Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden ve ‘Matruşka Bebeği’ mantığına benzeyen çok katmanlı güvenlik sistemi ile donatılan Akkuyu Nükleer Güç Santralinin (NGS), 9 şiddetindeki depreme dayanabilme ve radyoaktif maddelerin çevreye salınmasını engelleme özelliğine sahip olacağı bildirildi.
Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdür Birinci Yardımcısı ve Yapı İşleri Direktörü Sergey Butckikh, yaptığı açıklamada, Akkuyu Nükleer Santralinde kullanılan Rus tasarımı VVER 1200 reaktörünün en ileri güvenlik koşullarına sahip olduğunu ve Akkuyu’nun dünyanın en güvenli santrallerinden biri olarak tasarlandığını söyledi.
“BİRİNCİ ÖNCELİĞİ GÜVENLİK OLACAK BİR PROJEYİ HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Modern bir NGS inşaatında maliyetlerin yaklaşık yüzde 40’ını güvenlik sistemlerini oluşturduğunu belirten Butckikh, “NGS’nin tüm yaşam döngüsü boyunca birinci önceliği güvenlik olacak bir projeyi hayata geçiriyoruz. Akkuyu, her biri 1200 MW güce sahip VVER-1200 tipi 3 + nesil reaktörlü 4 güç ünitesinden oluşacak. Bu yeni nesil nükleer santraller, aktif güvenlik sistemlerinin yanı sıra doğa kanunlarına göre çalışan ve elektrik kaynağı, operatör müdahalesi veya otomatik sistem gerektirmeyen pasif sistemlerle donatılıyor. Pasif güvenlik sistemlerden biri kor tutucudur. Kor tutucunun amacı, reaktör basınç kabındaki nükleer yakıtın çevreye salınımını önlemektir. Bir başka örnek ise acil bir durumda kontrol çubuklarının yerçekimi etkisiyle zincirleme reaksiyonu durdurmak için reaktör koruna inmesidir. Bunlar, santraldeki güvenlik sistemlerinin çok sayıdaki unsuru arasından verilmiş sadece iki örnektir. Yapılan stres testleri, Akkuyu NGS’de kurulan VVER 1200 reaktörünün en ileri güvenlik şartlarını sağladığını ve deprem, kasırga, sel, tsunami gibi olağanüstü dış etkilere karşı üstün dayanma kabiliyetine sahip olduğunu doğrulamıştır. Şu anda Rusya’da VVER-1200 reaktörlü 4 güç ünitesi işletiliyor. Ayrıca, 3 Kasım’da Belarus NGS’nin birinci güç ünitesinde deneme dönemine geçilerek tam güç kapasitesine ulaşıldı. Bu nedenle, Rosatom’un yurt dışı projelerinde, hali hazırda Rusya’da çalışan, güvenilirliği ve verimliliği kanıtlanmış teknolojileri önerdiğini ve inşa ettiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.
“İNŞAAT ÇALIŞMALARI SÜREKLİ DENETLENİYOR”
Butckikh, santralin inşaat çalışmalarının da uzman ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından sürekli denetlendiğine dikkat çekerek, “Akkuyu NGS inşaat sahasındaki bütün çalışmalar, Türk, Rus ve uluslararası kalite ve güvenlik düzenlemeleri doğrultusunda Akkuyu Nükleer A.Ş., yüklenici şirketler, Fransız mühendislik grubu Assystem gibi bağımsız denetim kuruluşları ve Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) tarafından gerçekleştirilen çok basamaklı ve sürekli denetimler altında yürütülüyor” değerlendirmesinde bulundu.
AKKUYU NGS’NİN TASARIMI VE İNŞASI, MERSİN’DEKİ KOŞULLAR DİKKATE ALINARAK YÜRÜTÜLÜYOR
Rosatom’un dünya çapında uyguladığı VVER-1200 reaktörleri tipik bir projeler olarak dikkat çekiyor. Bu tipik projeler, inşa edildiği bölgenin iklimi, coğrafi özellikleri ve diğer parametreler dikkate alınarak yapılandırılıyor. Rusya’nın Uzak Doğusundaki Pevek’te bulunan yüzer enerji santrali ‘Akademik Lomonosov’, donmuş toprak koşullarında inşa edilen Bilibino Nükleer Santrali ve tropikal iklime sahip Hindistan’da kurulan Kudankulam Nükleer Santrali farklı iklim ve doğa koşullarında kurulan nükleer santrallere örnek olarak gösteriliyor. Akkuyu NGS’nin de tasarımının ve inşasının Mersin’deki koşullar dikkate alınarak yürütüldüğünün altı çiziliyor.
Şu anda Rusya’da, Akkuyu NGS’de kullanılacak olan VVER-1200 tipi reaktörlere sahip 4 güç ünitesi bulunuyor. Buna ek olarak 2020’nin Kasım ayının başında Belarus NGS’nin 1’inci ünitesi de deneme aşaması kapsamında maksimum güç seviyesine getirildi. Rosatom, yurt dışı projeleri çerçevesinde Rusya’da faaliyet gösteren ünitelerde güvenilirliğini ve verimliliğini kanıtlamış teknolojiler sunuyor.
AKKUYU BÖLGESİNDE SAYISIZ ARAŞTIRMA YAPILDI
Proje sahasının sismik özelliklerini ve risklerini belirlemek için 1970’li yıllardan itibaren sayısız çalışmaya imza atıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının onayladığı Akkuyu NGS Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna göre, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezinin yapmış olduğu çalışma ile Akkuyu NGS sahası, Türkiye’de deprem riski az bölgeler arasında kabul ediliyor. ÇED Raporu hazırlanırken 1974-2010 yılları arasında üniversiteler ile kamu kurumları tarafından yapılmış olan jeolojik ve jeofizik etütler, sismolojik, sismoteknik incelemeler, meteorolojik çalışmalar, sismik tehlike çalışmaları gibi yaklaşık 250 farklı teknik çalışmanın yanı sıra ilgili literatür bulguları da değerlendirildi. Santral sahasının 300 kilometre yarıçapında detaylı incelemeler yapıldı.
Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) gereksinimleri kapsamında verilerin güncellenmesi amacıyla 2011-2012 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü, Rusya Bilim Akademisi-Dünya Fizik Enstitüsü (IPE RAS), Worley Parsons Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nden RIZZO olmak üzere birbirinden bağımsız dört araştırma grubu tarafından Akkuyu NGS için dört farklı sismik tehlike çalışması gerçekleştirdi. Akkuyu NGS için ayrıca kapsamlı bir tsunami tehlike değerlendirmesinin de ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi tarafından yapıldığına dikkat çekildi.
SİSMİK HAREKETLERİ SADECE DOĞA OLUŞTURUR
Uzmanlar, Akkuyu Nükleer Santral Projesinin inşa edildiği Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli Mahallesinde yürütülen yol yapım çalışmalarında olduğu gibi, maden işletmeciliği, taş ocağı, tünel ve yol inşaatları dahil pek çok alanda vazgeçilmez bir kazı yöntemi olarak kullanılan planlı patlatma faaliyetlerinin, fay hatlarını ya da sismik aktiviteleri tetiklemesinin mümkün olmadığına dikkat çekti. Planlı ve kontrollü patlatma çalışmalarının ardından ortaya çıkan küçük enerjiler nedeniyle düşük seviyede yer sarsıntısı oluşabildiği vurgulanırken, bunun depremle kıyaslanmasının yanlış olduğunun altını çizdi. Depremlerin yer kabuğunun katmanlarının doğal hareketiyle oluştuğu, herhangi bir insan faaliyetinin deprem oluşturamayacağı kaydedildi.
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünde görev yapan ve Deprem Mühendisliği Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği konularında çalışan Dr. Öğretim Üyesi Esra Ece Bayat, “İnsan tarafından yüzeyde yapılan patlatma yöntemleri ile depremlerin tetiklenmesi olası bir durum değildir. Yüzeyden yapılan bu tarz çalışmalar sismik hareketleri tetiklemez” dedi.
Dönem dönem saha deneylerinde tıpkı depremin oluşturduğu dalgalar gibi yüzeyde dalga oluşturduklarını söyleyen Bayat, “Tabii dinamit bir harekete sebep oluyor ve bu da çevreye yayılan dalgalarla aktarılıyor. Ama bunların hiçbiri bir deprem kadar büyük etkiye sahip olamaz” diye konuştu.
YAPAY YOLLA DEPREM OLUŞTURMAK MÜMKÜN DEĞİL
Deprem bilimcilere göre, taş ocaklarında patlatma işlemi yapıldığında bile Kandilli Rasathanesi bunları yer sarsıntısı olarak kaydediyor. Maden, tünel, yol çalışmaları gibi faaliyetler sırasında gerçekleştirilen patlatmalardan kaynaklı 2,5’in altındaki bazı ‘yapay’ sarsıntılar, kayıtlara deprem olarak geçiyor. Ancak uzmanlara göre bu sarsıntılar geçici ve yapay olarak oluşturulduğu için herhangi bir enerji açığa çıkmış olmuyor. Bu konudaki sayısız efsaneye rağmen yapay yollarla bir deprem oluşturmak da pratik olarak mümkün görülmüyor.