Kimler Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerine ve icraatlarına düşman bunu en başta bilmek gerekir…
Hilafet sevdasına düşenler, Osmanlıcılık oynayarak medeniyetin yorumu olan Cumhuriyetin altını oymaya çalışanlar bu ülkenin başlıca düşmanıdır.
Cumhuriyet’in kurulması için, bu vatanın her karış toprağı için akan kana hainliktir, Cumhuriyet düşmanlığı…
Mesela, Graham Fuller neler demişti hatırlayalım;
“Türkler, Atatürk’ü, Kemalizmi terkedip ılımlı İslamı benimsemelidirler. Ilımlı İslam, Kemalizmi silmeye yönelik bir karşı devrimdir. Bu devrimin karşısındaki tek güç ise Laik Türk ordusu ve Ulusalcı aydınlardır. Bunların derhal tasfiye edilmesi gerekmektedir.”
Kimdir bu Fuller, Müslüman mıdır?
Hayır…
Neden savunur Türklerin İslamiyet’e sarılmasını…
Hilafete sığınmasını…
1961 – 1987 yıllarında CIA’in etkili pozisyonlarında yer alan Fuller sonrasında da 30 yıl kadar “gölge CIA” diye bilinen RAND Corporation’ın baş analistlerinden biri olarak çalıştı.
Görevde bulunduğu süre boyunca, ABD’nin Türkiye ve Ortadoğu politikalarının belirlenmesi ve uygulamasında rol oynayan isimlerden biri olan bu kişi aynı dönemde “Ilımlı İslam” terimini siyasal literatüre katan analistler arasında yer aldı.
Bir dönem Müslüman Kardeşler’i, daha sonra dönem de FETÖ’yü Ilımlı İslam modeli çerçevesinde desteklenmesi gereken akımlar arasında saydı.
1990’ların sonunda CIA görevlileri, Atatürk’ün bağımsız, laik ve çağdaş Türkiye’sine karşı İslamcı, Osmanlıcı yeni bir Türkiye’den (Yeni Osmanlı’dan) söz etmeye başladılar.
Tüm bunlar yaşanırken Fuller, 2007’de “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı bir kitap yazdı…
Fuller kitabında Türkiye’nin Ortadoğulu olduğunu savunarak, “Türkiye’nin yönünü Batı’ya çevirdi” sözleriyle Cumhuriyetin kurucusu, vatanın kurtarıcısı Atatürk‘ü eleştiriyor. (Graham E. Fuller, Yeni Türkiye Cumhuriyeti, s. 35)
Fuller, kitabında büyük bir ısrarla “Yeni Türkiye”nin İslam dünyasının liderliğine soyunup Ortadoğu’ya yönelmesini öneriyor.
Türkiye’nin Batı’ya yöneldiği sürece “bağımlı”, Ortadoğu’ya yöneldiği sürece “bağımsız” ve “lider ülke” olacağını iddia ediyor.
İslam’la uzaktan yakından bir bağı, sempatisi olmayan Graham Fuller Türklerin İslamlaşmasına kafayı öyle bir takmış ki; Kemalist, laik ve çağdaş eğitimin, İslam dünyasını ve Ortadoğu’yu kötülediğini, bu nedenle İslam dünyasına ve Ortadoğu’ya yönelmek için önce “Kemalist eğitimden kurtulmak” gerektiğini savunuyor. (Fuller, Yeni Türkiye Cumhuriyeti s. 43, 49, 67)
Fuller’in diline dikkat edin; Atatürk‘ün Türkiye’yi İslam ve Osmanlı geçmişinden uzaklaştırıp “Bir ulusal hafıza kaybına yol açtığını” iddia ediyor ve buna bir tür “kültürel lobotomi” adını veriyor. Atatürk‘ün, İslam öncesi Türk tarihini “ırkçı bir bakışla” yeniden okuyarak “Yeni bir milliyetçilik yarattığını” belirtiyor.
Kulaklarımda yankılanıyor adeta bu sözler, öyle tanıdık geliyor ki…
Aynı Fuller, Atatürk’ün tarih ve dil çalışmalarını da eleştiriyor. Harf devrimiyle yeni kuşakların Osmanlı geçmişiyle bağlarının kesildiğini iddia ediyor.
Bu günlerde çok işitiliyor bu sözler, mutlaka hatırlayacaksınız…
Bu fikirlerin kimlerden ne sebeplerle çıktığını bilmek, görmek gerek…
Ayrıca Graham Fuller, Halifeliğin kaldırılmasının çok yanlış olduğunu iddia ediyor.
“Atatürk, 1924’te halifeliği kaldırarak İslam dünyası ile ilişkilere darbe vurdu” diyor ve Halifeliğin kaldırılmasının bütün Müslümanları etkilediğini iddia ediyor.
Halbuki durum hiç de öyle değildi…
23 Kasım 1914’de Sultan Mehmed Reşad tüm Müslümanların halifesi sıfatı ile kutsal cihad ilan etti.
Fakat cihad ilanı kendisinden beklenilen etkiyi gösteremedi.
Osmanlı ordusu İngiltere ve Fransa saflarında yer alan binlerce Hint-Cezayirli Müslümanlar ile savaş boyunca mücadele etmek zorunda kaldı.
Mekke’de Şerif Hüseyin’in 1916’daki isyanı ile birlikte de hilafetin adından başka bir etkisinin kalmadığı ortaya çıktı.
Başta İslam coğrafyası Osmanlı’ya Halife’ye baş kaldırmıştı…
Halifeliğin hiçbir önemi ve değeri kalmamıştı ki; Türk düşmanı Arap coğrafyası Türkleri hiçbir zaman Halifeliğe değer görmedi, onlara göre Halifelik sadece Arap coğrafyasında olabilirdi…
Tüm bu gerçekleri görmezden gelen Fuller “Halifeliğin kaldırılması bizzat İslam’ın kendisine indirilen bir darbe oldu” diyor.
Bugün aynı yalanı başkaları da savunmaya devam ediyor.
Aynı Fuller, malum kitabında Türkiye’de bir “psikolojik ve kültürel tedavi sürecine” ihtiyaç olduğunu yazıyor. Kitabında Türkiye’nin İslam dünyasının lideri yapılması biçiminde bir yol haritası ön görüyor. (Fuller, Yeni Türkiye Cumhuriyeti s. 57,58)
Ayrıca Graham Fuller, “Fetullah Gülen Hareketi” başlığı altında FETÖ’yü yere göğe sığdıramıyor.
FETÖ’nün Said-i Nursi’ye kadar giden köklerini anlatıyor.
Fuller, “Gülen’in karizmatik kişiliği, kendisini Türkiye’nin bir numaralı İslami şahsiyeti yapmaktadır” diyor.
Bu kitaptan ayrı olarak Fuller şu itirafta da bulunuyor:
“Türkiye’ye yeşil kuşağı pompaladık çünkü 1950-1960’larda ve 70’lerde
Türkiye’de çok kuvvetli bir sol vardı. Komünizm hareketi çok kuvvetliydi.
Türkiye’de İslam komünizme karşı çok efektif değildi. İslam zayıf ama solculuk güçlüydü.”
Graham Fuller ve onunla aynı çizgide olanların Siyasal İslam anlayışı da budur…
Fuller’i bir kenara bırakıp şu isimlere ve sözlere de dikkat çekmek isterim:
Eski Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill:
“Türklerin din adamlarını ele geçirip, kullanabilirsek, onlara kendi devletlerini yıktırabiliriz.”
Eski Birleşik Krallık Başbakanı Lloyd George:
“Türkler bir devlet kurdu. Bir asker yeniden Türkleri diriltti. Ancak KUTSAL amacımızdan vazgeçmeyeceğiz. Türkleri İslam’la yıkacağız. İngiliz istihbaratının birinci görevi budur.”
ABD eski Türkiye Büyükelçisi Joseph Grew:
“Türklerin yolları İslam ile kesilebilir. Bu milleti ne kadar karanlığa itersek, bölgedeki çıkarlarımıza o kadar hizmet etmiş oluruz.”
Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington:
“Türkiye Atatürk ün mirasını reddetmelidir.”
ABD eski Başkanı Bill Clinton:
“ABD kontrolünde bir HALİFE ile İslam dünyasını yönetmek, bizim için en masrafsız yoldur.”
Kimdir bu isimler, İslam’a sempatileri mi vardır, Türkleri çok mu sevmektedirler?
Bu isimlerin vardığı ortak düşünceyi anlamak zor olmasa gerek!
Her toplum dinini yaşamakta özgürdür, İslam bu topraklarda yeşermeye devam edecektir ancak Türkleri, Araplaştırma çabaları boşa çıkacaktır…
Türk insanını Ortadoğu karanlığına hapsetmek isteyenleri deşifre etmek ve bunlara karşı fikri mücadele yürütmek ise çok önemlidir!..
“Oğuz’un başına ne gelirse uykusunda gelir” der Korkut Ata.
Türkiye üzerinde oynanan tüm kirli oyunlara rağmen, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi:
“Bu ülke, tarihte Türk’tü bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”