Eski İstihbaratçı Hanefi Avcı, akaryakıt kaçakçılarının, uyuşturucu kaçakçılarından daha fazla para kazandığını açıkladı. Oda TV’den Fethi Yılmaz’ın sorularını cevaplandıran Avcı, kaçakçılıkla ilgili çeşitli açıklamalarda bulundu. Akaryakıt, sigara ve alkolde vergi kaçakçılığının özellikle Türkiye’de çok fazla olmasını vergi oranlarındaki artıştan kaynaklandığını belirten Hanefi Avcı, bunun tam anlamıyla önlenmesinin zor olduğunu belirterek, “Çok büyük para var. Hatta en büyük kaçakçılık budur. Uyuşturucu kaçakçılığından daha fazla para kazandırıyor” dedi.
“BUNLARDA SÜREKLİ YOLSUZLUK OLUR”
Akaryakıt kaçaklığı operasyonunun, bir veri silme yöntemi ile yapılan kaçakçılık olduğuna dikkat çeken Hanefi Avcı, şu ifadeleri kullandı:
“Burada silinen bir vergi değil, komple akaryakıt satışını siliyorlar. Pompada bir kayıt yapılıyor, ne kadar sattığına dair. Orada elektronik bir işlem yapılarak, sanki bu kadar akaryakıt satılmamış gibi işlem görüyor. Böyle olunca da tüm bu ödemesi gereken vergiler, satıcının cebine kalıyor. Öyle yorumluyorum şu an…
Normalde petrolde vergi, malın iki katından daha fazla. 1 liralık akaryakıtın üzerinde 4-5 TL vergi var. Siz bunları devlete yatırıyorsunuz. Fakat siz sattığınız satışları silerseniz, tüm o vergiler size kalır ve çok büyük bir kâr elde etmiş olursunuz.
Petrol, sigara ve alkollü içki de böyledir. Bunlarda sürekli yolsuzluk olur. Niye? Çünkü bunlarda çok büyük vergi vardır. Satış yapmamış görünerek çok büyük gelir elde edersiniz. O yüzden Türkiye’de bu yolsuzluk bitmiyor. Farklı yollar ve yöntemler bulunarak hep devam eder.”
“MALİYE’NİN ALDIĞI TÜM TEDBİRLERİ BOŞA ÇIKARAK YÖNTEMLER GELİŞTİRİYORLAR”
Bu tip vergi kaçakçılığı ile mücadelenin zorluklarına ve devletin düzenlemelerine de vurgu yapan Hanefi Avcı, o zorlukları şöyle anlattı:
“Devlet bir takım düzenleme getiriyor. Diyor ki petrol istasyonlarına ‘siz otomatik kayıt yapın. Bu kayıtları da otomatik maliyeye bildirme mecburiyetiniz olsun veya siz silmeyin bu kayıtları ben göreyim’ diyor. Alkol, sigara, akaryakıt satarken bu otomatik sistemler bunu kaydediyor, maliye kontrol edebiliyor veya maliyeye direkt bilgi veriyor.
Ancak siz bulacağınız bir yöntemle bunları imha eder ya da silerseniz, gelir size kalıyor. Tabi burada asıl görevli maliye oluyor. Maliye’nin bunları takip etme, bakma görevi var.
Aslında bu verileri silmek o kadar kolay bir işlem değil. Maliye bunları düşünerek, bu konudaki teknik uzmanlar asgariye indirmeye çalışıyorlar. Fakat karşı taraf yeni bir teknoloji bularak, oradaki açığı kullanıyor ve yeni bir ihlal etme yöntemi buluyor. Maliye’nin aldığı tüm tedbirleri boşa çıkaracak yöntemler geliştiriyorlar. Soruşturmanın sonundaki göreceğiz ama bu geçmişte hep böyle olmuştur.”
“DEVLET ANLADI Kİ KENDİLERİNİN BAŞTA ÖNGÖREMEDİĞİ BİR AÇIK VAR”
Devletin yaptığı düzenlemeler bıraktığı boşlukları ancak yolsuzluk gerçekleşince anladığını belirten Hanefi Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tür yolsuzluklarla ilgili zaman aşımı da 5 yıl. 5 yıldan sonra geriye dönük soruşturma yapılamıyor diye biliyorum ben. Tam emin değilim, bazen idare yaptığı işi abartmak için de açıklama yapabilir ama tabi ki bu kaçakçılığı tespit etmek zor, çok kolay değil.
Bir zamanlar devlet ticari maksatla çalışan gemilerden ÖTV ve KDV alınmaması yönünde bir düzenleme yapmış ve onlara özel bir akaryakıt verilmişti. Bunların kayıtları tutuluyor ve ticari maksatla çalışan gemiler, yatlar buradan akaryakıt alıyorlar. Buradaki amaç tabiî ki teşvik etmek. Tabi insanlar bunu kendi gemilerinde kullanmış gibi göstererek iç piyasaya sattı. Bunu tespit etmek zor tabi. Veren firmanın kaydı var, alanın kaydı var, geminin kapasitesi vs… hepsinin imzası var. Zaman içinde bu işi yapanlar, sistemin açıklarını bulma yönüne gitti. Gemileri daha çok çalışmış gibi gösteren evraklar hazırladılar. Devlet bunu düşünmemiş tabi zamanında.
Bir süre sonra ihbarla savcılık yoluyla bunlar izlemeye alınmış, araya eleman yerleştirilmiş. Sonra devlet anladı ki kendilerinin başta öngöremediği bir açık var. Devlet bu açığı böyle kapatma yoluna gitti.”
“TÜRKİYE BUNLARI ÖNLEYEMEYİNCE TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ’NE VERDİ”
Daha önce sınır kapılarındaki yolsuzluklardan örnek veren Hanefi Avcı, yolsuzluğun belgelere uygun bir şekilde yapıldığı için devletin engelleme yapamadığını, bu sebeple sınır kapılarındaki freeshopları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne verdiğini, şu şekilde anlattı:
“Belli oranda dünyada da bizimki gibi yolsuzluk var ama bizimki kadar değil. Çünkü bizdeki vergi oranı kıyaslanmayacak kadar büyük; akaryakıt, sigara ve alkolde…
Benim görev yaptığım dönemde Edirne’deki Kapıkule sınır kapısındaki free shoplarda da yolsuzluk vardı. Gelip-giden yolculara sigara-alkol satıyorlar. Belli bir satın alma hakkı var tabi. Aynı şekilde havaalanlarında da böyle. Şimdi buradaki yolcuların uçak ya da otobüstekilerin listelerini alıyorlar. Sanki tüm o yolculara mal satılmış gibi gösteriyorlar. Maliye bakınca buradaki yolsuzluğu göremiyor, çünkü tamamı almış, biletleri, damgalar mühürler uygun. İşte bunlar ancak, fiili takip ve denetimle engellenebiliyordu.
Türkiye bunları önleyemedi. Önleyemeyince şöyle bir karar aldı Türkiye; sınır kapıları tamiri bakımını Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne verdi. Tüm freeshop hakkını da onlara verdi. Onlar da tek firmaya verdiler. Şu an bütün sorumluluk o tek firmada. Halbuki daha önce 15-16 freeshop oluyordu, takibi daha zor oluyordu. Şimdi tek firma olunca denetim kolaylaştı. Tabi yine tam anlamıyla önlenmiş değil.”
“EN BÜYÜK PARA KAZANDIRAN KAÇAKÇILIK BUDUR”
Türkiye’deki en büyük kazanç getiren kaçakçılığın akaryakıttan geldiğini ifade eden Hanefi Avcı, her 4-5 yılda bir benzer operasyonların yapıldığını da hatırlatarak şunu dedi:
“Akaryakıtta da vergiler çok yüksek olduğu için bu akaryakıtçıyı kaçakçılığa, yolsuzluğa teşvik ediyor. Çok büyük para var. Hatta en büyük kaçakçılık budur. Uyuşturucu kaçakçılığından daha fazla para kazandırıyor.
Tabi bu kaçakçılığın artışında denetim eksikliği, elektronik eksiklikler, kamu görevlilerin görevini yapış biçimi, bu kaçakçılığı Türkiye’de daha farklı hale getiriyor.
HANEFİ AVCI: PİYASANIN İÇİNDE DEVLETİN AJANI OLMALI
Hanefi Avcı sözlerinin son bölümünde, bu tür kaçakçılığın önlenmesi için devletin alması gereken tedbirleri dünyadan örnekler vererek açıkladı. “Tüm dünyada sistem anormalliği fark etmeye göre çalışıyor. Yani ülkeye giren petrol, firmaların dağıtımı ve satışına bakarak kayıp ve kaçak öngörülebilir” diye Avcı, “Biz kişilerin beyanlarına tabiyiz. Mesela aynı yerde petrol firmaları var. Biri bir ayda bin litre, diğer 100 litre satıyor. Yani burada sizin anormalliği algılama sisteminiz olacak. Böyle bir sisteminiz olursa kayıp-kaçağı fark edersiniz. Bu piyasanın içinde devletin bir ajanı olacak, bu sistemleri analiz edecek. Ama böyle bir sistemimiz yok” şeklinde konuştu.
Hanefi Avcı’nın Odatv’ye yaptığı açıklamalarının son bölümü şöyle:
“Yani bu operasyonlar akaryakıtta vergi kaçakçılığı kısmen sekteye uğrasa da devam eder. Bu her 4-5 yılda bir böyle olur. Birkaç yıl önce İzmit’te yine böyle operasyon başlamıştı. Yani her 4-5 yılda bir yapılır bu operasyonlar. Eksilmez bu iş.
Bu kaçakçığın engellemesinde polis-adli yöntemler en son ihtimaldir. Bunun öncesinde, mali, idari, teknik, vergi gibi tedbirlerle azaltılabilir bu. Polisin, yargının kullanması en son tercihtir. Bu artık bir suç olduğu için tahkikat yapılıyor, yoksa önleyici tedbirler ayrı.
Tabi artık yeni yeni yöntemler buldular. Türkiye’de 5-10 tane petrol dağıtım firması var, bunlardan 1-2 tanesi yapıyor bu işi. Diğerleri ya yapmıyor ya da farklı biçimde yapıyor bu işi. Hatta akaryakıtta yolsuzluk daha başta yapılıyor yani akaryakıt daha Türkiye’ye girerken başlıyor. Çok giriyorlar ama az gösteriyorlar. 10 bin ton sokuyorsunuz ama bin ton gösteriyorsunuz gibi. Bu şimdikiler biraz daha orta, küçük yolsuzluk.
İlk olarak akaryakıtta vergi kaçakçılığı yapanların hangi boşluktan yararlandığı bilip o boşluğu tıkamak lazım.
Denetim sistemi dar bir alanda kontrol ediliyor. Bunun kontrolünü genişletirseniz, denetim artar. Şu an sadece Maliye’nin denetimi var. Maliye’nin yanında bu ticari sahayı zorlamayacak şekilde, emniyetin, jandarmanın başka kurumların da bu denetimi yapacak imkanı olması lazım. Yani siz zabıtasınız, çok kritik bir suç yoksa, akaryakıt istasyonlarını denetleme imkanınız yok. Birinci, ikinci, üçüncü şekilde devletin kurumları denetime girerse, biraz daha önüne geçilebilir. Ancak bizde sadece bu kapalı bir kutuya dönüşmüş durumda. Sadece bir birimin içindeki dar bir saha bunu biliyor. Oradaki birkaç görevli yozlaştığı zaman, bu rahatlıkla yolsuzluğa kayıyor. Halbuki bir teşkilatın bıraktığı boşluğu başka bir teşkilatın görebilmesi gibi bir sistem yok.
Bütün bu elektronik sistemin denetlenmesinde bir zafiyet var. Biz kişilerin beyanlarına tabiyiz. Ama firmaları rahatsız etmeden arka planda verileri alarak, analiz ederek buradaki kaçak ve kayıp imkanını görme fırsatımız olmuyor.
Tüm dünyada sistem anormalliği fark etmeye göre çalışıyor. Yani ülkeye giren petrol, firmaların dağıtımı ve satışına bakarak kayıp ve kaçak öngörülebilir.
Mesela aynı yerde petrol firmaları var. Biri bir ayda bin litre, diğer 100 litre satıyor. Yani burada sizin anormalliği algılama sisteminiz olacak. Böyle bir sisteminiz olursa kayıp-kaçağı fark edersiniz. Yoksa bir ihbar-şikayet oluncaya kadar, aralarında bir çatışma çıkıp biri mahkemeye gitmeyinceye kadar anlayamıyorsunuz. O zaman kaçakçılığı öğrenmek 3 yıl da sürüyor 5 yıl da sürüyor. Halbuki durumu kıyaslayıp, emsallerine baksak anlayabiliriz. Bu piyasanın içinde devletin bir ajanı olacak, bu sistemleri analiz edecek. Ama böyle bir sistemimiz yok.
Dediğim gibi biz de yolsuzlukları önceden görme, algılama sistemi yok. Biz ancak bir ihbar, şikayet ya da kavgayla bu yolsuzlukları görüyoruz. Devletin mantalitesinde böyle bir sistem yok bizde. Halbuki dünyada, önce genele bakar, geneldeki anormalliği görmeye çalışıyor. Yurt içine giren petrole bakar, ne kadar sattığına ve ne kadar vergi verdiğine bakar. Burada bir farklılık oluşuyorsa, ‘burada bir kayıp var’ der ve araştırmasını yapar.
Bizim bütün sistemimizde böyle bir eksiklik var.”