün China Daily adlı bir internet haber sitesinde yer alan haberde, Doğu Türkistan’daki Uygur Türkü kadınların doğurganlığını azaltan yöntemler uygulandığının yazılması, Pekin yönetimini de itirafa zorladı.
“Aşırılığın ortadan kaldırılması Sincan kadınlarına daha fazla özerklik kazandırdı” başlığı ile yayınlanan haberde yer verilen raporda, Uygur Türkü kadınların kısırlaştırılmasına “Kadınlar çocuk yapma makineleri olmaktan çıkarıldı” cümleleri ile yer verildi.
İTİRAF NİTELİĞİNDE PAYLAŞIM
Şaşırtan hamle ise Çin’in ABD Büyükelçiliği’nden geldi. Büyükelçiliğin kadınların kısırlaştırılmasını ve kültürel soykırımı “Zihinlerin özgürleştirilmesi ve üreme sağlığı” olarak ele alan haberi paylaşması, Çin’in Uygur türkü kadınların doğurganlıklarını azaltacak müdahalelerde bulunduğunun itirafı niteliğinde.
KISIRLAŞTIRMA ‘ÖZGÜRLÜK’ OLARAK SAVUNULDU
China Daily’nin aktardığı Sincan Kalkınma Araştırma Merkezi tarafından dün yayınlanan raporda, 2018’de Doğu Türkistan’daki doğum oranındaki ve doğal nüfus artış oranındaki düşüşün gerekçesi olarak “dini aşırılığın ortadan kaldırılması” gösterildi.
Çin zulmünden kaçan mültecilerin ve bölgedeki yerel kaynakların ortaya çıkardığı zorla kısırlaştırma ve kültürel asimilasyon gibi uygulamalar, “Kadınlara çocuk yapma özgürlüğü verme” olarak savunuldu.
UYGUR TÜRKLERİNE BASKININ ADI: AŞIRICILIĞI ORTADAN KALDIRMA
Raporda, “aşırıcılığı ortadan kaldırma süreci” olarak bahsedilen Çin’in nüfus politikalarının kadınlar üzerindeki etkisinden şöyle bahsedildi: “Uygur kadınlarının zihinleri özgürleştirildi ve cinsiyet eşitliği ve üreme sağlığı teşvik edilerek artık bebek yapma makineleri olmaktan çıkarıldı. Kadınlar o zamandan beri sağlıklı, kendine güvenen ve bağımsız olmak için çabalıyorlar.” Raporda, bölgede yasaya uygun olarak aile planlaması politikalarının tam olarak uygulandığı belirtildi.
Raporda, Çin’in politikalarının sonucu şöyle verildi: “Doğum oranı 2017’de yüzde 1,6’dan 2018’de yüzde 1’e düştü ve doğal nüfus artış hızı yüzde 1,1’den yüzde 0,6’ya düştü. Uygur nüfusu 2010’da 10,2 milyondan 2018’de yüzde 25’in üzerinde bir artışla 12,7 milyona yükselirken, bölgedeki Han nüfusu ise aynı dönemde sadece yüzde 2 artarak 9 milyona çıktı.”
ZORLA KISIRLAŞTIRMA GÜNDEMDEYDİ
Uygur Türkü Müslümanları kamplarda tuttuğu için uluslararası kamuoyu ve insan hakları örgütleri tarafından eleştirilen Çin yönetiminin, Müslüman azınlığın nüfusunun artmasını engellemek için mecburi doğum kontrol yöntemleri uygulamaya koyduğu ortaya çıkmıştı.
Geçen yıl yayınlanan bu araştırma raporunda, Alman bilim insanı Adrian Zenz, 2018’de Doğu Türkistan’da doğal nüfus artış hızında önemli bir düşüş olduğunu söylemiş ve Çin’in Uygur nüfusunun büyüklüğünü kontrol etmeye çalıştığını kanıtladığını açıklamıştı.
RAHİM İÇİ CİHAZLARIN YÜZDE 80’İ DOĞU TÜRKİSTAN’DA KULLANILDI
Resmi kayıtlara göre Çin genelinde tüm rahim içi kontraseptif cihazların (IUD) yüzde 80’i Uygurların bulunduğu Doğu Türkistan bölgesinde kullanıldı. Uygurlar üzerindeki baskılar başlamadan önce 2014 yılında bölgede sadece 3 bin 214 kısırlaştırma işlemi uygulanırken 2018’de bu sayı 60 bin 440’a yükselmiş.
ÇİN’DEN KADINLARA BASKI
Ancak rapora göre Çinli yetkililer bölgedeki doğurgan kadınların yüzde 80’ine kalıcı doğum kontrol yöntemlerine geçmeleri konusunda ciddi bir baskı yapıyor. Yine bu rapora göre son yıllarda bu kadınlardan bazılarına daha ilk doğumlarının ardından hemen IUD takılıyor.
Birçok kadın kendilerine farklı sebepler gösterilerek yapılan iğnelerin veya verilen hapların adet kanamalarının tamamen durmasına neden olduğunu anlatıyor.
SOYKIRIM KRİTERİNE UYUYOR
Zenz’e göre rapordaki bulgular ‘soykırım’ın şimdiye kadar ki en somut kanıtları. Yaşananlar özellikle de Birleşmiş Milletler soykırımı önleme konvansiyonun “Doğum engelleme” kriterine uyuyor.