İşgalci Yunan ordusu Dumlupınar’da bozguna uğramış,
İzmir’e doğru kaçıyordu.
Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk,
tüm kuvvet komutanlarına şu emri verdi.
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz. İleri.”
O dönemde düşman Ege’den saldırırken ve
Türk askeri düşmanı Ege’de denize dökerken
Atatürk neden ilk hedefi Ege değil de Akdeniz olarak göstermişti?
Atatürk, o dönem denizin gerçek adını kullanmıştır.
Ege daha önce İç Akdeniz ya da Adalar Denizi diye tanımlanıyordu.
Piri Reis’in haritasında da Ege Denizi, Akdeniz olarak geçiyor.
Aydınoğluları ve Osmanlı Devleti kaynaklarında bu deniz
“Adalar Denizi” olarak geçmektedir.
İstanbul Deniz Matbaası tarafından 1930 yılında basılan
“Türk ve Yunan Deniz Harbi Hatıratı ve 1909-1913 Yunan Bahri Tarihi” adlı eserde
Ege Denizi ibaresine rastlanmamakta ve Adalar Denizi ifadesi kullanılmaktadır.
Eski Türk inanışlarında Batı yönü beyaz renk ile ilişkilendirilmiştir.
Örneğin Büyük Hun İmparatorluğu yıkıldığında
Batı topraklarında kurulan Ak Hun İmparatorluğu gibi.
Benzer şekilde Çanakkale Boğazı’nın eski adı Akdeniz Boğazı anlamındaki Bahr-i Sefid Boğazıdır.
Bu denize Ege isminin verilmesi ise
6-21 Haziran 1941 tarihleri arasında icra edilen
1. Coğrafya Kurultayında adlandırma konusunda
standartlaşmayı sağlamak amacıyla “Ege Denizi” olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
Coğrafya Kongresi’nde İbrahim Akyol, Besim Darkot, Herbert Louis ve
Hamit Sadi Selen adlı profesörlerin teklifiyle
Türkiye 7 coğrafi bölgeye ayrılmıştır.
Buna göre denizlere doğru açılan cepheler komşu denizlere göre,
iç kısımlar ise Anadolu’nun yönlerine göre adlandırılacaktır.
Bir başka deyişle bölümlendirmede fizikî coğrafya esas alınmıştır.
Lozan Antlaşması’nın dili Türkçe, İngilizce, İtalyanca, Yunanca olmayıp
Fransızca’dır ve metinde söz konusu denizin adı
Fransızca olarak Mer Egee (Ege Denizi) olarak geçmektedir.
Antlaşma metninin Türkiye’de yapılan Türkçe çevirisinde
Fransızca Mer Ege yerine Adalar Denizi kullanılmıştır.
1922 Büyük Taarruz’da “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” komutu ve
1927’de Büyük Nutuk’ta Adalar Denizi adlarını kullanan Atatürk.
1928-1930 arası Türk Tarih Tezi oluşumunda yürütülen
araştırmalar sırasında yabancı akademisyenlerin kitaplarında
Ege’nin Yunanca bir ad olmadığına ilişkin bilgilerle karşılaşıp
Ege adının Türkçeyle bağlantısı ortaya konunca,
1930 yılı Ağustos ayında Almanya’dan satın alınan bir yolcu gemimize
Ege Vapuru adını vermiştir.
Atatürk’ün kurduğu Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin 1930’da yayımladığı
“Türk Tarihinin Ana Hatları”nda Ege Denizi, Ege Medeniyeti, Ege Havzası başlıklı bölümlerde
“Adalar Denizi’nin taşıdığı Egee kelimesi ile Türkçe Ege,
Eke kelimeleri arasındaki benzerlik tamdır.” denilmektedir.
Ayrıca Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nun Başkanı olan
Samih Rıfat, 02.08.1931 günlü Cumhuriyet gazetesinde
Batılı bilim insanlarının kitaplarından alıntılar aktararak
Ege adının Yunanca değil Türkçe olduğunu açıklamıştır.
Bakanlar Kurulu’nun “Ege Medeniyeti” başlıklı kitabın yazımına ilişkin
29.12.1936 günlü kararının altında K. Atatürk imzası vardır.
Atatürk 1 Kasım 1937 günü TBMM Açış Söylevi’nde
“Ege Bölgesi” ve “Ege Büyük Manevraları” ifadelerini kullanmıştır.
Bunlardan yola çıkarak Atatürk’ün yaşamı boyunca
Ege Denizi adını kullanmadığı savı doğru değildir.
1930’dan başlayarak Türk Tarih Tezi ve Tarih I-II-III-IV ders kitaplarında
Ege’nin Türk olduğu, adın Türkçe olduğu belirtilerek Adalar Denizi yerine
Ege Denizi adı kullanılmıştır.
Demek ki Türkiye’de Ege Denizi adının 1941’de Yunanistan’ın dayatmasına
boyun eğilerek kullanılmaya başlandığı savı doğru değildir.
Yunanistan’ın bu ada itiraz etmemesinin sebebi ise farklıdır.
Rivayete göre Ege adı, eski Yunan mitolojilerinde anlatılan Atina Kralı Egeus’tan gelir.
Hikaye ise şöyledir:
Atinalılar, Girit Kralı Minos’a yenilmiştir.
Antlaşma gereği dokuz yıl boyunca Minotor adlı
efsanevi bir canavarla dövüşmesi için yedi genç kız ve erkeği kurban etmek zorundadırlar.
Theseus canavarla savaşmak için gönüllü olur ve
babasına eğer başarılı olursa dönüş yolunda gemisinden beyaz bir yelken açacağını söyler.
Theseus Girit’e vardığında kral ve kraliçe ile tanıştırılır.
Bu sırada Prenses Ariadne’yi görür ve ona ilk görüşte aşık olur.
Ariadne sevgilisinin labirente gidip Minotor ile dövüşmesini engellemeye çalışır
ancak Theseus’u durduramaz.
Bunun üzerine ona bir ip verir ve bu ipi takip ederek çıkış yolunu bulabileceğini söyler.
Theseus canavarı yener ve Ariadne’nin ipi sayesinde labirentten kurtulur.
Ariadne ile birlikte Atina’ya doğru yola çıkar ancak evine dönerken
beyaz yelken açmayı unutur.
Beyaz yelken yerine siyah yelkeni gören Kral Egeus
oğlunun öldüğünü düşünerek üzüntüden kendini denize atar.
Böylece denizin adı Ege olarak geçmeye başlar.
Kaynak:
Cengiz Özakıncı / ‘Adalar Denizi’ mi, ‘Ege Denizi’ mi?
Türk Tarihinin Ana Hatları / 1930, İstanbul Devlet matbaası, s.267.
Tarih I, Tarihtenevelki Zamanlar ve Eski Zamanlar / İstanbul Devlet Matbaası
Tarih III, Yeni ve Yakın Zamanlar / İstanbul Devlet Matbaası 1932.