Bir tarafta cehennem zebanisi suratlarla, medenî bir insanın topluluk içinde kullanmaktan utanacağı küfürlerle konuşanlar var. En küçük tenkide, habere, “Çetele tutuyoruz, hepsini teker teker yazıyoruz.” diye tehditle cevap verenler var. Aynı günün gazete haberlerinde, diyanetin hoşuna gitmeyen bir Kuran mealinin mahkemece yasaklandığı, Ekşi Sözlük’ün tümüne ulaşım engeli konulduğu haberi var. Ülkemizin sevimli demokrasisinin, 24 saatlik serencamını özetleyen fotoğraf kareleri.
Ama şükürler olsun ki Türkiye bunlardan ibaret değil. Diğer tarafta en küçük işarette, yardıma omuz vermek için koşan binler, on binler de gerçek; büyük gerçek. Bunların önemli bir kısmı da hani “Apolitik oldular, kendi keyiflerinden başka bir şey düşünmüyorlar, süflî şeyler uğruna memleketlerini terk edecekler.” denilen Z kuşağı! “Kim? Nerede? Kimlerden? Bizden mi değil mi?” diye sormayı akıllarından bile geçirmeden ihtiyaca, yaralıya, aça, susuza, barınaksıza koşan gençler. Son on günde, hiç duymadıysam bu manzarayı görenlerden defalarca duydum: Biz milletmişiz! Biz, millet olmuşuz; besbelli.
SAKIN HA, BÜYÜKLERİNİZİ ÖRNEK ALMAYIN!
“Yardımların paketlenip yüklenmesi için bir kapalı spor salonunda bize el verin, diye bir Twitter mesajı attık.” dedi arkadaşım. Nereden nasıl geldilerse binlerce genç salonu dolduruvermiş. Bir örgüt değil, bir parti hele, hiç değil. Kendinden motivasyonlu, kendi kendine görev veren, kendini sorumlu hisseden binlerce genç. Hart hurtla, zart zurtla değil, sevgiyle, bilinçle, akılla, izin almadan, emir almadan gerekeni yapan, gerekirse uyumadan günlerce çalışan bir yardım ve iyilik ordusu.
Büyüklerin gençleri yetiştirmesi, onlara edep vermesi gerekir bizim klasik bilgimizde. Sakın ha. Sakın gençler, büyüklerinizi örnek almayın. Onlar gibi edepsiz, onlar gibi nefret dolu, onlar gibi bencil, kendini yarı tanrı ve kusursuz sayan megalomanlardan olmayın. Siz, gönlünüzle, aklınızla ve içinizden gelen, “Biz biziz! Birlikteyiz! Birimize olan hepimize olmuş gibidir!” diyen toplum bilincinizin ve tarih mirasınızın sesini dinleyin. Sevginizin ve aklınızın peşinden gidin.
“Bu güzel gençliği örgütlesek, daha düzenli, daha ses getiren bir birlik oluştursalar.” dedim. Gençlerin temsilcisi sayılabilecek yaşlardaki arkadaşlarım, “Tabii dedi. Daha iyi olur. Ama bir şartla, parti değil. STK şeklinde.” Sonra düşünüp devam ettiler, “Parti olunca menfaat giriyor, para giriyor, çekişme giriyor. STK olsun, karşılıksız olsun, işin içinde para olmasın!”
GELECEKTEN UMUTLANDIRAN GÜÇ
Bir olan, her acı çığlığa kimseye sormadan koşan milletin ve o milletin binlerce, on binlerce gencinin yapıp ettiğine siyasîler dikkat etmelidir. Eğitimciler de sosyal bilimciler de. Siyasetçilerin dikkat etmeleri gereken bir başka cephe, gençlerin siyasete bakışıdır. Onlara, “Ama parti olmasın.”, dedirten gerçekler. Bu bakışı değiştirebilirseniz bu muazzam gücü, bu potansiyeli, bu namuslu, haysiyetli, temiz enerjiyi siyasete kanalize edebilirseniz Türkiye o zaman yükselir. Bunlar korkmayan, çıkarını ülke için aklına bile getirtmeyen, özsaygı sahibi insanlar. İnsanın olması gerektiği gibi insanlar. Ama bunların, hani sizin deyiminizle “politize” olması için önce o politika alanını temizlemeniz gerekiyor.
Siyasetin içini de dışını da demokratik hâle getirmeniz gerekiyor. Hani parti içi demokrasi deniyor ya, onu kurmalısınız. Siyaset, ülkeyi yönetmek isteyenlerin yüklendiği bir yük, bir ideal işi hâline gelmeli. Bir külfet, ama bir bilgi ve dürüstlük birliği olmalı. Liderler partilere değil, partiler liderlere hükmetmeli.
KAYNAMA VE TEKTONİK TOPLUM HAREKETİ
Bu kuşakların geldiğini daha önce de hissetmiştik ve dillendirmiştik. Dostum, kardeşim Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, “Milletlerin tarihinde kaynama anları vardır. Bugünlerde öyle bir ana yaklaşıyoruz.” tanımını koymuştu. O benim gibi hemen gözünün önündekiyle yetinmiyor; hem zaman içinde bütün bir tarihi hem de mekân içinde bütün bir Türk dünyasını gözlemleyip tanısını koyuyordu.
Ben kendi kısa zaman- mekân erişimim içinde aynı olaya “tektonik hareket” demiştim. Feleğin cilvesi, şimdi mecaz değil, gerçek bir tektonik hareketin sebep olduğu felaket, o “kaynama”nın, o toplumdaki, o gençlerdeki “tektonik hareket”in ortaya çıkmasına yol açtı.
Deprem, bir tektonik hareket sonunda olur ve durduramazsınız. Gelen gençlik de böyle bir harekettir. Durduramazsınız. Siz yasaklarınızla, sansürlerinizle, küfür ve tehditlerinizle engel olmaya çalışın. Olamazsınız.
Bir gençlik geliyor ve onlar da sizi defterine tek tek yazıyor.