Pandemi döneminde bu salgının yaratacağı sosyal, ekonomik ve hatta siyasi çöküşü engelleyebilmek için birçok hükümet ultra geniş para ve maliye politikalarını uygulamaya koydu, adeta helikopterle para dağıttı.
O zamanlar benimde içlerine dâhil olduğum birçok ekonomist bunun çok ciddi bir enflasyona yol açacağı konusunda uyarılarda bulundu. Yetkililer “yok yok, bir şey olmaz” diye bu uyarıları ciddiye almayarak, geçiştirmiş olsalar da sonuçta olan oldu gelişmiş ülkelerde bile enflasyon patladı gitti, nerede ise çift haneli seviyelere geldi.
Bu gelişme sonucunda zamanında “bir şey olmaz, enflasyon yükselmez” diyerek bizlerin uyarılarını ciddiye bile almayan yetkililer “aaaa pardon yanılmışız” demek zorunda kaldılar.
Enflasyon yükselince bu seferde sıkı para ve maliye politikalarını kapsayan anti enflasyonist paketleri açıklamaya başladılar, faizleri artırıp, bilanço küçültmeye gittiler.
Gene benimde içlerinde bulunduğum bir ekonomistler bu doğru bir adımdır bu uygulamalar sonucunda enflasyonist süreç kontrol altına alınır, enflasyon düşer fakat bu seferde küresel ekonomi resesyona girer, bu gelişmiş ülkeler için kabul edilebilir bir sıkıntı olsa dahi gelişmemiş ülkeler ve özellikle de yüksek dış borcu ve döviz ihtiyacı olan kırılgan ülkeler büyük sıkıntı çeker dedik.
Ekonomileri yöneten sesler bu seferde hep bir ağızdan bu tedbirlerin bir resesyona yol açmayacağını iddia ettiler.
Sonuç ne oldu?
Bu gün geldiğimiz noktada tablo çok ciddi bir küresel resesyona işaret ediyor değil mi?
Resesyon, makroekonomide genel olarak reel gayri safi yurt içi hasılanın en az iki veya daha fazla çeyrek yıllık dönemde arka arkaya negatif büyüme yani küçülme göstermesi durumudur. Kısacası ekonomide durgunluk olarak da adlandırılan bir olgudur.
Küresel çapta çeşitli kişi ve kurumlardan gelen bir çok resesyon uyarısı var bunlardan bazıları şunlar:
KPMG’nin her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiği ve küresel çapta 1.300’den fazla CEO’nun katıldığı Küresel CEO 2022 Araştırması sonuçları şöyle:
* Her 10 CEO’dan 8’inin önümüzdeki 12 ay içinde bir resesyon beklediğini gösteriyor.
* Her 10 CEO’dan 7’si resesyonun büyümeyi sekteye uğratacağına inanıyor.
* Her 10 CEO’nun yüzde 58’i resesyonun ‘hafif ve kısa’ olacağına inanıyor.
* CEO’ların yüzde 39’u hâlihazırda işe alımları durdururken, yüzde 46’sının önümüzdeki 6 ay içinde işten çıkarma planları var.
* Her beş CEO’dan dördü, şirketlerini beklenen resesyona hazırlamak için kısa vadeli dijital dönüşüm stratejilerine ara verdi.
Dünya Bankası ve IMF, dünyanın 3 kilit ekonomisi olan Avro Bölgesi, Çin ve ABD’nin yavaşladığını belirtirken; 2026’ya kadar sürmesini tahmin ettikleri yavaşlamanın maliyetinin 4 trilyon dolar olduğunu ifade etti. Dünya Bankası ve IMF, resesyon riskinin arttığını vurguladı.
İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi Ağustos ayı resmi büyüme rakamlarını açıkladı. Buna göre ekonomi, Ağustos ayında yüzde 0,3 küçüldü.
Resmi verilere göre Temmuz ayında yüzde 0,1 büyüyen İngiltere ekonomisinin yüzde 0,3’lük sürpriz küçülme oranı durgunluk riskini artırdı.
Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi KPMG’nin Baş Ekonomisti Yael Selfin, İngiltere’nin artık “durgunluğun eşiğinde sallandığını” söyledi.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ile başlayan savaşın Rus ve Ukrayna ekonomilerini küçülmeye sürükleyeceği, Rusya’nın dominant olduğu eski SSCB bölgesinin de bu küçülmeden payını alacağı da elbette aşikârdır.
Diğer yandan IMF Başkanı Kristalina Georgieva, dünyanın üç kilit ekonomisinde de yavaşlama gördüklerine işaret ederek, bu ekonomilerin AB, ABD ve Çin olduğunu söylüyor.
Bu durumun Avro Bölgesi’nde doğal gaz fiyatları kaynaklı olduğunu aktaran Georgieva, Çin’de ise COVID-19 salgınıyla ilgili aksamalar ile konut sektöründe oynaklığın etkili olduğunu belirtti ve “Çin’de büyümeyi aşağı çeken çok önemli bir sorun görüyoruz” dedi.
Dünya ekonomisinin büyük bir kısmını oluşturan bu ülkelerde resesyon olacağına dair öngörüler bugün için zirvede. Görünen o ki büyük resesyon kapıya dayandı ve demedi demeyin Türkiye gibi kırılgan ekonomilerin başı büyük derde girecek…