VOA’nın haberine göre, Türkiye’de Corona virüsü salgınında Delta varyantı etkisini arttırırken, nüfusun sadece yüzde 27’sinin aşılanmış olması nedeniyle gelecek aylarda dördüncü dalganın yaşanması endişesi duyuluyor. Sağlık Bakanlığı’na acilen aşılanma oranını arttırmak üzere önlemleri hayata geçirme ve uluslararası ve şehirler arası yolcu trafiğini kontrol etme çağrısı yapılıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı veriler itibariyle Türkiye’de üçüncü doz aşılanma aşamasındaki sağlık personeli ve genel halk ile ilk iki doz aşılama yapılması gereken 16 yaş üstü nüfus açısından tablo umut vermiyor. Türkiye’de gerekli dozları tamamlayarak tam aşılanmış nüfus oranı yüzde 27,7 olarak görünüyor. Dolayısıyla yüzde 72,3 oranında nüfusu aşılanmamış durumdaki Türkiye’de özellikle yasaksız bayram tatili etkisiyle önümüzdeki haftalarda vaka sayısında artış bekleniyor.
Sağlık Bakanlığı ise, Corona virüsü salgınında son bir yıldır günlük tabloda yoğun bakımdaki hasta sayısı açıklamadığı gibi 3 Temmuz itibariyle solunum yetersizliği içindeki ağır hasta sayısını ve zatürree vaka sayısını da artık günlük olarak açıklamıyor. Bakanlıkça en son 10-16 Temmuz dönemi için haftalık tabloda, vaka sayısı 43 bin 609, erişkin yoğun bakım yatağı doluluk oranı yüzde 62,1 ve hasta sayısı 3 bin 778 oldu. Sözkonusu hafta için günlük ağır hasta sayısı ise “ortalama” ifadesiyle 552 olarak duyuruldu. Uzmanlar, Sağlık Bakanlığı’nın kamuoyuna ayrıntılı ve günlük veri paylaşımı yapmaması nedeniyle salgın hakkında yanıltıcı şekilde “kontrol altında algısı” oluşturulduğuna işaret ediyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), hükümet ve dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’nın “aç-kapa politikaları” ile halkı yanılttığını ve büyük bir rehavete yol açılmasıyla vaka sayılarında tırmanış başladığını belirtti. TTB, bugünkü yazılı açıklamasında, sağlık meslek örgütleri ve bilimadamlarının tüm uyarılarına rağmen Delta varyantı etkisi dikkate alınmadan 1 Temmuz itibariyle normalleşme kararıyla “salgın bitti algısı” ile ölümlere neden olan bir sürecin başlatıldığı eleştirisinde bulundu.
Açıklamada, “Uluslararası girişlerde Delta varyantının yüksek olduğu ülkelere karantina uygulaması getirilmesi önerisine kulaklarını tıkayıp, ciddi bulaş kaynağı olan düğün vb. etkinlikleri serbest bıraktığı günlerden tam açılmaya salgının yeniden artmasını hep birlikte izliyoruz. 24 Temmuz 2021 tarihi itibariyle 7 ay içinde Türkiye’de iki doz aşılı nüfus oranı yüzde 26,8; 16 yaş ve üzeri nüfus için yüzde 35,4’tür. Delta varyantı ile birlikte artık toplumsal bağışıklığı sağlamak için toplumun yüzde 85’inin aşılanması gerekirken var olan aşılanma oranı ve hızı yeni bir alevlenmeyi kaçınılmaz kılmıştır” denildi.
TTB: “Yurtdışından geleceklere aşılanmış olma zorunluluğu getirilmeli”
Açıklamada, Sağlık Bakanlığı’nın “aşı konusundaki tereddütleri gidermek bir yana şeffaflıktan kaçınarak belirsizliği derinleştirdiği, etkin ve bütüncül sağlık politikaları izlemediği için bölgesel eşitsizliklere yol açtığı, toplumda aşıya güveni sağlamadığı” değerlendirmesine yer verildi.
TTB, Sağlık Bakanlığı’na seslenerek, Türkiye’nin salgında yeni bir alevlenmeyle karşı karşıya kalması nedeniyle acilen şu önlemleri hayata geçirme çağrısı yaptı:
- Aşılama sağlık, eğitim ve bakım evi çalışanları başta olmak üzere ülkede tüm kamu kurum kuruluşlarında ve özel kurumlarda çalışanlar için hızla yaygınlaştırılmalı ve Delta varyantı da değerlendirilerek 2. doz mRNA aşısı düşünülmeli,
- Şehir içi ve şehirlerarası toplu ulaşımda, fabrikalar, atölyeler, sinema, tiyatro, stadyum, lokanta, eğlence parkları, konaklama tesisleri, bar ve spor salonları, AVM ve ibadethaneler gibi kapalı ve kalabalık ortamlarda aşısızların hastalanma ve hastalığı çevrelerine yayma riski göz önüne alınarak hem kendilerinin hem de yakınlarının hastalanmasından sorumlu olacakları hatırlatılmalı, yayılımın önüne geçmek için gerekli önlemler alınmalı,
- Yurtdışından gelenler için iki doz aşılı olma zorunluğu getirilmeli, aşısızlara 14 gün karantina zorunlu olmalı,
- Delta virüsünün dünyada baskın hale gelmesinden sonra toplumsal bağışıklığı sağlamak için toplumun yüzde 85’inin en az iki doz aşılı olması gerektiğinden 12 yaş ve üzeri bireylerin tamamı aşılanma takvimine alınmalı.
Aşılanma artmazsa hasta ve ölüm sayıları artabilir mi?
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Prof. Sarp Üner, mevcut tam aşılı nüfus oranıyla Türkiye’nin yılın dördüncü çeyreğinde salgında yeni dalgada ciddi vaka, hasta ve ölüm sayılarıyla karşı karşıya kalabileceği görüşünde. Pala, Türkiye’nin yasaksız bayram tatilinin etkisini önümüzdeki günlerde vaka artışıyla yaşayacağını belirterek, özellikle yurtdışından girişlerde kısıtlamama getirilmemesinden kaynaklı endişesini dile getirdi. Üner, Suriyeliler’e de bayramlaşma gerekçesiyle sınır ötesi gidiş-geliş izni verildiğini anımsatarak, bayram tatiliyle iç turizmde kurallara uymama rehaveti gözlendiğini dile getirdi.
Halk sağlığı uzmanları, Corona virüsü salgınını kontrol altına almak için “aşılanma kilit öneme sahip” düşüncesinde ve Sağlık Bakanlığı’nın acilen “aşı çekincesi” ile mücadele yapması gerektiğini vurguluyor.
Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Türkiye Delta varyantı etkisine girmiş görünüyor. Doğrulanmış olguların yüzde 84’ünün Delta varyantı olduğu yönünde bilgi var. Günlük vaka sayılarındaki artış beklentilerimizden daha önce ve hızlı olmaya başladı. Eğer tam aşılı yurttaşlar oranı çok hızla artış göstermezse ve Sağlık Bakanlığı haftalık olgu sıklığı çok yüksek olan illerden diğer illere ve ülkelerden ülkelere Türkiye’ye girişlerde seyahat kısıtlaması yapmazsa günlük yüksek olgu sayılarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Bu yılın dördüncü çeyreğinde günlük 60 binleri aşan olgu sayıları şaşırtıcı olmayabilir. Ancak bugün yüksek olgu sayısı, bizim geçen yıl korktuğumuz kadar sorun oluşturmayabilir. Önemli olan yüksek ağır hasta ve yüksek ölüm sayıları ortaya çıkmasının engellenmesidir. Bu da ancak aşıyla mümkün” dedi.
Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Sarp Üner de, esnaf başta olmak üzere olumsuz ekonomik etkisinin yanısıra daha da önemlisi eğitimi engellemesiyle Türkiye’nin geleceğini olumsuz etkileyen kapanma tedbirleri yerine mutlaka aşılanmaya önem verilmesi gerektiğini söyledi. Üner, “Bugüne kadar salgında yeni dalgalar her seferinde daha şiddetlenerek geldi. Açıkçası aşısız insanlarımızı çok ağır etkileyecek bir dördüncü dalgayı önümüzdeki haftalarda yaşayabiliriz. Dünyadaki bilimsel araştırmalar ışığında hastaneye yatış, yoğun bakım ihtiyacında ve vefatlar da aşısız insanlar ağırlıklı olarak görebiliriz” diye konuştu.
Pala ve Üner, eğer Eylül’de yüz yüze eğitime geçilmesi hedefleniyorsa da mutlaka eğitim emekçileri başta olmak üzere hızla herkesi aşı olmaya ikna için adımlar atılması gerektiğine işaret etti. Pala ve Üner, akademisyen gözüyle de Türkiye’nin en fazla süreyle okullarını kapalı tutmuş ülkelerden birisi olması itibariyle mutlaka yüz yüze eğitime geçmesi ve bunun için genel nüfus aşılanma oranını arttırması çağrısında bulundu.
Prof. Dr. Sarp Üner, “Aşı Delta varyantına karşı da elimizdeki en önemli silah. Aşı olanlara karşı pozitif ayrımcılık yapılmalı” ifadesiyle aşı olma zorunluluğu değil ancak kişileri aşı olmaya teşvik edici önlemler alınabileceği görüşünde. Türkiye’de şu anda Delta varyantı bulaşıcılığında ciddi artış görüldüğünü belirten Üner, aşılanmaya bağlı olarak ölümlerde düşüş olduğu bilgisini anımsatarak, bunun mutlaka kamuoyuna aktarılması gerektiği görüşünü dile getirdi. “Aşı karşıtlarınca sosyal medya kullanılarak çok ciddi bilgi kirliliği de yaratılıyor. Buna karşı da önlem alınmalı” diyen Üner, Sağlık Bakanlığı’nın mutlaka toplumsal bağışıklığı sağlayacak önlemleri hayata geçirmesi gerektiğini kaydetti.
Üner, “Örneğin ilk aşısını olduğu halde ikinci doz aşı sırası geldiği halde aşı olmayanlar kimler diye Sağlık Bakanlığı bu bilgiye sahip. Mesela bu grup aşı karşıtı değil aşı tereddüdü yaşayanlar gibi görünüyor. Dolayısıyla mesela eksik doz aşısı olanlar başta olmak üzere sağlık çalışanları aracılığıyla bilgi düzeyini arttıracak yaklaşımla aşılanmayı sağlayacak önlemler hayata geçirilmeli. Bunun için öğretmenler ve din insanları da devreye sokulmalı. Aşılanma karşıtı argümanları kaldıracak topyekün bir kampanya başlatılmalı” dedi.
Prof. Dr. Kayıhan Pala da, “Salgın kontrolu politikasında en başından beri eksiklikler söz konusu. Sağlık Bakanlığı en başında sadece tek aşıyla ilgili bağlantı kurdu ve o dönemde MRNA aşılarıyla ilgili bizzat Sağlık Bakanı’nca bazı olumsuz düşünceler dile getirildi. Bunlar aşılama açısından olumsuz politikalardı. Ben insanlara zorla aşı yaptırılmasını doğru bulmuyorum. İnsanlara ne kadar ciddi bir salgınla karşı karşıya olduğumuzu anlatmak, aşının bu süreçteki önemini anlatacak bildirimlerde bulunmak ve soru işaretlerini giderecek sağlık iletişimini benimsemek gerektiğini kanısındayım. Bu aşamada herhangi bir zorlamanın çok fazla katkısı olacağı kanısında değilim” diye konuştu.
Pala, Türkiye’de aşı karşıtlığı çok az iken asıl sorunu “aşı tedirginliği” olarak gördüğünü söyledi. Pala, “Birincisi, Sağlık Bakanlığı’nın, kendi başına değil başta Türk Tabipleri Birliği gibi meslek örgütlerini, bilim insanlarını aynı mecrada toplayarak topluma aynı, ortak mesajlar verilmesini sağlaması gerekiyor. Toplumdaki güvensizliği kırmak gerekiyor. İkincisi, aşıyla ilgili tedirginliği olan, soru işaretleri olan yurttaşa sadece geleneksel medya ve sosyal medya yoluyla değil gerekirse birebir ulaşarak onların sorularını bilimsel çerçevede yanıtlamayı becermeliyiz. Bunu yaptığımızda aşı tedirginliği giderilebilir. Son bilgiler aşısız insanların öldüğünü gösteriyor. Bu pandemiye karşı verebileceğimiz en güçlü yanıtlardan birisi hem kendimizin aşı olması, hem de çevrelerimizdekilerin aşı olması için teşvik edilmesi olmalı” ifadesini kullandı.