Merhaba sevgili okurlarım, umarım her şey yolundadır.
Bugün İslamiyet adına çok özel bir gece. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (S.A.V)’ın doğduğu gün olarak kabul ediliyor.
Büyüklerim hep dile getirirler. Yer gök dua üzerine diye. Ben de öyle hissederek yaşayanlardanım.
Dua etmek, şükretmek, kalben inanarak istemek, kişi ile Yaradan arasında çok değerli bir iletişim, öze dönüştür.
Dua etmek kişiye güç, güven, huzur verir. Duanın gücüne çok inanırım. Yeter ki kalben isteyiniz. İnanınız.
Bu özel gecede eş, dost, akraba, sevdiklerinize, sağlık olmazsa olmazların en başında.. huzur, mutluluk, para, eğitim alan öğrencilere başarı, işsizlere iş alanı, tarım ve hayvancılığın canlanması için, çiftçilerimizin daha verimli iş yapması adına, güzel ülkem ve ekonomi adına, emeklilerimizin yüzünü güldüren zamlara, asgari ücretin mutfak, elektrik, su, doğal gaz ödemelerine fazlasıyla yeterek yastık altında biriktirmek için hayal kurarak, gülerek, yatırım yapmaya, bankadan bankaya ana borcu sabit kalarak, borcu borçla kapatanlara, bankaların borcunu öde diyerek ısrarla çalan telefonuna, borcum yok ki ödedim.. diye güçlü bir ses tonuyla cevap vermeye, torpilsiz yaşam ve eşitlik adına, artan sürekli zamların durmasına, pandeminin tamamen bitmesine… kalbinizde ne geçiyorsa, bolca dua eşliğinde isteyiniz.
Zaman çok değerli.
Yaşamın içerisinde sizlere verilen tatlı sözlere, başkalarının vaatlerine, vs.. boş umutlara kapılmayınız.
Olmuyorsa vardır bir sebebi diyerek hırs yapmayınız. Şartlandırmayınız kendinizi. Olduğuyla yetinmeyi bilmek gerekiyor. Depresyona girmeden, büyümek olgunlaşmak adına…
Doğarken, herkes eşittir. Sonrasında hiçbirimiz başımıza ne geleceğini bilemeyiz.
Her şerde bir hayır… Her hayırda bir şer vardır derler ya… O yüzden işin özü, hayatta tabii hedeflerimiz olacaktır ki, mücadele edeceğiz.
Tabii ki de mücadele ettiklerimizin bize geldiği kadarıyla yaşayacağız. Olmuyorsa da her ne mücadeleniz ise, kısmet, nasip değilmiş demeyi, ders çıkarmayı, kabullenmek sindirmek gerekiyor.
Verilen nimetlerin farkına varıp şükretmek çok kıymetlidir. Çünkü bazen hepimizin serzenişte bulunduğumuz şeylere ulaşmak isteyen milyonlarca kişi olduğunu unutmayınız.
Hepimize verilen yaşam süresini kaliteli yaşamak için, yapacağınız işin en iyisini öğrenip, tecrübelenmek, kendinle yarışmak, yaradan ve ailenizden, kopmamak en güzelidir.
”Unutmayınız. En büyük güç Yaradan ve kendinizdir”.
Yaşamın her anında şükretmek, dua etmek çok özel güçlü bir köprüdür. Kalbinizden geçen her ne ise, en güzelinin fazlasıyla gerçeklemesi dileğiyle.
Mevlid kandilimiz mübarek olsun.
MİLLÎ MÜCADELENİN İLAHİ KADROSU
Kâzım Karabekir Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Timsal Karabekir, Yeniçağ TV’de Yeliz Şenyerli’nin konuğu oldu. Timsal Karabekir, Kurtuluş Savaşı’nın en önde gelen komutanı ve mihenk taşı olan Kâzım Karabekir Paşa’nın askerî dehasını, 30 Ekim 1918 yılında Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı sırada Doğu’daki düşman işgalini bertaraf etmek için mücadele verirken İstanbul’un işgal altında olduğundan nasıl haberdar olduğunu ve Millî Mücadele’nin temellerinin nasıl atıldığını izleyicilere anlatıyor.
Millî Mücadele döneminde Türk milletinin bağımsızlığını ve Türk vatanının bölünmez bütünlüğünü sağlama hususunda Türk milletinin kaderini değiştiren paşalarımızı “ilahi kadro” olarak tanımlayan Timsal Karabekir, her bir paşamızın Millî Mücadele’den önce farklı coğrafyalarda vatanın savunması için mücadele verdiğini ifade etti.
Bu noktada Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın “hür öl, esir yaşama” sözüne vurgu yaptı. Kâzım Karabekir Paşa Doğu’ya gittiği zaman Brest Litovsk Anlaşması’yla Rusların Anadolu’dan çekilirken yerlerini ve silahlarını Ermenilere bıraktıklarını ve Ermenilerin Türklere Rusların yapmadığı kadar zulüm yaptığını açıklayan Timsal Karabekir, Kâzım Karabekir Paşa’nın Ermeni zulmü için söylediği: “Allah, benim gözümün gördüklerini, dünya üzerinde hiçbir göze göstermesin” sözüyle Ermenilerin Türklere yaşattıkları acının vahametini anlatıyor.
Timsal Hanım, Doğu’yu kurtardıktan sonra Kâzım Karabekir Paşa’nın, İran-Tebriz’den Bakü’ye gitmek üzereyken “Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı, geri dön” emrini aldığını, bu emirle İstanbul’a döndüğünü ve İstanbul’un işgalinden bu şekilde haberdar olduğunu söyledi.
İstanbul’da işgalci devletlerin zırhlılarının Türk bayraklarını indirdiğini gören Kâzım Karabekir Paşa’nın kendine verdiği: “Tek dağ başı mezar oluncaya kadar çarpışacağım” sözünü izleyicilere açıkladı ve İstanbul’daki acı tabloyu gören Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın “Geldikleri gibi giderler.” sözünü hatırlatarak Millî Mücadele’deki kararlılığının altını çizdi.
Millî Mücadele’yi başlatan Mustafa Kemal Paşa’nın, Kâzım Karabekir Paşa’nın, Ali Fuat Cebesoy’un, Rauf Orbay’ın, Refet Bele’nin ve vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı için mücadele veren tüm paşalarımızın bu süreçte yaşadıkları zorlukları anlatan Timsal Karabekir, Kâzım Karabekir Paşa’nın Millî Mücadele’deki rolünü de açıkladı.
Anadolu’da Millî Mücadele’yi yürüttüğü için padişahın Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklama emrini Kâzım Karabekir Paşa’ya verdiği zaman Karabekir Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya: “Paşam, dün olduğu gibi bugün de emrinizdeyim.” dediğini, iki dava arkadaşının gözleri yaşlı birbirlerine sarıldığını ve “O gün o konakta İstiklal Harbi’miz başlamış kazanılmış, o gün o konakta Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış, o gün o konakta Mustafa Kemal, Atatürk olmuştur.” diyerek 15’inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın Millî Mücadele’deki önemini anlattığı tarihi, tarihin içinde yaşayan bir isim olarak duygularını dile getiriyor.
Bu tarihî söyleşiyi Yeniçağ TV YouTube kanalından, izlemenizi tavsiye ederim.
Sağlıkla güzel haberleri paylaşmak dileğiyle.