Daha doğru ifade, “Anketler, tekniğine uygun yapıldığında hata sınırları içinde gerçeği söyler.” Anket sonuçlarının güvenilirliğini ölçen dala istatistik diyoruz. Bu bir bilim. Matematiğin bir parçası. İstatistik yüzde şu kadar olasılıkla bu anketin hata sınırları şudur dediği zaman bir gerçektir. Bir kanaat değil.
Anket tasarlama motoru
Anketlerin hata sınırı vardır. Genellikle bu sınır, anket sonuçlarıyla birlikte açıklanır. İşin en güzel tarafı şu: Belli bir hata sınırı içinde kalmak için kaç kişiye soru sormanız gerektiğini hesaplayabiliyorsunuz. Mesela bağlantıdaki anketi kaç kişiyle yapmanız gerektiğini gösteren bir hesap makinesi var. Birkaç deneme yapalım. Diyelim ki seçim iki aday arasında geçiyor ve adayların şansı birbirine yakın. Yapacağımız tahmindeki hata, %5’in altında olsun istiyoruz. Makineyi çalıştırıyorum ve sonuçta, rastgele 385 kişiye sormamın yettiğini görüyorum. %5, bizimki gibi yakın marjlarla yürüyecek bir seçim için yeterli değil. %2 hata payı mı istiyoruz? 2401 kişiye sormalıyız. %1 hata payı? Rastgele 9604 kişiye sormak gerek. %1 hata herhâlde Türkiye’nin şu dönemecinde hemen herkesi tatmin eder.
Demek ki tek bir partinin imkânlarıyla bile Türkiye çapında sağlıklı bir seçim anketi yapılabilir. Burada “imkân”, paradan ibarettir. Yoksa ülkemizde birinci sınıf ölçme yapabilecek anket şirketlerimiz var. Altılı masadaki gibi altı parti bir araya gelirse, onlara anket yapmanın/ yaptırmanın çok kolay olması lazım.
Evet, eğer kasten çarpıtılmıyorsa anketler doğru söyler. Ancak bunun da birkaç ölçüsü, birkaç “ancak”ı var. “Tekniğine uygun yapıldığı takdirde” derken bu ancakları kast ediyorum.
Ancak…
En önemli ancak, soru sorulan kişilerin rastgele seçilmesidir. Seçim anketi yapıyorsanız ve ülke çapında sonucu tahmin etmek istiyorsanız, ülke çapında seçmenlere rastgele sormalısınız. Rastgelelik şartı yerine getirilmediği zaman yanlış çıkan seçim anketlerinin tarihî hikâyeleri var.
Başka birkaç şart daha var. Mümkünse her sorulandan bir cevap alınmalı. “Oy kullanmayacağım.”, “Kararsızım” da cevaptır. Nihayet, cevap verenin kendisini tehdit altında hissetmemesi, şöyle dersem başıma bir şey gelir diye düşünmemesi; anketörün tercihini hissetmemesi gerekir. Deneklerin az da olsa bir kısmı, çekindiği için gerçek düşüncesinden farklı konuşuyor. Bu sonuncu sapmayı inceleyen hocamız, Duke Üniversitesi ekonomi profesörü Timur Kuran. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Yalanla Yaşamak/Tercih Çarpıtmasının Toplumsal Sonuçları kitabında bu sapışı anlatıyor. Çare ne? Çare, deneklerin kişisel bilgilerinin açıklanmayacağından emin olmaları.
Altılı masa kimi aday göstermeli?
Şimdi gelelim asıl konumuza. Altılı Masa, kimi aday göstermeli? Muhakkak ki kazanabilecek, hatta birinci turda kazanabilecek birini değil mi?
İşte bunu belirlemek için “Kimi cumhurbaşkanı seçersiniz?” diye anket yapılıyor ve Recep Tayyip Erdoğan’dan başka genellikle Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in isimleri sıralanıyor. Bu isimler adaylıklarını koyar mı koymaz mı, ben bilemem. Konu o değil. Konu, “Bunlardan her biri adaylığını koyduğunda ne kadar oy alır?” sorusunun cevabını kestirmek.
Hemen bütün anketlerde Mansur Yavaş diğerlerinden avantajlı görünüyor. Hatta Yavaş’la seçim ikinci tura kalmıyor; birinci turda iş bitiyor.
Şimdi bundan sonra kanaat beyanının anlamı var mı? Yok da kanaat beyanları gırla gidiyor. Falanlar ona katiyen oy vermez. Ya filanca oylar ne olacak? Falanların da filanların da oyları o gördüğünüz anket sonuçlarının içindedir. Vermeyecekler ankette de vermemiştir, verecekler vermiştir. Dolayısıyla anket sonuçlarını aldıktan sonra “Ama falancalar…” diye başlayan cümleler kurmanın bir anlamı yoktur.
Gerçek kanaatlere üstündür
Hâl böyle ise ve Altılı Masa’nın niyeti gerçekten evvel emirde mevcut iktidarın seçimle gitmesini sağlamaksa, anketlerin gösterdiği sonuçlara göre davranmak zorundadırlar. O sonuçlar, halkın iradesine işaret ediyor. “Olsun, anketler ne derse desin, ben şöyle istiyorum, ben şunu tercih ediyorum!” demek, seçimi iki dereceli hâle getirmek demektir. Hani bazı yerler için üç-dört aday gösterilir, sonra birileri onların kaç oy aldığına bakmaksızın birini seçer; sık sık da en az oy alanını seçerdi ya… Bu KPSS puanına rağmen “mülakatla” adam alma gibi bir davranış. Altılı Masa sakinleri ilk seçmenler, “Müntehibi Evvel”ler, hani seçilecekleri seçecek seçmenler mi? Değiller tabii. İlk seçmen de son seçmen de Türk halkıdır ve o halk anketlerde kimi seçmek istediğini işaret ediyor. Şu hata sınırları içinde… Ve o hata sınırlarının en genişini uygulasanız da sonuç değişmiyor, Mansur Yavaş her seferinde kazanıyor.
Bu bir gerçek ve gerçek ortadayken kanaatin pek anlamı yoktur.
Olsa olsa anketlere güvenmeyebilirsiniz. Orda da haksız çıkarsınız. Veya Mansur Bey aday olmaz ve bu sefer ben haksız çıkarım.