İngiliz halkı yeni hükümet başbakanının adını yarın öğrenecek ve büyük bir sürpriz olmadığı taktirde, çok zor bir ekonomik ve sosyal durumu devralacak olan mevcut dışişleri bakanı Liz Truss olacak. İki aday Liz Truss ve Rishi Sunak arasındaki seçim, 1 Ağustos – 2 Eylül tarihleri arasında posta ve internet üzerinden yapılan oylamayla partinin yaklaşık 200.000 üyesi tarafından yapılıyor. 46 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu bir ülkede aday gösterme yöntemi soru işaretlerine yol açtı. Yapılan son anketlerden çıkan ilginç bir sonuç var ; Conservative Parti – Muhafazakar seçmen Liz Truss’u ne kadar çok görürse, ondan o kadar az hoşlandığını gösteriyor. Liderliğin öncüsü artık birçok parti destekçisi tarafından şu şekilde görülüyor: temassız ve ‘Merakla beklenen bir PM – Başbakan’ gibi değil. Liz Truss, bu hafta parti liderliğini kazanma ve başbakan olma yolunda olmasına rağmen, Ağustos ayında 2019 genel seçimlerinde Muhafazakar oy kullananların notlarında dramatik bir düşüş yaşadı.
Yazılan çizilen yorumlar içinde genellikle Birleşik Krallık tabloid yazılı basın tarafından “Palyaço – Bozo” takma adı verilen Boris Johnson’ın özleneceği iddia ediliyor. İngiltere’de yaşadığım müddet içinde siyasi haberlerden mecbur kalmadıkça uzak durdum.”Palyaço – Bozo” tipi ile defalarca haber takibi için gittiğim 10 Downing Street’te dağınık özel ve politik yaşama sahip Boris Johnson’ın özleneceği fikrine katılmam mümkün değil.
1983 senesinde HÜRRİYET Gazetesi Londra bürosuna ilk adımımı attığımda büro şefimiz Faruk Zabçı “Habere olumlu veya olumsuz sonuç alana kadar yapışacaksın” demiş ve ilk dersi vermişti. Zabçı’dan habercilik ve haber fotoğrafçılığı konusunda çok şey öğrendim, anılar biriktirdim. O yıllarda “Analog fotoğrafçılık”zahmetli hiç kolay değildi. Şimdi ki gibi düğmeye basınca digital fotoğraf göndermek hayal ötesiydi. Tek bir renkli fotoğraf karesini Hürriyet Gazetesi İstanbul merkeze geçmek için telefoto ile sabahladığımızı bilirim. Siyah – beyaz film banyosu – tab etmek dahil, hepsini Maddox Street üzerinde ki HÜRRİYET bürosunda kurduğumuz ufacık karanlık odada öğrendim.Londra Türk Toplumu Futbol Ligleri haftalık özel sayfalarını Hürriyet kökenli Spor muhabiri rahmetli Onur Belge ile hazırladım. Onur Belge’den Nikon FG ve F3 fotoğraf makinası ile yakın plan spor fotoğrafçılığında enstantane – fotoğraf makinasının ışık alma süresinin inceliklerini, agrandizörde negatif üzerinde ki baskı tekniklerini, gölge oyunlarını kaptım.
Türkiye’de özel televizyon kuruluşları ile 1992 senesinden itibaren televizyon kanallarının haber merkezleri ve programları ile çalışmaya başladım. Senelerce Birleşik Krallık gündemini spor dahil merakla takip ettim, gözüm hep BBC – ITV daha sonra Sky News – Sky Sports ekranlarında oldu, kısacası haberin merkezinde oldum. Omzumda kameramla dakikalık görüntü için saatlerce anı bekledim durdum. Zaman zaman da kamera önünde haberimi aktardım. Genelde gözüm kamera vizöründe oldugunda büyük heyecan duydum. Tam 15.5 yıl İngiltere temsilciliğini yaptığım Beni Sports kanalı için spor manşet haberlerini canlı telefon bağlantıları ve yayınlarında aktardım. Sabah erken saatlerde kalkar özellikle pazar gazetelerini bayiden alır ‘digital’ gazete küpür fotoğraflarıyla haberlerime renk katardım.
Neden yukarıda kendimden kısaca bahsettim diye sorarsanız? beni 80’li yıllardan iyi tanıyanlar, etrafımda ki eş dost ve arkadaşlarım sorup duruyorlar. İngiltere Brexit sonuçlarını , Boris Johnson hakkında ki düşüncelerimi ve yorumlarımı. Rishi Sunak veya Liz Truss’un Başbakan olması halinde İngilizler ve sen ne bekliyorsun. Neden
https://turkulak.com.tr/ yazıların arasında yorumlarına yer vermiyorsun, okumuyoruz diyorlar.
Politikadan ve politikacılardan başta Margaret Thatcher olmak üzere hiç ama hiç hazetmedim. 80’lerin sonunda Thatcher iktidarının son günlerinde ‘Kelle vergisi’ çıkarılmaya çalışılmıştı. O zor resesyon günleri unutulacak gibi değildi. Eşim Kathy ile birlikte birikimimiz olan evimizin anahtarını, kredi borcunu ödeyemediğimizden teslim ettiğimiz günü hatırlamak bile istemem. Kathy ile evimizi kaybettiğimizde binlerce İngiliz bizim durumumuzdaydı ama ‘Kelle vergisi’ Margaret Thatcher hükümeti için tam bir siyasi felaket oldu. Halk isyanının son noktasını bizzat yaşayarak o günlerde gördük. Margaret Thatcher son yıllarında tek başına lüks otel odasında akabinde özel yaşlılar evinde kimseyi tanımadan bu dünyaya veda etti. Ya çok sevildi, ya da benim gibi çok nefret edildi. Ama 20. Yüzyılın en önemli siyasi figürlerinden biri olarak tarihe geçti.
İngiltere’de 10 yıllık Muhafazakar iktidarının güçlü başbakanı Margaret Thatcher’ın “Thatcherizm” dönemi kapanmasına rağmen sahneye oğlu Mark Thatcher çıktı, onun da sonu hüsranla bitti. Hatta, hiç unutamam. “Arena” proğramı için Hatice Demircan ile birlikte ortak hazırladığımız bir dosya vardı. Türkiye’de üniversitelere Mark Thatcher’ın sahibi olduğu şirket milyonlarca Dolar kredi karşılında eski tip laboratuvar araç – gereçleri allayıp pullayıp satmayı becermişti.
Arena proğramında gizli kamera çekimlerim ve Mark Thatcher’ın sahibi olduğu şirketlerin “Companies House” kayıtlarında yaptığım araştırmalar sonuçları ekranlara gelmiş, Uğur Dündar’ın sunumuyla haberimiz ses getirince yapılan garip anlaşmadan geri adım atılmıştı.
Günümüze gelirsek – liderlik yarışını Liz Truss kazandığı taktirde başbakanlık koltuğuna oturursa, Birleşik Krallık’ta işlerin Margaret Thatcher yani Thatcherizm yıllarına geri döneceğini tahmin ediyorum. Son senelerde İngiliz demokrasisine ve devletine olan güven, hükümetin normal sözleşmelerini reddetmesiyle Boris Johnson döneminde hiç alışılmadık yeni derin yaralar açıldı. Birleşik Krallık’ta başbakanlık makamına olan inanç eksikliği, bir sonraki görevdekinin karşılaşacağı en zor sorunlardan biri olacağına kesin gözüyle şimdiden bakılıyor.
Kısacası adaylardan ne Liz Truss, ne Rishi Sunak, Birleşik Krallık’ta bozulan düzeni yola koyacağına dair hiç ama hiç inancım yok.
Thatcherizm – Muhafazakar Parti lideri Margaret Thatcher’ın adını taşıyan bir İngiliz muhafazakar ideoloji biçimidir.
Yakında müstakbel başbakan olacak Liz Truss’ın politik anlamlı tek bir sözü yok – Birleşik Krallık’ta Başbakanlık yarışını kimin kazanması bekleniyor?
Aday Liz Truss ve Rishi Sunak, hükümette bir kuralsızlaştırma hamlesine öncülük edeceklerini belirttiler.
İngiltere’nin yeni lideri ve başbakanının
Liz
Truss olması bekleniyor. Daha göreve başlamadan önce “şimdiye kadarki en kötü başbakan” olmaya makul biri olan Liz Truss, görünüşe göre petrol ve gaz şirketleri için 130’a kadar sondaj ruhsatı vermeyi planlıyor.
Bunun amacı; yaklaşan enerji faturalarının toplumsal felaketiyle yüzleşmektense, fosil yakıtları pompalamak ve onları devreye sokmak ve politik baskıdan kurtulmak.
Liz Truss’ın liderlik kampanyası sırasındaki ve ondan önceki hükümetteki sicili, iddia etmeyi sevdiği kadar dürüst olmadığını gösteriyor ve kampanya vaatlerini yerine getirip getiremeyeceği konusunda sorular ortaya koyuyor.
Liderlik için yapılan acımasız kampanyalar, Truss’un domuz eti pazarlarını destekleme tutkusu ve Sunak’ın aşırı fondan yoksun bölgeleri küçümsemesi gibi bir dizi keyfi politika fikrini ortaya çıkardı. Ancak her iki aday da günümüzün en acil sorunlarından biri olan iklim değişikliği konusunda sessiz kalıyor. Her iki Tory liderlik adayı altında, İngiltere’nin iklim hedefleri tehlikede olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Ağustos ayının ilk haftasında
Truss ve Sunak ‘En aptal ve en tehlikeli iklim politikalarını önermek için yarışıyor’ Muhalif politikacılar, iklim konusunda ‘Sunak ve Truss fantezi dünyasında yaşıyor’ diyerek dikkatleri çekmişlerdi.Adayların fosil yakıt projelerini artıracaklarını ve yenilenebilir enerjileri sınırlayacaklarını söylemelerinin ardından Muhafazakar Parti liderliğinin yarışmacıları “en aptal ve en tehlikeli iklim politikalarını kimin önerebileceği konusunda rekabet ediyor gibi görünüyor” dedi.
Birleşik Krallık National Consumer – Tüketici Federasyonu, İngiliz Güvenlik Konseyi, RSPB ve Yaban Hayatı Güvenlerini içeren 40 kuruluş, Truss ve Sunak’a halk için gerekli güvenlik önlemleri olduğunu söyledikleri hayati düzenlemelere uymalarını isteyen bir mektup imzalayarak yolladı. Liz Truss ve Rishi Sunak, kazananın açıklanmasından birkaç gün önce Londra’daki son Muhafazakar liderlik yarışına katıldılar.
The Fixed-Term Parliament Act – Sabit Vadeli Parlamento Yasası (FTPA) kaldırılmıştır, bu da, zaferlerini bir genel seçimle pekiştirip pekiştirmemelerinin etkin bir şekilde Liz Truss veya Rishi Sunak’a bağlı olacağı anlamına gelmektedir.
2025’e kadar seçime gerek yok – Pazartesi günü Liz Truss veya Rishi Sunak, Boris Johnson’ın parlamentodaki rahat çoğunluğunu ve iki yıldan fazla iktidarda kalma olasılığını devralacak.En geç, bir sonraki genel seçimin Ocak 2025’e kadar gerçekleşmesi gerekmiyor.
FTPA kaldırıldı, bu da erken bir anket yapılıp yapılmayacağının etkin bir şekilde yeni lidere bağlı olacağı anlamına geliyor. Kampanya süresince iki aday olası bir erken seçime ilişkin farklı cevaplar verdi. Rishi Sunak, yeni başbakanın “önceliğinin ekonomik zorluk olması gerektiğini” ve her halükarda “enflasyon yaygınlaşırsa seçimi kaybedeceğimizi” söyleyerek soruyu geçiştirdi. Liz Truss bunu reddetme konusunda kategorik davrandı. Cheltenham’daki acelecilere “2024’ten önce bir seçim yapmayacağım” konusunda güvence verdi ve hızlı bir tartışmada erken seçime “hayır” yanıtını verdi. Ancak bu kampanyanın altı haftası boyunca, özellikle enerji maliyetlerini dengelemek için dağıtılan bildirilerde, o günkü sözünün mutlaka sonsuza dek onun bağı olmadığını gösterdi.