Gazeteci Barış Pehlivan, eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı’nın kariyerine avukat olarak devam ettiğini ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya karşı bayrak açtığını duyurdu.
Avcı’nın yeni kariyerine çetin bir mücadeleyle başladığını belirten Pehlivan, “Zira kendisinin rütbesini, silah ruhsatını ve pasaportunu alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya karşı bir hukuk savaşının içine girdi” bilgisini verdi; ardından şunları kaydetti:
“(…) Hatırlayın, Avcı FETÖ ve PKK ile ilişkilendirilerek bu cezayı aldı. Ancak ona göre bu bir kılıftı. Aslında Soylu’yu kastederek ‘Devlet yetkililerinin önemli suçlara karışmış kişilerle fotoğraflarının olması makul değil’ demesinin bedelini ödüyordu.
Bu köşede üç ay önce okudunuz: Başına gelenlerle ilgili Avcı önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kapısını çaldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş hakkında suç duyurusunda bulundu. İki ismin de görevini kötüye kullandığını, kendisine iftira attığını söylüyor ve cezalandırılmasını istiyordu.
‘HEM ŞİKAYET DİLEKÇESİ HEM DE ERDOĞAN’A AÇIK MEKTUP YAZDI’
Yetmedi, Cumhurbaşkanlığı’na hem bir şikayet dilekçesi hem de Erdoğan’a açık bir mektup yazdı. ‘İçişleri’nde hukuka aykırı işlemler yapan anlayış etkin olmaya başladı, eğer denetlenemez ise ileride polis-istihbarat ve yargı üzerinde etkinliğini artırarak hukuk düzenini bozan daha ciddi sorunlar yaratacak’ diyordu. Ancak Saray’dan bir yanıt alamadı.
Duydum ki Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise tartışma yaratacak bir karara imza attı. Başsavcı vekili Halil Maçkaya iki sayfalık kararında şunları yazdı:
‘Olay Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakanlık görevleri ile ilgili işlerden kaynaklanıyor. Bakanlar hakkındaki görevlerinden kaynaklanan isnatlara ilişkin soruşturma yetkisi TBMM’ye ait. Cumhuriyet Başsavcılığımızın Bakanlar hakkında görev suçları ile ilgili soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi bulunmuyor. Açıklanan nedenlerle; şikâyet edilen Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yönünden Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma ve kovuşturma yetkisinin olmaması nedeniyle dilekçenin işleme konulmamasına, kesin olarak karar verildi.’
– AVCI’NIN İTİRAZLARI –
Özetle, başsavcılık Avcı’nın Soylu hakkındaki şikâyetini tozlu raflara kaldırdı. Bilmeyenler için ilk bakışta sanki her şey hukuka da uygun görünüyordu. Lakin danıştığım hukukçulara göre büyük bir gariplik vardı bu kararda. Yeni sisteme göre bir bakanın işlediği suçtan ileride dahi yargılanmasının önünü kapatıyordu.
Avcı da böyle düşünüyor olacak ki başsavcılığın Soylu şikâyetini ortadan kaldıran bu kararına karşı mücadele yoluna girdi. Her ne kadar ‘Kararımız kesindir’ denilse de Ankara Sulh Ceza Hâkimliği’ne itiraz etti.
Avcı’nın beş sayfalık dilekçesini okudum. Özetle diyordu ki:
1- Savcının bu şikâyette ‘dilekçenin işleme konulmaması’ diye bir yetkisi yok.
2- Savcılığın görevsizlik kararı vererek Süleyman Soylu hakkındaki dosyayı Adalet Bakanlığı aracılığı ile görevli TBMM’ye göndermesi gerekirdi.
3- Yargı karaları kanunlarda açıkça sayılan çok özel durumlar haricinde itiraz ve üst yargı mercilerinin incelemesinden geçmeden kesinleşemez.
‘SONUNDA KAZANAN VE HAKLI ÇIKAN OLMUŞTU’
Bakın… Başsavcılığın Süleyman Soylu’yu koruyan kararı bozulması gerekse de sonuç ne olur, bilemem. Bildiğim şu: Hanefi Avcı haklılığına inanmanın verdiği güçle Süleyman Soylu’ya karşı bir bayrak açtı. Avcı daha önce de böylesi mücadelelere girmiş, girdikçe gördüğü zulüm artmış, lakin sonunda kazanan ve haklı çıkan olmuştu. (…)”