Veryansıntv’nin yazarı Nejat Eslen’den ABD-Türkiye ilişkileri üzerine bir yorum ; yazdı…
Önce, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Ortadoğu gezisinde, S-400 meselesini henüz Amerika’nın istediği gibi çözümlemediğimiz için Türkiye’ye uğramayarak ciddi bir mesaj verdiğini vurgulayarak yazımıza başlayalım ve bu gün medyada yer alan iki haberle devam edelim.
Birinci habere göre, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisinde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman arasında yapılan görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden arasında NATO zirvesinde gerçekleşecek görüşmenin konuları değerlendirildi.
Bu görüşmede, bölgesel meselelerde, barış ve istikrarın sağlanması için ortak çalışmaya devam edilmesi kararlaştırıldı ve ikili ilişkilerin stratejik bir anlayış ile ve pozitif gündemle ilerletilmesinin önemine değinildi.
Daha önce CNN Türk’e açıklamada bulunan Sherman, “Türkiye’nin stratejik bir müttefik ve dünyaca tanınan bir güç” olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’ye uygulanan S-400 yaptırımları için alternatifler sunduk, Türkiye tam olarak ne yapması gerektiğini biliyor, karar Türkiye’nin” demişti.
Demek ki neymiş?
Türkiye ile ABD arasındaki ikili ilişkiler stratejik bir anlayışla ve pozitif gündemle devam etmeli imiş.
Demek ki neymiş?
Türkiye, ABD için stratejik müttefik imiş.
Türkiye, S-400 ler konusunda ne yapması gerektiğini biliyormuş. İşte o bildiğini yapmalı imiş NATO zirvesinden önce.
Anlaşılan, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sherman, NATO zirvesinde Erdoğan-Biden buluşmasının başarılı olması için, buluşmadan önce, stratejik müttefiki (!) Türkiye’nin S-400’ler konusunda ne yapması gerektiğini söylemeye gelmiş…
Gelelim şimdi ikinci haberimize. ABD Savunma Bakanlığı, 2022 yılı savunma harcamaları için 715 milyar dolar talep etti, bu bütçeden, “İŞİD İle Mücadele” bahanesi ile PKK’nın Suriye uzantısı YPG için 522 milyon dolar ayrılmasını istedi.
Bu noktada şu hükme varmamız mümkündür.
Bu iki stratejik müttefik ülkenin liderlerinin NATO zirvesindeki görüşmelerinin başarılı olması için, Türkiye’nin, S-400’lerden Amerikalıların istediği şekilde vazgeçmesi yeterli olmayacaktır; ayrıca Türkiye’nin, en ciddi güvenlik sorunu olarak tanımladığı PKK-PYD için, ABD’nin bütçeden 522 milyon dolar ayırarak desteklemeye devam etmesine sesini çıkarmaması da gerekebilecektir.
Şimdi bir az eskiye gidelim ABD Başkanı Joe Biden’ın seçilmeden önce şu söylediklerini hatırlayalım:
“Bence Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım…
Başkan seçilirsem Erdoğan’ı darbeyle değil seçimle devireceğim, muhalefete destek vereceğim…
Yapacağım son şey Erdoğan’a Kürtler konusunda boyun eğmek olur…”
Bıden’ın bu konuşmasından kısa bir süre sonra, RAND Corperation’ın “Turkey’s Nationalist Course” başlıklı ünlü raporu yayınlanmıştı ve bu raporda Türkiye hakkında şu senaryo öneriliyordu:
“Demokrasinin yeniden doğuşu:
Bir muhalefet lideri veya koalisyonu 2023 seçimlerinde Erdoğan’ı mağlup eder, 2017 referandumu ile kabul edilen anayasa değişikliğinden geri döner ve daha fazla Batıya yönelik dış ve güvenlik politikaları uygulamaya başlar.
Bu durum ABD ve Avrupa’da, Türkiye ile ilgili olarak daha yüksek seviyede politika ve savunma işbirliğine, İsrail ve Arap ülkeleri ile geliştirilmiş Türkiye ilişkilerine, Kürt ve Kıbrıs meselelerinde ilerlemeye liderlik eder.”
Şimdi bütün bu yazılanlara ilave olarak, Sedat Peker’in bulunduğu yeri, videolarını, söylediklerini, söylemediklerini, konuşmaya devam edip etmeyeceğini, yarın ne söyleyeceğini ne söylemeyeceğini ekleyelim…
Dolar, altın da hızla yükseliyor bugünlerde…
Peş peşe bu yazdıklarımla kendi kafamı karıştırdım galiba…
SON SÖZ:
Bu yazıyı bitirirken, şu soru takıldı aklıma birden:
ABD, gerçekten bizim stratejik müttefikimiz mi?
Biz, ABD’nin gerçekten stratejik müttefiki miyiz?
Yoksa, bütün bunlar oyun mu?
İşin içinden çıkamadım bir türlü!
Siz, yorumlarınızla yardımcı olun lütfen.