9 Ağustos’ta yapılmış Cumhurbaşkanı seçimlerinden yüzde 80.23 zaferle çıkmasına rağmen yükselen protestolar karşısında koltuğu bugüne kadar pamuk ipliğine bağlı kalan Lukaşenko’nun ana amacı Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’i bizzat işine içine çekmektir.
Aslında 9 Ağustos öncesinde Moskova da Lukaşenko’nun burnunun bir miktar sürtülmesini istiyordu. Ama 80.23%’lük sonuç ne Lukaşenko’nun ne de Moskova’nın beklediği bir sonuç olmadı. İşte bu sonuç az daha yeni bir Soğuk savaş’a kapı aralamaya aday. Zaten 26 seneden beri elde tutulan iktidarın bugün ülkeyi getirip geleceği nokta isyan dışında bir şey olamazdı. Bu noktada Rusya’nın ikilem karşısında kaldığını herkesten iyi Lukaşenko bilmektedir. O nedenle Rusya’lı gazetecilerle buluşmasında kendi başına bir iş gelmesi halinde “Rusya’nın da gideceğini” ima etmeyi değil den açık açık söylemeyi tercih ediyor. Rusya ise şimdiye kadar içeriği tam belli olmayan destek programını hem açıklamaktan hem de başta Lukaşenko olmakla 30 Beyaz Rusya memuruna yaptırım uygulayan Baltık Cumhuriyetleriyle ve muhalefete 53 milyon Euroluk destek paketi açıklayan AB ile doğrudan karşı karşıya gelmekten ihtiyat ediyor veya bunu istemiyor.
GELİŞMELERİN EKONOMİK YANI
İmal ettiği yıllık 10 milyon ton petrol ürününün yüzde 60’nı Baltık limanlarından, yerde kalanını Ukrayna üzerinden Batı’daki siparişçilere ulaştıran Beyaz Rusya’nın, başta Aleksandr Lukaşenko olmakla 30 üst düzey yöneticisine yaptırımlar gelince Moskova belirli süreden beri görüşmelerini sürdürdüğü bir konudaki hamlesini açık şekilde ifade etti: petrol ihraç ürünlerini demiryoluyla benim Kuzey’deki Sankt-Petersburg ve Ust Lug limanlarıma gönder. Yani Klaypeda ve Ventspils limanlarından vazgeç. Rusya’nın buradaki esas hedeflerinden biri de Kutup’ta şimdilik kendi kontrolünde tuttuğu gemi navigasyonunun Kuzey limanlarıyla bağlantılarını kuvvetlendirmektir.
NATO ve ABD birkaç seneden beri Rusya’nın kutuptaki gemi taşımacılığı tekelinin önünü almaya çalışıyor. Dile kolay, şu anda Kuzey Kutbu’ndan yapılan gemi navigasyonu 20 milyon ton olup, 2025’de bu kapasitenin 80 milyon tona ulaşması bekleniyor.
NATO ve ABD bu ticareti bloke etmek için her türlü yola başvuruyor. Rusya ise BM gözetiminde ABD’ye anlaşma öneriyor fakat Washington buna asla yanaşmadığı gibi NATO’nun da desteğiyle Kutup’taki naviqasyonun tamamını kendi kontrolüne almak için uğraşıyor.
İşte Beyaz Rusya’daki iktidar değişikliği sonucunda Batı yanlısı bir yönetimin oluşması NATO ve ABD’nin Rusya’yı Kuzey Kutpu’nda bile el kol açamaz duruma getirmesine neden olablir.
14 Eylül tarihinde Kremlin’de gerçekleşmesi planlanan Putn-Lukaşenko buluşması öncesinde Beyaz Rusya yönetiminin kendi petrol ihraç ürünlerini Rusya demiryollarıyla Kuzey’deki Sankt-Petersburg ve Ust Lug limanlarına taşınmasına ilişkin yeşil ışık yakması henüz söz konusu değildir.
Halbuki 2016 yılında imzalanan anlaşmaya göre, Rusya Demiryolları Genel Müdürlüğü, Beyaz Rusya ihraç petrol ürünlerini yüzde 50 indirimle taşımayı taahhüt etmiştir ve anlaşmanın 2025 yılına kadar geçerli olmasına rağmen Aleksandr Lukaşenko Kremlin`den kopara bileceği kadar taviz koparmanın peşindedir. Rusya için Güney`deki Karadeniz`in durumuna gelince; NATO Parlamenter Meclisi’nin 19-20 Kasım 2016`da İstanbul`da yapılan Zirve toplantısında konuşan İttifak’ın Deniz kuvvetleri komutanı Koramiral Clive Johnstone, “Karadeniz’in, Rusya’nın denizi hale gelmesine göz yumamayız. Karadeniz, onun kıyısında bulunan NATO üyesi ülkeler Türkiye, Bulgaristan ve Romanya halklarının da ortak servetidir” diye belirtmişti. NATO ve ABD`nin yaklaşık on sene öncesinden başlayan Rusya’yı Kuzeyden ve Güneyden okyanusta, denizlerde, körfezlerde sıkıştırma hamleleri gerek NATO üyesi Baltık Cumhuriyetleri üzerinden ve gerekse AB, ABD ve NATO ile çok yakın ilişkiler içersinde bulunan Ukrayna kanalıyla uygulanmakta olup 26 yıllık dikta rejiminden dolayı gayet kırılgan yapısı bulunan Beyaz Rusya burada Batı içn de Rusya için de belirleyici konuma gelmiştir. O nedenle henüz kesinleşmeyen 14 Eylül`deki Putin-Lukaşenko buluşmasının gerçekleşmesi bölgede gizli savaş halinde olan tarafların tamamı bakımından kırılma noktaları ortaya çıkarmaya adaydır.
LUKEŞENKO’NUN DÜŞTÜĞÜ DURUM
Kremlin buluşması gerçekleşmezse, işin rengi beri baştan büyük ölçüde belli olacaktır. Aleksandr Lukaşenko’nun bu duruma düşmesinin de Putin Rusya`sının el kol açamaz hale gelmesinin de ana nedeni ucu açık iktidar hırsları, demokrasinin bir türlü bu kocaman ülkelere uğramamasıdır. Bedeli bu şekilde ödeniyor.
Sahi, ne ilginç dünyada yaşıyoruz…
Mayıs 2010`da Kırgızistan’daki kabileler arası savaşta devrilen Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev yakın arkadaşı Aleksandr Lukaşenko’nun ülkesine sığınmıştı. Şimdi Lukaşenko gitmek durumunda kalırsa Bakiyev’i de kendisiyle götürmeye sıcak bakacak mıdır?
Ukrayna’lı televizyoncu: “İşin acı yanı Lukaşenko`nun kendi yenilgisini anlamamasıdır…”
Cumhurbaşkanı seçiminden üç gün önce – 6 Ağustos’ta Minsk’teki sarayda Aleksandr Lukaşenko`yla geniş demeç yapan Ukrayna`lı televizyoncu Dmitriy Gordon, onun ülkeden habersiz olduğunu belirtmişti:
“İnternet kullanmıyor, sosyal medyadan habersizdir, ilgili memurlar her gün sabah önüne neyi koyuyorlarsa, ona göz atıyor, koltuktan ayrılmayı aklından bile geçirmiyor. Aleksandr Lukaşenko kendi halkına kaybetmiştir.”
İş temposu, dinamizmi ve stili bakımından Mehmet Ali Brand’ı andıran Dmitriy Gordon, ölümünden birkaç ay önce SSCB’nin son Mareşal’ı ve sondan önceki Savunma bakanı Dmitriy Yazov (8 Kasım 1924-25 Şubat 2020) ile geniş demeç yapmıştı. Konulara geçmeden önce SSCB’nin son Mareşal’ına “Size şükran borcum vardır zira ordudan atılma kararnamemin altında bakan olarak sizin imzanız bulunmaktadır” diye kendi durumunu hatırlattığında Mareşal Yazov şaşkınlık içinde sadece kafasını sallaya bilmişti.
O anda gözümün önüne bizim İskender Pala gelmiş ve televizyoncu Dmtriy Gordon’u bir anlığa Prof. Dr. İskender Pala zannetmiştim…
Hayırlısıyla Pazartesi’yi bekleyelim inşallah…
Kaynak: Odatv.com / Mayis Alizade