Değerli okuyucular, şunu belirteyim ki; ben öyle sık sık yazan biri değilim. Bu günlerde elim, kalem tutmaya daha çok alışmaya başladı! Yaşanmışlıkları ve bildiklerimi (biraz da okuma fırsatı bulduğum için) yazmaya çalışıyorum. Bu nedenle eksiklerim varsa affınıza sığınıyorum… Nereden çıktı şimdi bu ? diye sorarsanız ; “pandeminin getirdiği bir uğraş” diyebilirim…
Bunu belirtikten sonra yazımın başlığına döneyim…
Dün, televizyon kanallarını karıştırırken (saçmalıklarla dolu) “Akıncı” diye bir dizi olduğunu gördüm ve aklıma milli görüşün gençlik kadrosu “Akıncılar” geldi..
1978 yılında liseyi okuduğum Fatih Vatan Lisesi’ne, İmam Hatip’ten arkadaşlar da gelirdi. Bunların bir kısmı “ milli görüşten” idi. Kendilerine “Akıncı” diyorlardı. Genellikle bu arkadaşlar, Fatih Camisi’nin için deki yurtlara giderlerdi. Oradaki medreselerde kalmakta olan “ağabeylerinden” dersler alılar, istişarelerde bulunurlardı..
Hiç “etliye – sütlüye” karışmaz, kavgadan kaçan ve biz Ülkücüleri pek sevmezlerdi. “Millet” değil, “Ümmet” diyen arkadaşlardı. Hatta bize “faşist” derlerdi. Türk İslam Sentezi’ne inanan Ülkücüler, o dönemde “ Milli Görüş “ geleneğindeki “Akıncılar” ın gözünde “ kafatasçı faşist” idi. (Bana sorarsanız bugün de değişen bir şey yok ya, neyse..) Gerçi faşizmin ne olduğunu bilmezler, Lenin’in dediği gibi; “Çamur at izi kalır” prensibi ile sosyalist grupların sloganlarını paylaşırlardı. Ve tabii, biraz da kıskançlık ve haset vardı. Solcuların kurtarılmış bölgelerinde oturan akıncı kardeşlerimizi, “ başına bir şey gelmesin diye”, gruplar halinde evlerine bıraktığımız günleri çok iyi hatırlarım…
Bizim, o günün şartlarında (ki, İstanbul’da Ülkücülerin hakim olduğu Zeytinburnu’nda İhsan Mermerci Lisesi ile Fatih’deki Vatan Lisesi bulunuyordu) klasik lise öğrencileri olarak; biraz kozmopolit, dinine inançlarına bağlı, sağ görüşlü, pek sıkı Ülkücü olmayan, ancak Ülkücülü’ğe sempati duyarak gönül veren , bir arkadaş grubumuz vardı. 1970’li yılların sonunda zevkle yaptığımız, her Cuma okul çıkışı Fatih Camisi’nde Cuma Namazı kılmak ve sonrası, sinemaya gitmek veya bir arkadaşın evinde toplanmaktı. Yine sıradan bir cuma günü okuldan çıkıp üç-dört arkadaş Fatih Camisi’ne Cuma Namazı kılmaya gittiğimiz gün, bir grup “Akıncı” bizleri çevirip, “nerden geliyorsunuz? Okul kimlikleriniz çıkarın?” dediler… Ve kimlikleri görünce, “ siz Vatan Lisesi’nde okuyorsunuz , siz faşistsiniz, burada namaz kılamazsınız, gidin buradan “ deyince çok şaşırmıştık.. Sesimizi çıkarmadan oradan uzaklaştık. Biz bunları yaşadığımız zaman Fatih Camisi’ndeki Ülkücü- Akıncı kavgası daha başlamamıştı . ( İlerleyen günlerde, Cuma namazından çıkan Ülkücü gruba, caminin kubbelerinde konuşlanan Akıncılar’ın ateş açması sonucu çıkan çatışmada , liderleri Metin Yüksel ölmüştü.)
1980 İhtilali öncesi Ülkücüler’le, Akıncılar’ın arasındaki tek benzerlik dini değerleri olsa da, ortada bence pek çok farklılık vardı. Farklılıklardan biriÜlkücü gençler Türk – İslam Sentezi’ni savunurken ( Gerçekte, Türk Kültür Medeniyeti Tarihi’ne, bazı çevrelerce Türk-İslam Sentezi denilmiş ve bu isim benimsenmişti. Bkz. Türkulak.com.tr – Prof. Mustafa Erkal “TÜRK-İSLAM SENTEZİ” VE GARİP YAKIŞTIRMALAR) Akıncılar, Emevi İslam’ını savunuyorlardı. Benim o yıllar daki düşüncem böyle idi.. Peki, bugün değişen bir şey var mı? Aradaki fark, bazı ülkücülerin, Milli Görüşcü bu zihniyete karşılıksız siyasi destek vermeleri… Bu ister istemez hareket içinde de bir tezat teşkil etmektedir. Dolayısı ile kafalar da soru işareti yaratmakta.. Şöyle bir düşünüyorum da; “Ülkücü irade tek başına iktidar olsa, geçmişte onlar için “faşist” olan ve arkalarından (Fatih Çarşamba’da olduğu gibi) Ülkücüleri kurşunlayanlar, destek verirler miydi???