Kapısını araladıktan sonra karşılaşacağınız atmosferi “etkileyici” kelimesiyle özetlemek hiç de yanlış olmaz. Beşiktaş’ta olmasına sevineceğiniz türden güzel bir mekan The Tempest Social House…
Beşiktaş, İstanbul’un en hareketli en genç semtlerinin başında geliyor. İçinde Türkiye’nin en önemli üniversitelerini ve liselerini barındıran bir semt, belki de bu yüzden çoğu alanda olduğu gibi yeme-içme sektöründe de öncü değişimleri rahatça görebilirsiniz burada. Tam da böyle bir yerden bahsedeceğim size… Semtin sokaklarında dolaşırken girişinde kullanılan renk tonuyla bir mekan dikkatimi çekti, yeni mekan avcısı olarak içeriye attım kendimi.
Girişte harika bitkiler, geniş ve ferah bir alan, duvarlara oldukça sanatsal işlenmiş yazılar ve William Shakespeare’in güneş gözlüklü bir büstü karşıladı beni. Sanatla bağ kurarken mizahı ve mekânsal konforu atlamayan insanların varlığı gerçekten önemli…
İç kısıma geçtim ve atmosferin güzelliği yüzüme ılık bir rüzgar gibi dokundu resmen. The Tempest , Shakespeare’in en önemli oyunlarından biri olarak kabul ediliyor. 1610 yılında kaleme alındığı düşünülen oyun eski Milano Dükası sihirbaz Prospero ve kızı Miranda’nın havayı ve suyu kontrol eden peri Ariel ve perinin çirkin oğlu Kaliban’la aralarında geçen hikayeyi konu ediyor.
Mekanın girişinde solda duvara büyükçe ve titizlikle çizilmiş Prospero ve Ariel karşılıyor sizi. Ortaya doğru ilerlediğinizde kırmızı bir tiyatro perdesiyle dizayn edilmiş ve yine bir sanatçı tarafından duvara çizilmiş oyundan bir sahne var. Sahnenin iki yanında eski kitaplar üzerine oturtulmuş şamdanlar var. Bu arada mekanın bir çok yerinde mum olması akşam atmosferine büyülü bir hava katıyor. Rahat koltuklarla dizayn edilmiş mekanların varlığı beni sevindiriyor çünkü gün boyunca bu atmosferin tadını çıkarabileceğimi bana anlatmış oluyor.
Mekanın barı bar olmaktan çok sanatsal bir sergi alanı gibi… Satranç tahtasından büstlere, kandil lambalarından kaktüslere kadar oldukça güzel düşünülmüş
Keyif alarak sohbet ettiğim çalışanlar, bana öncelikle içinde bitki çaylarının olduğu koku seti getirdiler. Kokusunu beğendiğiniz çayları sipariş edebiliyorsunuz. Sadece ürün satmayıp aynı zamanda deneyim yaşatan fikirler geleceğe şekil vereceğe benziyor.
Bu mekanda tükettiğim her ürün oldukça lezzetli ve özenliydi. Ayrıca çalışanların mesleki ve entelektüel birikimi kayda değerdi böyle güzel bir mekandan da sanırım bu beklenir. Diğer bütün müşteriler gibi ben de mekanın bir çok fotoğrafını çektim sonrasında çalışanlarla yaptığımız sohbette buranın yalnızca bir restoran olmadığını canlı podcast, workshop, stand-up gibi sosyal etkinliklerin düzenleneceği çok yönlü bir yapısının olduğunu öğrendim. Zaten biraz da bu yüzden mekanın ortası bir sahne olarak kurgulanmış. Bu kadar estetik bir mekanın yaratıcı etkinlikler için de kullanılma fikri, benim burasıyla aidiyet bağı kurmama neden olacak gibi duruyor.
Velhasıl kelam etkileyici atmosferi, kaliteli menüsü ve yaratıcı projeksiyonu ile “ ben buraya tekrar tekrar gelirim “ hissi uyandırdı The Tempest. Bu projeye emek vermiş herkese teşekkür etmek isterim. Umarım yolları açık olur. Sevgiyle…