Nihat Genç yazdı…
Veryansıntv’den NİHAT GENÇ, çarpık ilişkileriyle gündeme gelen gazetecileri yazdı….
Sen yıllarca Fetö’yle kanka olacak savunacak sonra Fetö deşifre olunca işte o zaman ben de bilmeden onlarlaydım diye kolpadan kendini temize çekeceksin. Sen kara paracı holdingle arkadaş olacaksın muhabbetin olacak ve susacak ve kimler bu kara paracıyla gezip tozuyor nemalanıyor bileceksin ama rezillik ortaya döküldükten sonra o zaman konuşup yine kendini profesyonelce temize çekeceksin! Ey millet, bu kıvırmalar çalımlar sıyrılmalar büyük gazetecilik değilse nedir?
Sayın Sevilay Yılman! ‘Ablası’ olduğun S. Baran Korkmaz’a bir ricada bulunun. Veyis Ateş dışında başka kimleri beslemiş gezdirmiş ilişkiye girmiş? Siz ablasına bir ‘döküm’ veremez mi? Siz de gizli ilişkiler patladıktan sonra sıyrılmaya çalışmak zorunda kalmasanız!
Sedat Peker açıklamalarından sonra onlarca büyük gazeteci hakikaten zor günler yaşıyor!
Veyis Ateş, Sevilay Yılman, Hadi-Süleyman Özışık maalesef ‘bomba’ gibi patladı, Nagehan Alçı-Rasim Kütahyalı, Candaş Tolga Işık, Pelikancılar, nicesi de istim üstünde, bugün yarın maalesef acı haberleri gelmeye başlar.
Sedat Peker medyamıza sert bir kasırgayla girdi ve ortalık toz duman.
Birçok gazeteci iktidarla ve kara paracı bir holdingle tuttuğu karanlık işlerden sorumlu tutuluyor, olacak şey değil, çok büyük gazeteci değerlere de yazık oluyor.
Belki de neden olmasın kara paracı holding patronuyla tanışıp işin içine sızmak ve bağlantılarını çözmek için acar ve cin gazetecilik adına çok zekice bir hareket planıydı!
On milyon dolarlar, milyonluk evler, olamaz mı, toplumda sözleri geçsin diye kendilerini zengin göstermek istemiş olabilirler, yani, bizim gibi çulsuz çaputsuz olsalardı itibarları olur muydu?
Bir de kardeşim milyon dolarları olmayanları Ciner holding ekranına niye çıkartsın, velhasıl arkadaşların içine düştüğü müşkül durumu da biraz anlamak lazım.
Bu muhteşem gazeteciler olmasaydı bugün bir Afrin harekatı olabilir miydi? Zaten Türkiye’nin gelişmesi ve büyümesine karşı olanlar bu ahlak abidesi gazetecilere saldırıyor!
İstiyorlar ki Türkiye’nin SİHA’ları olmasın, dikkat edin, sihalara kim karşıysa bu büyük gazetecilerimize de onlar saldırıyor!?
Mesela Hadi Özışık, yanılıyorsam söyleyin, onda bir Abdi İpekçi kumaşı vardı, Allah nasip etmedi, ama olsun, dünya döner yine taşlar yerini bulur, Türk Milleti bu büyük kalemleri affetmesini de özür dilemesini de bilir.
Bugün bir Sevilay Yılman nereden baksan bir Uğur Mumcu kalibresinde.
Nagehan’la Sevilay, bugün Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Belediye Başkanları kime telefon etseler, telefonları beş saniye çalmadan koskoca devlet adamları karşılarında hazır olda… Lütfen arkadaşlar, devletimizin bir bildiği vardır, bu gazetecilere devletimizin gösterdiği yüksek saygıyı unutmayın!
Veyis Ateş gibi bir yüce yakışıklı çok şık giyinen bir değere hakikaten yazık oldu.
Yani Habertürk’e Veyis Ateş’in ihtiyacı mı var? Bugün Hollywood, Netflix nerede olsa baş rollerde işi hazır!
Veyis Ateş’i siz hep ekranda gördünüz, ben onu, ıslık çalarken teknede gördüm, böyle bir karakter olamaz, fötr şapkasını görmediniz mi, bir Humphrey Bogart’ın tıpkısı, zaten duyduğuma göre Kasablanka’yı yeniden çekecekmiş.
Sevilay Yılman’ın yüzüne derinden ve artistik olarak bir daha bakın, arkadaşlar, bir Ingrid Bergman’ı pekala başarıyla oynayabilir, değerlerinizi heba etmeyin!
Kasaplanka filminin o unutulmaz repliğini nasıl unuturuz:
‘Bir daha çal Sam!’
90’lı yıllarda Susurluk çetesini yaşadık, ve şimdi, yine aynı avantür atraksiyon ve yine…
‘Bir daha çal Sam!’
İnanın arkadaşlar on yıl sonra Türk basını için aynı replikleri yine kullanacağız! Eski günlerin anısına…
‘Bir daha çal Sam!’
Bu kadar romantik bir replik unutulur mu?
‘Bir daha çal Aydın Doğan, bir daha çal Habertürk, bir daha çal A haber!’
Hakikaten kayıpları basın tarihimiz için büyük eksiklik oldu.
Şimdi otursun Türkiye düşünsün, bir Nagehan Alçı bir daha yetişir mi?
Bugün Nagehan Alçı isteseydi pekala bir Angelina Jolie olabilirdi, ki, neyi eksik, ama istemedi, neden, çünkü eski Türkiye’nin vesayetiyle kim savaşacak, açılım megri megrisinde kimler ağıt yakıp ağlayacaktı? Hakikaten yazık oldu!
Bugün dünyayı kasıp kavuran çocukların eğlencesi Salak-Avanak komedi serisini düşünün, bir Hadi-Süleyman kardeşler, alasını yapabilecek yetenekte insanlar.
Bir yakalarını bırakmadınız ki yeteneklerini konuşturup tüm dünyaya İslam Sineması’nın AKP atraksiyon ve marifetlerinin sihirbazca gücünü gösterebilsinler!
Mesela ben Süleyman Özışık diye bir adam olduğuna inanmıyorum. Ünlü komedyen Jimm Carrey’in Hint sineması Bollwood taklidi bir karakter. Ülkemize Süleyman Özışık maskesiyle gizlice geldi. Filmi bitirmeden adamı mahvettiniz.
Hakikaten yazık oldu! Üç kuruşu ne kadar abarttınız, gazeteci dediğinizin de midesi şöyle kıvrılıp yatacak bir döşeğe ihtiyacı var, hakikaten çok abarttınız!
Hava kirliliği ve çöp dağlarıyla Pakistan’da dünyanın en pis şehri Lahor’u hatırlayın. Ülkemizde Nagehan Alçı’nın pırıl pırıl ekranlarımıza medyamıza oksijen sağlayan yazıları olmasaydı bugün ülkemiz Lahor’dan beter bir haldeydi.
Geri kalmış doğunun diktatörlüğün tek partinin cumhuriyetin Atatürk’ün karanlıkları içinde pisliklere gömülüp yok olup gidecektik.
Sevilaylar Nagehanlar Hadiler, muhteşem bir kuşaktı, her akşam ekranlarda onları izlemek hem AKP’ye hem ülkeye nefes aldırıyor hatta Biden’in ödü kopuyordu.
Zaten Sedat Peker’i Biden’in harekete geçirmesine sebep Amerika’nın bu müthiş zeki gazetecilerden kurtulmak istemeseydi, siz hala uyuyun!
Ki, onlar ne emeklerle bugüne kazandırıldılar.
İnsanlık için büyük dehalar Engin Ardıç, Mustafa Armağan, Mehmet Barlas, Hayrettin Kahraman ve Mehmet Altan gibiler yıllarca yazıp çizip bu arkadaşları eğitip yol gösterip tarikatları el verip hayatımıza kazandırdılar!
Bu yüce değerler olmasaydı bugün ülke siyaseti etsiz butsuz tazsız tuzsuz ekonomisiz plansız 128 milyarsız tarikatsız ve cemaatsiz ve silahlı kuvvetler hala darbeci cumhuriyetçilerin elinde kalacaktı.
Kolay değil yedi düvelin yıkamadığı Cumhuriyet’i tarikatçılar liberaller işte bu kazma kafaları kopyalayıp çoğaltıp ekranlara salarak başardılar!
Kabahat biraz da bizde…
Bu dünya standardında gazetecilerin değerlerini bilemedik.
Eşek hoşaftan ne anlar misali, Sedat Peker gibi bir mafya bozuntusunun laflarına topunu kurban ve feda ettik, ve olan bize oldu.
Onlarsız bir Türkiye düşünülebilir mi?
Artık çarpıtma manipüle yalan uydurma haberler-yorumlar gırla gidecek, valla onlarsız ileri demokrasi en son moda demokrasi ve küreselleşme ve Türkiye’nin yönü yine rayından çıkacak, bak vallahi diyorum, onlarsız yine eski Türkiye’ye döneceğiz!
Bu büyük gazetecilerin boşluğu uzun yıllar doldurulmayacak!
Bence yolunu şaşıran bu büyük gazeteciler değil bizlerdik, içimize çok fazla kin nefret düşmanlık biriktirip Sedat Peker’in konuşmalarına kurtarıcı diye çaresizce boşuna haybeden sarıldık.
Düşünün Sevilay Yılman’ı, hakikaten büyük değerdi.
Benim de günahım az değildi.
Ne yapayım, cahildim dünyanın rengine kandım.
Bu yüksek vasıflı büyük gazetecilere utanmadan çekinmeden şirretlikle haset ve kıskançlıkla kudurmuş şizofren deliler gibi defalarca ileri geri laflar soktum.
Al işte, gazetecilerin boynu vurularak iktidarımızı çürümüşlükle felaketin kapısına getirdik, olacak şey mi?
Bizim de günahımız az değil.
Arkadaş on yıllarca bu güzel gazetecilere işin mi yok kafayı mı yedin neden saldırırsın?
Üstelik şenlik gibi festival gibi toplu bir neşeyle bu arkadaşlara saldırmaktan zalim Erol Taş kahkahaları atarak hatta .ötümüzle gülüp gaddar keyifler duyduk. İnsan hatırladıkça utanıyor! Sonuç, olan memleketimize oldu.
Vallahi yüz tane fabrika köprü yıkılsa bu kadar üzülmem.
AKP iktidarının en ileri teknolojik hamleleri gözlerimizin önünde heba oldu, yitip gittiler!
İnsan kaybın büyüklüğünü kaybedince anlıyor, şimdi bizi karanlık şeytanların tuzaklarından yolsuzluk ve tecavüzlerden ihalelerden rüşvetten adam kayırmaktan söyleyin bakalım kimler koruyacak!
Hele Hadi Özışık/Süleyman Özışık gözlerimin önüne geliyor da insan bir daha hakikaten kahroluyor.
Bir bayram sabahı bu ulvi gazetecilerin Süleymaniye Camii’nde bayram namazı kılışlarına şahit olmuştum. Etraflarına nur saçan huşu içinde cezbeli halleri beni derinden sarsmıştı.
Nasıl suçladım kendimi.
Hakikaten bizler ahlaktan insanlıktan nasibini almamış dinsiz imansız kafirmişiz be kardeşim.
Geriye dönün hatırlayın, açılıma PKK’ya yüksek cesaretleriyle verdikleri destekler, Fetö’yü yıllar boyu sırtlayıp savunmalar ve sonracığıma iktidarın en zor yıllarında bedenleriyle ekranda dünya liderine canlı kalkan oluşları.
Ülkenin Fetö tarafından işgaline sessiz kalışları. Suriye savaşına sessiz kalışları. Gezi’ye karşı çıkışları. Soma faciasına oralı olmayışları, hakikaten gazeteciliğe kazandırdıkları bu üstün nitelikler asla unutulmaz.
Ne olmuş yani, neden suçluyorsunuz, Aydın Doğan, Dinç Bilgin vs. gazetecileri gibi karanlık kolpa ilişkileri üslubuyla köylülükleri yüzünden beceremeyip ellerine yüzlerine bulaştırdıkları için mi?
Kulpsuz sıcak fincanı bilmiyorlar, ne yani maşasız köz tuttukları için mi delirdiniz!
Ah bu incelikten derinlikten yoksun köylülük, her şeyleri şallak-mallak ortada.
İnsan bir önceki önder büyük gazeteci ağbilerine bakar, be cahil, öyle telefon kaydı bırakmak ne büyük tecrübesizlik, ey Engin Ardıç derslerinde niye öğretmedin şehirli incelikleri ileri demokrat dava arkadaşlarına!
Böyle değerler bir ülkeye yüz yılda dahi gelmez.
Bilmem onların olmadığı Türkiye bu büyük yalnızlığını kimlerle giderecek?
Emperyalizme ve şeytanlara ve cumhuriyetçilere ve deccallara ve vesayetçi militarist eski düzene ve diktatör tek parti dönemine karşı ve dahi Eset’e ve Hafter’e ve dahi Macron ve Merkel’e karşı verdikleri amansız mücadeleyi gelecek nesiller şüphesiz iletişim okullarında ders diye okutacak!
Çöküşleri ve ansızın gidişleri, ülkemizi ampulsüz karanlıkta Habertürk ekranını yas içinde bırakacak!
Bizim ki de eşeklik işte.
Hiç değilse dünya gözüyle bu büyük değerlerle kucaklaşıp bir selfi çektirme fırsatımız olsaydı.
Şimdi? AKP’nin aklı siyaseti kamuflajı AKP’nin ekranları dümensiz kaldı!
Şimdi? Onlar olmadan asla olmayacak demokrasinin yerinde yeller esiyor, Anadolu perişan.
Şimdi medya ve cemaatler ve tarikat düzeni öksüz kaldı!
Bütün kirleri pislikleri örten bu kadar büyük kamuflaj battaniye nevresim yatak çarşafı artık Bursa’ya ısmarlasan o eski fabrikalar çoktan kapandı, bir daha bulmak çok zor!
Hatırlıyorum da…
Bu büyük gazetecilerin ekranda aşka geldikleri anları.
Nasıl esip gürlüyor, nasıl fırtına gibi kasıp kavuruyorlardı, nasıl insanlık ve memleket ve hukuk adına ekranları kasıp kavuruyorlardı, şimdi, adalet ve hukukun bu cengaverleri yok artık, göğsüne taş basarak ağlayın millet, o kahramanların yerlerinde yeller esiyor!
Neyse ki video youtube var. Açıp açıp artık yıllarca yad ederiz: Fetö ülkeyi işgal ederken, Suriye savaşıyla milyonlar ölüyor on milyonlar göçerken, tarikat tecavüzleri ve yolsuzluklar gırla giderken…Zırıl zırıl ağlayıp izleriz artık!
Ne kadar içi boş dangalakça renksiz kelimeleri ışık hızıyla kullanıp dünya liderine yapılan bütün saldırıları nasıl bertaraf ettiklerinin görüntüleri hala orada duruyor!
Tabii siz de benim gibi yapın, bu videoları izlemeden önce bir mevlid sonra bir uzun hava gazel dinleyin, videolara sonra geçin, tadı daha da size zevk verecektir, bitirdikten sonra, elhamdülillah çok şükür, AKP’mize deyiverin!
Hatırlayın, her büyük yolsuzluk skandalından sonra ipini koparmış boğa gibi ekranlarda esip gürleyişlerini.
Gün gibi ortada apaçık yolsuzluk’u unutturup, ne alakaysa İttihat’tan girip Tek Parti’den çıkıp Menderes’ten girip başörtülerin inancıyla ortalığı geceleri on yılları bütün ülkeye nasıl zehir edip hırsızlıkları kamufle ettiklerini!
Ah ah öyle demeyin, büyük kayıp!
Ağızlarından on yıllar boyunca çıkan o engin yüce eşsiz narin tertemiz bir pınar kaynağı gibi akıveren kelimeleri düşünün.
İşte onlarca yıl bu eşsiz kelimeler-yorumlarla ülkemiz nefes aldı ülkemiz siyasette ve ekonomide ve dış politikada ve akademi ve hak ve özgürlüklerde mesafe aldı, hatta Fetö’nün peşine takılıp sonra suçüstü yakalandığı için kıvıramayıp dışarda kalan liberallerimizin bu kahraman demokratlara nasıl gıptayla baktıklarını düşünün…
Zaman ve mekanın üstünde akıl ve mantıklarına hep birlikte hayran kaldık.
Ve taşkın duyarlılıklarıyla yeri geldi bir yanardağ lavları yeri geldi serinletici meltem rüzgarları gibi ülkemizi uçurdular hep birlikte yerli milli İslami AKP ülkemiz arşı ala göklere uzandı.
Yoksul sahipsiz işsiz gadre uğramış hakkı yenmiş zavallı insanlarımıza nefes oldular bir millete umut oldular!
Onlar, sıradan yorumcular-gazeteciler değil, hakikaten Anadolu’nun nefesi-sesi vicdanı Emile Zolası idiler. Hem İslam’ın kılıcı ve şövalye demokratlardı!
Hepimiz gün boyu canımız sıkılır ya Rabbim akşam olsun da Habertürk ekranına çıksınlar hep birlikte eğlenelim demedik mi, dünyayı elemi kederi unutalım hep birlikte darbe-Menderes alemlerinde uçup kaybolalım diye akşamları ekranlara çıksın diye huysuzlanmadık mı?
Ey Sedat Peker denen Biden’ın Fetö’nün adamı, yıktın haneyi viran eyledin.
AKP’nin en nadide çini vazolarını paramparça ettin.
Ey Sedat Peker, AKP’nin boynundaki elmas kolyeleri kopartıp zinciriyle AKP’nin gırlağına sarılıp tavuk boğazlar gibi ülkeyi nefessiz bıraktın!
Ey Sedat Peker senin düzmece iddiaların safsataların küllenir ama ay gibi parlak değerlerimiz karanlık gecelerimize elbet yine doğup gelecekler inşallah!
Dün akşam Twittera baktım cahil milletimiz aklınca bu yüksek kalemlerle ‘alay ediyor’ dalgasını geçiyor!
Milletimiz, değer kıymet bilmez, olacak şey değil, vur abalıya diye lince girişmişler!
Ulan sıçan fare mi kovalıyorsunuz bu isimler yükselen Türkiye’nin tarikatların cemaatlerin hırsızların tecavüzcülerin mimarları geleceğin ileri Türkiyesi’ydi.
Olacak şey değil millet tavuk gırtlaklar gibi bu kahraman gazetecilerin yakalarına yapışmış, resmen kan çıksın ülke karışsın istiyor, ne istiyorsunuz gariban mağdur mazlum gazetecilerden, kendinize gelin!
Twitter milleti yaratmakta oldukları mağduriyetin farkında değil.
Yarına kalmaz, büyük liderimiz ve AKP’liler çıkıp, bizim eşsiz yeteneklerimizi astınız kestiniz demokrasimize basınımıza ‘darbe’ yaptınız linç ettiniz diye başlarsa, halimiz nice olur!
Ki, aynı kanaatteyim, doğrudur, Sedat Peker’in yaptığı Türk basınına darbedir.
Sahiden ne bu arkadaş, bu büyük yandaş gazeteciler de militarist tek parti zihniyetinden ne çekti arkadaş?
Bir bitmediniz, Menderes’ten bugüne, Abdülhamit’ten bugüne, ne kahırlar ne yokluklar ne belalar ne töhmetler altında kaldılar.
Bu günahlar bu kıyımlar hep cumhuriyetin suçu.
Bugün Cumhuriyet ve değerleri ve hukuk olmasaydı ne güzel ekmek elden su gölden kara paracı holdinglerin kucağında otelinde gül gibi yaşayıp gideceklerdi.
Ne istiyorsunuz ey millet!
Karanlık şaibeli iş adamlarıyla gezip tozmasınlar, arkadaşsız sosyal ortamsız ekransız kalsınlar senin benim gibi kredisiz bankasız mı kalsaydılar!