Dünya klasiklerini Türk okurlarıyla buluşturmayı sürdüren Ötüken Neşriyat iki önemli eser daha yayınladı. Ünlü Alman şairi Goethe’nin efsane eseri “Faust” ile Burhanettin Batıman’ın “Faust’un Tahlil ve Tefsiri” adlı önemli çalışması aynı anda raflarda yerini aldı.
Avusturyalı ressam Franz Simm’in gravürleriyle tezyin edilmiş 1899 tarihli Deutsche Verlags-Anstalt’ın basım düzeni esas alınarak yayımlanan ve editörlüğünü Göktürk Ömer Çakır’ın yaptığı “Faust”un Türkçe’deki bu çok özel baskısı Senail Özkan’ın yıllardır beklenen şahçevirisiyle sunuldu.
Johann Wolfgang von Goethe, dünya edebiyatının önemli klasikleri arasında yer alan “Faust” adlı eserini yazmaya 18 yaşında başlamış, ancak ölümünden kısa bir süre önce 83 yaşında bitirebilmiştir.
Goethe, Faust’un konusunu çok eski bir öyküden almıştır. Şeytanla bahse giren insanoğlu teması önceki yüzyıllarda da birçok öyküye ve oyuna konu olmuştur. Goethe’den önce birçok yazar tarafından defalarca işlenmiş bir konu olan Faust, daha önce de usta bir İngiliz yazarı olan Christopher Marlowe (1564-1593) tarafından Doktor Faustus adıyla işlenmiştir. Aynı konudan hareket etmelerine karşın iki oyunun olay örgüsü çok farklı biçimde gelişir ve sonuçlanır. Marlowe, Faust’u şeytanla girdiği anlaşmayı kaybeden biri olarak ele almıştır. Oysa Goethe Faust karakterini Şeytan Mefistofeles’e yenilmeyen bir insan olarak incelemiştir. Goethe, Faust’unda evrensel bir insan tragedyası yaratmıştır.
Şairler Prensi’nin hayatının altmış yılına yayılan Faust, dünya edebiyatının şahikalarında gezen, insan zihninin bir mitoloji kataloğu içinde harmanlanan derinlikli hallerinin hepsine temas edilmiş muhteşem bir epik tragedyadır. Eser bize, daha yüce olana ulaşmak isteyen sancılı insan ruhunun sihir, simya ve şeytani güçlerin anaforunda kayboluşu, taşıdığı ikilikten yakalanıp uçuruma sürüklenişi ve nihayet Tanrı’nın, bütün nakısaları içinde bu ruhu takdir edişinin kusursuz bir anlatısını ve dayandığı arkaik halk hikayesinin çok ötesine geçen mütekamil uyarlamasını sunar.
Eserin kahramanı Faust tıp, felsefe, doğa bilimleri, teoloji konularında araştırma yapmış yeryüzünün sırlarını çözmek için ömrünü tüketmiş bir kişidir. Yaşamını bir iç hesaplaşma ile çözümleyen ve ağır bilanço ile karşılaşan Heinrich Faust’un şeytan ile anlaşmasını konu almaktadır. Faust bir bilim adamı olarak yaşamını dolu dolu yaşamadığını ve bunu beceremediğini anlar. Eğer bu memnuniyetsizlikten kendini kurtarmayı başarırsa ruhunu şeytana satacağına dair bir söz verir. Bu sözü duyan şeytan Faust ile pazarlık yapar. Şeytanın pazarlığı ise Faust’a istediği bir yaşamı vermek karşılığında ruhunu kendisine satmasıdır.
Faust dünyanın hazlarını yaşarken bir kadınla tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Şeytan ilk başlarda cinsel bir haz olarak kabul ettiği için bu durumu destekler. Bir süre sonra şeytan oyunlarını oynamaya başlar. Tüm ülkeyi bu ilişkiye karşı getirmektedir. Evlerinde yan yana basılan Faust ve sevgilisinin yakılma kararı ile trajik bir olaya döner. Odunlar arasında ateşe verilen kadının yanına gelen Faust ile birlikte yanarak yaşamları son bulur.
Ötüken Neşriyat’ın Faust’un özel baskısının adeta mütemmim cüzü olarak okurla buluşturduğu diğer eser ise yine Göktürk Ömer Çakır’ın titiz çalışmasıyla yayına hazırlanan Burhanettin Batıman’ın “Faust’un Tahlil ve Tefsiri”… Burhanettin Batıman, 1942 ve 1949 yıllarında iki cilt içinde neşredilen, edebiyat araştırmaları tarihimizde bir tek esere hasredilmiş bu ilk oylumlu girişimiyle Faust’u, eserin düzenini takip eden bölüm ve sahneler içinde mısralar üzerinde tek tek durarak, sembolleri bütün tarihçeleriyle birlikte vererek açıklamıştır. Batıman’ın tefsiriyle daha rahat anlaşılacak olan ve eserin nüvesi diyebileceğimiz cevher, Goethe’nin tabiriyle “sonuna kadar, durmadan daha yükseğe, daha temize doğru sergilenen gayret”tir. Anıtsal Goethe biyografisiyle tanıdığımız Albert Bielschowsky’ye göre;”Faust’un şaşmaz tesiri, onun genel insanlığa genişletilmiş olmasına dayanır. Çünkü biz bu tek eserde hepimizi ve bizim didindiklerimiz ve yaşadıklarımızı bu yöne veya o yöne doğru sembolik olarak tasvir ve temsil edilmiş buluyoruz. Bunun içindir ki o, et olarak bizim etimizden ve kemik olarak da bizim kemiğimizden yapılmış olup bizi her zaman yeni baştan ilgilendirmektedir. Bu ilgi asla eskimiyor, Hiçbir zaman eskiyemez de; zira biz ne kadar çok yaşarsak, bilgide ve işte, yenmede ve yenilmede, iyide ve kötüde ne kadar çok ileri gidersek insanlığın yüceldiklerine ne kadar çok yaklaşır, insan hayatının didinme ve arınmadan yoğrulmuş başarılı özüyle insan kalbinin derinliklerine ne kadar çok nüfuz edersek, Goethe’nin Faust’u ile o kadar çok içten kaynaşırız. O, o nispette çok bizim kendi hayatımızın ve didinmemizin bir açıklaması olur, o derece fazla onu sevmek zorunu duyarız.”
Ötüken Neşriyat Tel: (0212) 251 03 50
***
Özel dizelerle 57 yıllık ömür
——
Gazeteci yazar İsmail Çetin, Atatürk’ün 57 yıllık hayatını 57 şiirle sembolize ettiği “Yaşayan Atatürk” adlı yeni kitabıyla ulu öndere dil uzatanlara tokat gibi cevaplar veriyor. “Şiirlerle çok farklı bir Atatürk portresi çizdim” diyen İsmail Çetin kitabı, merhum Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Hoş geldin Atatürk” eserinden esinlenerek yazdığını belirtiyor. Her şiirin farklı bir hikâyesi olduğunu kaydeden İsmail Çetin, kitabı hakkında şu bilgilendirmeyi yapıyor:
“Bu eser Atatürk ve ailesine iftira atanlara tokat gibi cevap nitelindedir. Bu eser haklıya hakkını teslim eden bir eserdir. Bu eser gerçek manada Atatürk’ün 57 yılına 57 şiirle minnet duyulduğu için yazılan ve yaşamını özetleyen bir eser olmuştur. Bu eser, hiçbir helali haram, hiçbir haramı da helal yapmayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e özel yazılmış bir eserdir. Atatürk’e dil uzatanların maskelerini düşüren bir eser olmuştur. Bu eseri şahsi muhabbetinizi ve Atamıza olan muhabbetinizi arttırmak, her yönden borçlu olduğumuz Atamızı yad etmek, dil uzatanlara cevap vermek amacıyla kaleme aldım. Yazmak bizlerden, takdir sizlerden”
İletişim Telefonu: 0553 595 30 00
***
———-
Edebiyat Otağı İlim ve Kültür Derneği Genel Başkanı Aslan Baykara, kendisini “Şiir Adamı” olarak tanımlayan Halis Yıkar’ın kitabı “Sahraya Düşen Katre”de yer alan şiirleri, “Türk Edebiyatı içerisinde belki de yeni bir ekolün, yeni bir yürüyüşün ilk adımı ve içinden geldiğini kurala kurban etmeyen dizeler” diye yorumluyor:
Tebessümü beceren, hayatla mutlu olur / Evine huzur dolar, her günü kutlu olur / Sana hayal geldiyse, dene de gör güzelim / İçtiğin her bardak su, kevser gibi tatlı olur.
Almira Yayınları Tel:(0544) 576 36 34
***
KÜTÜPHANEMDEN
————–
Türklerin de Müslüman olmadan önce mensup olduğu inanışlardan Şamanizm hakkında, meraklıları dışında toplumumuzda yüzeysel bir bilgi mevcut. Eski dünyanın en büyük kıtası Asya’da asırlar boyu hâkim olmuş ve bugün de kısmen mensupları bulunan bu inanışın kültürel boyutunu ve mitolojisini Alman yazar Harald Braem, “Ateşin Efendisi Şaman” adıyla romanlaştırmış. Çevirisi Arzu Güloğlu Alarslan tarafından yapılan kitabı 1999 yılında Yurt Kitap Yayın basmış. Konuya ilgi duyanların veya Şaman kültürü hakkında bilgi edinmek isteyenlerin merakla okuyacağını düşündüğüm kitabın önsözünde şu ifadeler yer alıyor:
“Sibirya’nın Moğolistan ile birleştiği dünyanın ücra bir köşesinde; tayga, tundra ve uçsuz bucaksız bataklıkların arasında yaşamaktadır avcı Bokan. Göçebe kabilesi ezelden beri ren geyiklerinin peşinde, oradan oraya göç etmektedir. Bokan, kabilesinin diğer üyelerine benzememektedir. Gizemli rüyalar ve garip olaylar onu kabilesinin diğer üyelerinden ayırmaktadır. O bir şaman olacaktır. Bu nedenle ‘Nehirdeki İhtiyar’ onu yanına alarak gizemli mağarasına ve hayat ağacına götürür. İhtiyar adam onu yaşamın ve doğanın büyük gizleriyle tanıştırır, ona büyülü bir davul yapar, onu atalardan kalma danslar ve törenlerle tanıştırır. Bokan, boz bir kurt eşliğinde kaderine doğru yola çıkar. Balık insanlarının yanında Sungari isimli bir kızla tanışır, onu sever ve ‘Büyük Han’ın atlılarından kaçar. Çinli bir demirciden maden işleme sanatını öğrenir. Ve Bo-Han adını alarak Ateşin Efendisi sıfatıyla bir şaman olmaya hak kazanır…”
(Ahmet Yabuloğlu)