Son 20 yılda aralarında George W. Bush, Barack Obama, Donald Trump ve Joe Biden yer aldığı dört ABD başkanı, ABD’nin Afganistan’daki varlığını yönetti. Çatışmayı nasıl ele aldıkları, sahadaki koşullara ve ABD’nin çıkarlarına ilişkin farklı görüşlerine göre şekillendi. Nihayatinde, ABD’nin Afganistan’da 20 yılını nasıl geçirdiği, birliklerinin geri çekilmesiyle birlikte Taliban’ın kontrolü yeniden ele geçirmesini nasıl sağladığı siyasetçilerin yıllardır üzerinde düşünmesi gereken bir konu olacak.
Biden, her defasında amacı bulanıklaşan bir savaş için tüm ABD birliklerini geri çekme kararını savunmaya devam etti. Amerikalıların ve Afganların tahliyesinde ortaya çıkan kaosun tahmin edilebilir ve çoğunlukla kaçınılmaz bir sonuç olduğunu söyledi.
Ancak, ABD askerlerinin Kabil’den aceleyle ayrılması ve Taliban’ın ülkey hızla ele geçirmesi, yıllar boyunva bölgede milyarlarca dolar harcayan ve binlerce vatandaşını kaybeden ABD ve batılı müttefikleri için bir hayal kırıklığı oldu.
İşte 4 ABD başkanın Afganistan’a yönelik tutumu ve hataları…
El Kaide’nin Afganistan’daki üslerden planladığı 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra, Başkan George W. Bush küresel terörizmi yok etme sözü verdi. Afganistan’ın çoğunu kontrol eden Taliban’ı, Usame bin Ladin de dahil olmak üzere ülkede saklanan El Kaide liderlerini teslim etmeye çağırdı.
Taliban bu çağrıyı reddettiğinde ABD’nin en uzun savaşı başlamış oldu. Kongre, ABD güçlerine 18 Eylül 2001’de 11 Eylül’den sorumlu olanların peşine düşme yetkisi verdi. Oysa Kongre üyelerii Afganistan’a savaş ilan etmek için hiçbir zaman açıkça oy kullanmadı. Bush, iki gün sonra Kongre’nin ortak oturumunda yaptığı konuşmada, yaklaşan çatışmanın “daha önce ABD’nin gördüğü hiçbir şeye benzemeyen uzun bir çatışma ” anlamına geleceğini kabul etti.
Ardından, 7 Ekim 2001’de ABD ordusu, İngiltere’nin desteğiyle Kalıcı Özgürlük Operasyonu’nu resmen başlattı. Savaşın ilk aşaması çoğunlukla El Kaide ve Taliban hedeflerine yönelik hava saldırılarını içeriyordu. Kasım ayına kadar ülkede bin 300 Amerikan askeri vardı.
ABD ve Afgan güçlerinin Taliban hükümetini devirmesi ve Kabil’in güneydoğusundaki Tora Bora mağara kompleksinde saklanan bin Ladin’in peşine düşmesiyle bu sayı sonraki aylarda istikrarlı bir şekilde arttı. Bin Ladin sonunda sınırı geçerek Pakistan’a girdi.
Sonraki yıllarda, Bush Taliban militanlarının peşine düşmek için Afganistan’a binlerce ABD askeri daha gönderdi. Bununla birlikte, Mayıs 2003’te Pentagon, Afganistan’daki büyük savaşın bittiğini söyledi. ABD ve uluslararası ortaklarının odak noktası ülkeyi yeniden inşa etmeye ve batı tarzı demokratik bir siyasi sistem kurmaya yöneldi.
Taliban’ın kısıtlamalarının çoğu ortadan kalktı ve binlerce kız çocuğu ve kadının okula gitmesine ve iş bulmasına izin verildi. Ancak, Afganistan hükümetinin yaptığı yolsuzluklar nedeniyle Taliban yeniden canlanmaya başladı.
Bunun yanı sıra, Beyaz Saray’ın odağı aynı dönemde askeri kaynakları ve dikkati Afganistan’dan uzaklaştıran Irak’ta başka bir savaşa doğru kayıyordu. Bush 2004’te yeniden seçildiğinde, gözetim ve dikkat Irak’ta olup bitenlere daha net bir şekilde yöneltilmiş olmasına rağmen, Afganistan’daki asker sayısı 20 bine ulaşmıştı.
Takip eden yıllarda, Taliban ülkenin güneyindeki kırsal kesimlerinde yeniden toprak kazandıkça, Afganistan’a konuşlandırılan Amerikan kuvvetlerinde istikrarlı artışlar görüldü. Bush 2009’da görevden ayrıldığında, Afganistan’da 30 binden fazla ABD askeri konuşlanmıştı ve Taliban tam bir isyan halindeydi.
2009’da başkanlık koltuğuna oturan Barack Obama, Bush’tan miras kalan bir savaşla ilgili bir kararla karşı karşıya kaldı. Üst düzey generaller, şiddetli saldırılar düzenleyen Taliban’ı zayıflatmak için birlik seviyelerinde bir “dalgalanma” önerdi. Dönemin başkan yardımcısı Biden’ın bu artışa karşı olduğunu bildirdiği zorlu bir iç tartışmadan sonra, Obama en sonunda Afganistan’a on binlerce asker daha göndermeye başladı. Aynı zamanda, 2011 yılına kadar yürülüğe girecel bir geri çekilme takvimi taahhüdünde bulundu.
Obama, televizyonda yayınlanan bir konuşmasında, ilave ABD birliklerinin “ABD’nin sorumluluğu Afganlara devretmesi için koşulların yaratılmasına yardımcı olacağını” söyledi. Ancak daha sonra yardımcılar, Obama’nın bir kontrgerilla stratejisi için bastıran askeri komutanlar tarafından sıkışmış hissettiğini söyledi.
Ağustos 2010’a kadar Afganistan’daki ABD kuvvetleri 100 bine ulaştı. Ancak, Usama bin Ladin, 2011’deki bir Navy SEAL baskını sırasında Pakistan’da öldürüldü. Kısa bir süre sonra Obama, ABD birliklerini 2014’ün sonuna kadar eve getirmeye başlayacağını duyurdu. Sonraki yıllarda, ABD, Afganistan liderleriyle çetrefilli diplomasi yürütürken, asker seviyeleri istikrarlı bir şekilde düştü. İkinci döneminin başlangıcında, Obama, ekibinin üyeleri tarafından “yeterince iyi bir Afganistan” olarak özetlenen ülkeye yönelik bir görüşü benimsemişti.
Obama, 31 Aralık 2014’te ABD’nin Afgan güvenlik güçlerini eğitme ve onlara yardım etme misyonuna geçmesiyle büyük muharebe operasyonlarının sona erdiğini duyurdu. Daha fazla asker azalması, ABD’yi Obama görevden ayrılana kadar tam bir geri çekilme yoluna soktu. Ancak bir yıl sonra, görev süresi sona ermek üzereyken, Obama ülkedeki kırılgan güvenlik durumunun, umduğu tam geri çekilmenin mümkün olmadığı anlamına geldiğini belirledi. Afganistan’da 10 binden az ABD askeri bulunuyorken görevden ayrıldı ve bundan sonra ne yapılacağına karar vermenin halefine bağlı olacağını söyledi.
Donald Trump,başkanlığa adayken Amerikan birliklerini Afganistan’dan eve getirme sözü verdi. Ancak Taliban yükselmeye devam ettikçe ve DEAŞ bağlantılı bir terör örgütü olan DAEŞ-K ortaya çıkınca sözünü tutması zor oldu. İlk büyük Afganistan kararında Trump, birlik düzeyinde yetkiyi Pentagon’a devretti. Hükümet, , ideolojileri doğrultusunda varlığın devamını savunan askeri danışmanlar ve dış müdahalelere karşı çıkan daha sadık milliyetçiler arasında bölünmüştü.
Sonunda, Trump Ağustos 2017’de yaptığı bir konuşmada, içgüdülerinin tüm ABD birliklerini geri çekmek olmasına rağmen koşulların bunu imkansız kıldığını itiraf etti. Afganistan’daki Amerikan varlığının geleceğini açık uçlu bıraktı, çekilme için bir zaman çizelgesini reddetti ve bunun yerine “sahadaki koşulların” herhangi bir karar vermeyi kolaylaştracağı konusunda ısrar etti.
Bir yıl sonra Trump, deneyimli bir Afgan Amerikalı diplomat olan Zalmay Khalilzad’ı, savaşı sona erdirmek için Taliban ile müzakerelere öncülük etmekle görevlendirdi. Görüşmeler çoğunlukla Afganistan hükümetini dışladı ve ABD ile Başkan Eşref Ghani arasında sorun yarattı.
Bu arada Taliban, Kabil’de de dahil olmak üzere çok sayıda sivilin öldüğü bir dizi terör saldırısı düzenlemeye devam etti. Trump, 2019’da Camp David’de yapılacak olan grupla barış görüşmelerini davet edip ardından iptal ettikten sonra bile Halilzad ile tartışmalar devam etti.
Şubat 2020’de, Taliban’ın şiddeti azaltacağı ve terör gruplarıyla bağları keseceği garantisi karşılığında ABD’nin tamamen geri çekilmesini öngören bir anlaşma yapıldı. ABD birlikleri ayrılmaya başladığında Taliban bu dönemde güç kazandı.Tüm ABD birliklerinin çekilmesi için belirlenen Mayıs 2021 tarihi ile görüşmeler Trump’ın halefi Biden tarafından yürütüldü.
Diğer taraftan Biden, Ocak ayında göreve başlamadan önce bile, savaş çabaları konusunda uzun süredir hayal kırıklığına uğradığı Afganistan’da ne yapacağını tartmaya başlamıştı. Obama tarafından reddedilen ABD birliklerini geri çekme tavsiyesini aldıktan sonra Biden, sonunda amaçsız bir savaş olarak görmeye başladığıolayı sona erdirecek bir konumdaydı.
Başkanlığının ilk aylarında Biden, ulusal güvenlik ekibinden, tüm ABD birliklerinin geri çekilmesinin sonunda Afganistan hükümetinin çöküşüne ve Taliban’ın devralmasına yol açabileceğine dair “öngörü sahibi ” uyarılar da dahil olmak üzere tavsiyeler aldı. Ancak, ülkede Trump’ın Taliban ile yaptığı anlaşmada belirlenen Mayıs ayı son tarihinden sonra kalmak, ABD birliklerini çeşitli saldırılara maruz bırakabilirdi.
Nihayetinde Biden, ABD askerlerinin 20 yıl sonra eve döneceğini açıkladı. Biden, ABD’nin hedeflerinin gerçekleştiğinin açık olduğunu ve ülkesinin Afganistan’ı istikrarlı bir demokrasiye dönüştürmek için yapabileceği başka bir şey olmadığını açıkladı. Pentagon güçlernii daha hızlı çekmeye çalışırken zaman çizelgesi sonunda hızlandı. 2 Temmuz’da ABD, ABD askeri gücünün sembolü olan Bagram Havaalanını Afgan güçlerine teslim etti. Bu arada Taliban, Afgan ordusunun herhangi bir direnişiyle karşılaşmadan eyalet başkentlerini ele geçiriyordu.
15 Ağustos’ta Taliban, Gani’nin ülkeden kaçmasının ardından Kabil’de iktidara geri döndü. Amerikalı yetkililerin açıkça söylediği gibi bir çöküş, tahmin ettiklerinden çok daha hızlı gerçekleşti.
ABD ve müttefikleri, savaş sırasında yardım eden ve militanların misillemesinden korkan vatandaşları ve Afgan müttefiklerini tahliye etmek için acele bir göreve başladı. Yaşanan koasta 13’ü ABD askeri olmak üzere en az 180 kişi hayatını kaybetti. Bugün sabah saatleri itibariyle ABD Afganistan’dan tamamen çekildi. Kuşkusuz Kabil’in düşmesinden bu yana geçen iki haftada yaşananlar, Joe Biden’ın itibarında şimdiden silinmez bir iz bıraktı. Halen belirsizliğin hakim olduğu Afganistan’da yaşanacaklar ise henüz tahmin edilemiyor.
kaynak: İstiklal Gazetesi