Herkese merhaba değerli okurlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi; takvimler 1923 yılının 29 Ekim’ini gösterdiğinde Cumhuriyet yönetimini ilan etmiştir.
Bugün Cumhuriyet Bayramımızın 100. yıl dönümü.
Tam 100 yıl önce Cumhuriyet’imizin temeli atıldı.
Ankara, devletimizin merkezi olarak seçildi.
24 Ekim’de Lozan antlaşması yapılıyor.
Büyük karar, savaş ve mücadelelerin ardından,
tarihî karar dünyaya ilan edildi.
29 Ekim’de Cumhuriyet kurulmuştur. Padişahlık yönetimi ve döneminden çıktığımız çok önemli bir döneme geçiş oldu.
Bu özel gün ile birlikte seçme seçilme hakkımızın doğduğu gündür.
Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhları şad olsun.
Cumhuriyetin ilanı, demokrasiye giden yolun başlangıcı olmuştur.
Güç artık halkın ve özgür demokrasinindir.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Bu kadar rahat ve özgür yaşıyorsak, dünya ülkelerine yeri geldiğinde kafa tutuyor, yeri geldiğinde gücümüz ile kucaklıyorsak…
İşte bunun sırrı ve gücü Cumhuriyetimizde.
Dünyanın gözü kulağı canım ülkemde.
Güçlüyüz. Çünkü biz Türkiye Cumhuriyetiyiz.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Her yıl haftalar öncesinden hazırlıklar yapılarak, bu özel günün hakkını vererek, 29 Ekim coşkusu Ülkemizde ve Kuzey Kıbrıs yavru vatanımızda kutlanan millî bayramımızdandır.
Cennet Vatanımızın her bir köşesinden Cumhuriyet Coşkusuna hazırlıklar tamamlandı.
Anıtkabir ve Dolmahçe Sarayındaki ziyaretler,
Ay yıldızlı şanlı bayrağımızın göklerdeki güzelliğiyle Ulu Önder ATATÜRK ve silah arkadaşları cumhuriyetin 100. yılında minnet, şükran ve saygı ile yad ediliyor..
Öğretmenlerimiz, öğrenci, veli, belediye, STK’lar, dernekler derken, ülkenin her bir köşesinden vatandaş, 29 Ekim’in hakkını veriyor.
Okullar caddesine yakın yaşadığımız için şanslıyız. Her bayramın ayrı güzelliğini geleceğimiz olan çocuklarımızın hazırlık ve törenlerine şahit oluyoruz.
Apartmanımızda minikler, ailede öğretmenlik yapan kardeşim Nuray’ın da bulunması, bayrama hazırlık sohbetlerinde heyecanımıza heyecan katıyor.
Öğretmenlerimizin miniklere ödevlerinde, özel bayrama ilişkin, şiir, resim, şarkı, tiyatro, hazırlarına şahitlik etmek, biz yetişkinleri miniklerinden daha çok heyecanlandırıyor. Nesilden nesile millî bayramlarımızın anlam ve öneminin aktarılması, yaşatılması, müthiş bir duygu.
Hayata tutunmak için, yolun başında olan, zeki, akıllı ve çok başarılı miniklerin güzel eğitim almaları, Atamızı anlatmak için yarışmaları, “Atamıza teşekkür için hazırlanıyorum. İzlemeye geleceksiniz dimi” demeleri tarifsiz mutluluk.
Büyük Atatürk, “Gençler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” demişti. İşte genç nüfusumuz artıyor. Ülkesine yakışan laikliğe, Cumhuriyet ve demokrasiye sahip çıkmak için yetişiyor.
İçimiz buruk. Komşu ülkede haftalardır süren savaş hepimizin içini acıtıyor. Savaşsız bir dünya olsun. Kimsenin canı yanmasın. Kimsenin ocağı sönmesin.
ATAM SANA MİNNETTARIZ.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Ne mutlu Türk’üm diyene…