London Wellcome Collection’da yer alan Émile-Édouard Mouchy’e ait 1832 tarihli yağlıboya tablosu.
Mâlum uzmanlaşma önemli.
Bu da kimi zaman biyografi yazım ve okumalarında ya da bir akımı anlamada konuya bir disiplin ya da ilgi alanı üzerinden yoğunlaşmamıza yol açar.
Nitekim söz konusu yaklaşım ve esasları inşa edenler toplumda ve bilim dünyasında kabul gören kimliklerdir, somut başarılara sahiptirler. Her anlamda kabul görebilirler.
Bu da insanları o kişilerin söyledikleri, iddia ettikleri savundukları görüş ve esasların tamamını bütün olarak kabule yönlendirebilir. Bu durumda, doğrunun yanındaki yanlışlar da doğru olur…
Ve bu kabuller çok derin yanılgılara, acılara, kıyımlara yol açabilirler ….
Konuyu fazla döndürüp dolaştırmadan tanınmış bir filozof üzerinden doğaya ve özellikle hayvanlara getireceğim.
Yazının odağında Mekanik Dünya Görüşü ve Descartes yer almakta.
Descartes 1596- 1650 yılları arasında yaşamış bir Fransız düşünürdür. Modern felsefe ve matematiğin kurucularından biri olarak kabul edilir.
Ancak, Descartes için insan olmayan hayvanlar akılsız otomatlardır/makinelerdir. Öyle ki bu kabul onu hayvanların duyguları olmadığı kabulüne kadar götürür. Bazı araştırmacılar ve/veya okurlar ise “ aslında…” diyerek hayvanların duygu ve hislerine ilişkin belli kabulleri olduğunu belirtseler de Descartes dirikesimin bizzat uygulayıcısı olur. Kendisi için hayvanlar akıl ve anlayıştan yoksundurlar ve tam anlamı ile acı çekmezler…. bir köpeğin göğsünü keserek kalbinden bir parça alması bu temelde yaptığı fiillerdendir. Bu “mantık” ile Descaretes dirikesimi savunmaya ve bunların uygulayıcısı olmaya devam eder.
Bunun temelinde ise hayvanları özellikle değer olarak anlamaya, önemsemeye ve gözlemlemeye gerek görmeyişi yatar. Kendisi böylelikle insanın kibrine hitap etmenin çok ötesinde hayvanlara yönelik acılara ızdıraplara ulaşan eylemlerin “bilimsel gerekliliğine de haklılık kazandırmış olur. Bu da Fudge’nin de işaret ettiği gibi dünyadaki tüm canlıların varlığını ve önemini göz ardı edilmesine yol açar.
Böylece, rasyonalizm ile fizik ve astronomide önemli ilerlemeler kaydedilirken doğal ve sosyal fenomenlerin kavranmasında ise etik duyarlılıkların göz ardı edilmesine yol açar. Bu da sosyal ve doğal olay ve olguların tam olarak anlaşılmasını engeller hatta yanlış kavranmasına yol açar.
Kısaca rasyonalizm acımasız din savaşlarının yaşandığı Avrupa’da insanlar için huzur kapısı olurken matematik ve fizikte temel gelişmelere dayanak oluşturmuşken hayvanlar için karanlık bir kapının açılmasına, bu temel üzerinden akıl ve vicdan dışı görüş ve eylemlere sözde “haklılık ve mantık” kazandırmış olur…..
Huzur içinde tüm canlıların yaşadığı bir dünya dileğiyle konuya ilişkin detaylı okumaları ilgili okuyucuların kişisel ilgilerine bırakıyorum…
HABER: Dr. Özlem Kutkan, Araştırmacı yazar, yerel hayvan koruma görevlisi.