ABD, Rusya’dan S-400 aldığı için Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasını resmileştirdi. 1,25 milyar dolar ödese de F-35 uçaklarını alamayan Türkiye’nin kaybı 12 milyar dolara çıktı.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Rusya’dan S-400 savunma sistemi satın aldığı için Türkiye’nin F-35 savaş jeti programından çıkarılmasını resmileştirdi. Pentagon, Türkiye’nin programdan çıkarıldığına ilişkin resmi bildirimi Milli Savunma Bakanlığı’na yaptı.
Pentagon Temmuz 2019’da Türkiye’nin bu programa katılımını askıya aldığını açıklamıştı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, kararı o dönem “adil” bulmadığını açıklarken, NATO da Türkiye’nin F-35 sisteminden çıkarılmasının “kaygı verici” olduğunu duyurmuştu.
ABD Savunma Bakanlığı’nın Satın Alma ve İdame İşleri’nden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ellen Lord, Türkiye’nin F-35 programına katılımının askıya alındığını açıklarken “kararın geri dönülemez” olduğunu söylemiş, Ankara’nın S-400 konusundaki pozisyonunu değiştirmesi durumunda programa katılımının tekrar değerlendirilebileceği mesajı vermişti.
Ancak Türkiye son iki yılda S-400’lerden geri adım atmadığı gibi S-400 sorununu çözmek için Washington yönetimiyle müzakereye hazır olup olmadığını bir türlü netleştiremedi.
ABD’de başkanlık koltuğuna Joe Biden’ın gelmesinin ardından Ankara’ya “S-400’leri elinizden çıkarın” baskısı artarken Ankara sorunu çözmek için formül arayışına girdiyse de bu arayış sonuç getirmedi. S-400 geriliminin ikili ilişkilerde yarattığı sıkıntıyı çözmek için “Girit modeli” öneren Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, gerilimin giderilmesi için düşündükleri tüm teknik çözümleri bir mektupla ABD’ye iletse de önerisini geliştiremedi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Türkiye’nin “Girit modeli önerisinin yanlış anlaşıldığına” ilişkin mesajı Ankara’nın “S-400 mü, F-35 mi” açmazını açıkça ortaya koydu.
Ankara’da bu karışıklık sürerken Washington yönetimi, ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamındaki yaptırımları da S-400’ler gerekçesiyle Türkiye’ye karşı devreye soktu ve S-400’lerin satın alınmasında rol oynayan kişilere yaptırım kararını uygulamaya başladı.
Kimseye sürpriz olmadı
İşte bu yüzden Türkiye’nin F-35 savaş jeti programından çıkarılması Washington için de Ankara için de sürpriz olmadı.
Emekli Büyükelçi Selim Yenel DW Türkçe’ye Türkiye’ye yapılan resmi bildirimi değerlendirirken “Türkiye S-400’leri aldığından beri Amerika uyarıda bulunuyordu. Türkiye’nin F-35 sisteminden çıkarılacağı söyleniyordu. Şimdi resmileşti, sürpriz değil” diye konuşuyor.
Ekonomik ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen de, tıpkı Yenel gibi “Sürpriz bir açıklama değil. Bu karar zaten daha önce alınmıştı. Şimdi işin bürokratik kısmı tamamlanmış diyelim” tepkisini veriyor.
Bir dönem Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği görevinde de bulunmuş olan emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu da, “Amerika, S-400’e takmıştı. Türkiye, S-400’leri elinden çıkarmadığı gibi diplomasiyi de işletemedi ve sonuçta F-35 programından çıktı. Şimdi sadece Türk-Amerikan ilişkisinde değil, Türkiye-NATO ilişkisinde de büyük sorun var” yorumu yapıyor.
Türkiye, F-35 Müşterek Taarruz Uçağı Programı’na (JSF) 2007’de imzaladığı bir ortak mutabakat zaptı ile ortak üretici olarak katıldı. Amerika, İngiltere, İtalya, Hollanda, Avustralya, Danimarka, Kanada ve Norveç programın diğer katılımcılarını oluşturdu. Türkiye’ye belli süreler içinde 6 F-35 uçağının mülkiyeti verildi ancak S-400 krizi çıkınca bu uçaklar Türkiye’ye teslim edilmedi.
Uçaklar için Türkiye’nin 1,25 milyar dolar ödediğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yaptığı ödemeyi Amerika’dan isteyeceğini duyursa da, bu sürecin nasıl işletildiğine ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı.
“Türkiye’nin kaybı 12 milyar dolar”
Sinan Ülgen, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının S-400’lerle doğrudan bağlantılı olduğuna dikkat çekerken, “Konunun iki boyutu var. Türkiye hem üretim zincirinden çıkarıldı hem de Türkiye’ye F-35 uçaklarının verilmesi engellendi. Türk savunma sanayiinin burada 12 milyar doları bulan bir kaybı var” diyor.
Türkiye’nin ABD’den gelecek yaptırımlarla karşı karşıyayken, 2017’de S-400 anlaşması yaparak tercihini Rusya’dan yana kullandığını söyleyen Ülgen’e göre Pentagon’dan yapılan son resmi bildirimin hiç de “arzu edilmeyen bir sonuç” olduğuna dikkat çekiyor.
Ülken “Rusya gibi bir ülkeden S-400 sistemini almak adına Türkiye; hem 2006’dan bu yana hava kuvvetlerinin dönüşümü için temel platform niteliğini kazanmış olan F-35’ten mahrum kaldı hem de bu F-35’in teknoloji boyutu da dahil olmak üzere üretim süreci içerisinde olan Türk savunma sanayi şirketleri 12 milyar doları bulan bir kayıp yaşadı. Ben de S-400 tercihinin yanlış olduğunu düşünenlerdenim” diyor.
S-400 tercihinin Türkiye’yi çok zor bir noktaya taşıdığını düşünen Ülgen F-35’in yerine ne konulacağının da belirsiz olduğuna dikkat çekiyor. Ülgen, “Belki Rusya’nın F-35’e karşılık Su-57 platformu var ama Rusya da Türkiye’yi tehdit ediyor. Daha yeni Ukrayna’ya SİHA satışları durmazsa Türkiye’yle ilişkilerin gözden geçirileceğini söylediler. Rusya’yla işbirliği de kolay değil” yorumunu yapıyor.
Ankara-Washington hattında S-400 için diplomatik müzakerenin yürümesi ve sorunun çözülmesi için çaba harcaması gerektiğine vurgu yapan Ülgen “Eğer Amerika Türkiye’yi alternatifsiz bırakırsa Türkiye’yi başka tercihlere yönlendirmek için cesaretlendirecekler. O yüzden Amerika’nın biraz esneklik göstermesi lazım” diyor.
“Hasımdan S-400 alınmaz”
Emekli Büyükelçi Selim Yenel, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 almasının “büyük hata” olduğunu söylüyor. “Çünkü NATO’ya göre Rusya, en hafifinden bir hasım, buna göre politikalar yapılıyor. Siz hasmınızdan S-400’leri alırsanız tabii ki tepkiler yaratır” diyen Yenel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski başkan Donald Trump ile kurduğu ikili ilişki çerçevesinde yaptırımların geciktiğini ama önlenemediğini de vurguluyor.
Yenel “Trump dönemi bitti şu anda. Dolayısıyla yaptırımlar yavaş yavaş geliyor. Amerika’yla ilişkilerimizi düzeltmemiz için herhalde daha farklı bir politika izlememiz gerekecek” diyor.
Peki, nasıl bir politika? Yenel bu soruya da “Acilen bir kere, bu S-400’leri ne yapacağımıza bir karar vermemiz lazım. Çünkü şu anda arada derede gözüküyor. Kullanıyor muyuz, kullanacak mıyız yoksa depoya mı kaldıracağız. Bu konuda biraz daha açık, saydam olmakta fayda var. Ve bu çerçevede tabii ki ABD’yle bunu konuşmak gerekir. NATO çerçevesinde ele almak gerekir. S-400’lere bir açıklık getirilmezse o zaman ilişkiler daha da karmaşık hale gelebilir” yanıtı veriyor.
Yakın tehlike: 24 Nisan
ABD’yle S-400 krizini nasıl çözeceği büyük muammaya dönüşen Ankara’yı F-35 sarsıntısından sonra şimdi 24 Nisan da sarsacak mı? Diplomatik kulislerde en çok üzerinde durulan soru; üç aydır ABD başkanlık koltuğunda oturan ve bu süre zarfında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramayan Joe Biden’ın 1915 olaylarını 24 Nisan’da soykırım olarak tanıyıp tanımayacağı.
Amerikan medyası ABD’li yetkililere dayandırarak Biden’ın “Ermeni Soykırımını Anma Günü” olarak kabul edilen 24 Nisan’da, 1915’te Osmanlığı İmparatorluğu tarafından bir buçuk milyon Ermeni’nin sürgün sırasında öldürülmesini “soykırım olarak tanıyacağı” yönünde haberler yaptı.
EDAM Başkanı Ülgen, bu tür haberlerin Biden öncesindeki ABD başkanlarının göreve ilk geldikleri zamanlarda da çıktığını hatırlatıyor ve “Açıkçası göreceğiz. Ama Biden 1915 olayları için soykırım derse bu Türk-Amerikan ilişkileri için yeni ve büyük bir kriz noktası olacak” değerlendirmesi yapıyor.
1915 olaylarının birçok yabancı parlamento tarafından soykırım olarak kabul edildiğini anlatan Ülgen, ancak birçok ülkenin “parlamento kararı bağlayıcı değildir” diyerek Türkiye’yle işbirliğini, ilişkisini rahatça sürdürdüğünü söylüyor. Ülgen’e göre Biden “soykırım” derse olayın farklı bir yönü ortaya çıkacak:
“Burada doğrudan yürütmenin kendisi 1915 olaylarını bu şekilde tanımlamış olacak. Tabii bu ister istemez Türkiye’nin de tepkisine yol açacak. Türkiye’nin tepkisi ne olabilir? Büyükelçi bir süreliğine istişarelere çağrılabilir. İncirlik kullanıma kapanmasa bile kullanımına sınırlamalar getirilebilir. Belki Amerika’nın Türkiye’ye ihracatına dair engeller çıkartılır.”
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu da, Amerikan yargısının bugüne kadar başkan “soykırım” demediği için Amerika’daki Ermeni kökenli vatandaşların tazminat, mülkiyet ve sigorta poliçelerinin ödenmesi gibi davalara bakmadığını söylüyor.
Biden “soykırım” derse, Amerikan yargısının da Türkiye’ye karşı harekete geçeceğini anlatan Loğoğlu, “Amerika’daki Türk bankalarının faaliyetleri durdurulabilir. Ermeni kökenli Amerikan vatandaşlarının Türkiye’ye karşı tazminatlarının ödenmesi için Türkiye’ye baskı artırılır. Türkiye-Ermenistan ilişkisinin iyileşmesi şansı rafa kalkar. Türk-Amerikan ilişkileri derin bir yara alır” diyor.
Hilal Köylü / Ankara
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe