KÖŞE YAZARLARI ARASINDA NE OLUYOR ?
Kamuoyuna yön veren köşe yazarları, demoksilerde “dördüncü kuvvet” olarak kabul edilen medyanın vazgeçilmezleridir. Köşe yazarları akademisyen, sağlıkçılar, politikacılar, tarihciler gibi meslekleri gazetecilik dışında olan kişilerce de yapılmaktadır. Buna bir diyeceğimiz yok. Ama biz gazeteciler için aslı olan meslektaşlarımızdır. Bir de sonradan gazeteci , ya da köşe yazarı olanlar vardır. Bunlar genellikte “patronaj katından” gelen ayrımcı kişilerdir. Tepeden inme gelirler.. Günümüzde bu kişiler malaasef yoğunluktadırlar. 15-20 yıl kadar öncesine kadar medyada, beğensek de beğenmesek de gazeteci-yorumcular çoğunlukta idi. Son yıllarda ise, sırtını uzun süren siyasi iktidara yaslayan meslektaş! ları görmek mümkün. Hal böyle olunca, bu kişilerin asli görevleri ister istemez siyasi oluyor! Bu da temeli tarafsızlık ilkesine dayanan gazetecilik mesleğine ters düşüyor. Halbuki gazeteciler, iktidarın iyi yönlerini gündeme getirebiliyorsan, olumsuz yönlerini de eleştirmeyi bilmeliyiz.
Tabii, hal böyle olunca , gazeteciler arasında bazı eleştiriler oluyor. Tecrübeli gazeteciler iyi bilir ki ; geçmiş yıllarda bu karşılıklı atışmalar ciddi hakaret noktalarına ulaşır ve taraflar soluğu mahkemede alırlar idi.
Bu günlerde Fatih Altaylı ili Abdülkadir Selvi arasındaki söz düellosuna şahit oluyoruz. Doğan Grubu’uda çalıştığı sırada Aydın Doğan tafından dışlandığı için kapağı Çiner Grubu’na atan Fatih Altaylı, inatçı kişiliği ile çizgisinden pek taviz vermedi. Kendisi ile uzun yıllar çalıştığım için yapısını iyi bilirim. AKP ile pek işi olmaz. Bu nedenle, işini kaybetmemek için(!) siyasi konulara girmekten daima uzak durdu. Ertuğrul Özkök’ün (vazgeçielmez denmesine rağmen) Hürriyet’in yönetiminden uzaklaştırılması her şeyi söylüyordu! Bence, Altaylı doğrusunu yaptı, tarih, deprem, uzay-astoroloji , sağlık (kovit 19) gibi konularla ilgili televizyon proğramları yaptı. Ama, gazetecilik dürtüsü O’nu rahat bırakmadı, zaman zaman patladı!
Abdülkadir Selvi’yi ne tanırım ne de yazısını okurum. Taha Akyol’un Hürriyet’ten “kovulması” üzerine köşesine geçtiğini sanıyorum. Kimsede olmayan bilgiler genelde A. Selvi’de oluyor. Hükümete yakın olmanın avantajını kullanarak, ulaştığı bilgileri köşesine taşıyor.
Gazetecilere, özellikle muhabir emekçisine önem veren Ertuğrul Özkök’ün ise tarafsız ve vatansever gazeteciliğine yıllarca yakından şahit oldum. Dünya’ya bakış açılarımız zıt eksende olmasına rağmen , gazeteciliğine kimse bir şey diyemez. .
Bu günler de yazarların “atışmalarının” nedeni de, yukarıda belittiğim halleriyle ilgili olduğu muhakkak. Fatih Altaylı, Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin “Ben yetkiyi Kılıçdaroğlu’ndan değil halktan aldım” sözlerine ilişkin çok sert bir yazı kaleme almış. Fatih Altaylı, “Bunlar kendilerini “siyasi güç” ile o kadar özdeşleştirmişler ki, siyasi otoritenin halktan aldığı yetkiyi kendilerinin de aldığını zannediyorlar” diyerek, patlamışa benziyor.
Tartışmanın bir de Ertuğrul Özkök boyutu var.. Fatih Altaylı, şöyle devam ediyor : “”Özkök de , “Sen yetkiyi halktan değil, o köşeyi patrondan aldın” diye düzeltmeye kalkışmış. Bunlar kendilerini “siyasi güç” ile o kadar özdeşleştirmişler ki, siyasi otoritenin halktan aldığı yetkiyi kendilerinin de aldığını zannediyorlar. Bunlar kendilerini “siyasi güç” ile o kadar özdeşleştirmişler ki, siyasi otoritenin halktan aldığı yetkiyi kendilerinin de aldığını zannediyorlar.
AK Parti halktan aldığı yetkiyi, geniş kullanıp, medyaya da müdahale etmeye başlayınca Selvi ve benzerleri de o yetki ile o köşelere oturtuluyorlar. O nedenle de oradaki varlıklarının nedeni olarak halkın iradesini görüyorlar. Ancak yanılıyorlar. Çünkü eğer yetkiyi halktan almış olsalardı o gazetelerin tirajları yerlerde sürünmez, 10-15 yıl önce 400-500 bin satan gazetelerin tirajları bugün 20-30 binlere düşmüş olmazdı. O yüzden de Selvi ve benzerleri bilmeli ki, yetkiyi halktan alan kendileri değil. Kavak ağacı altında serinleyip, kendini kavak ağacı zannetmek iyi bir şey değildir. Ağaç yıkıldı mı altında kalırsınız.””
Altaylı’nın bu eleştirilerine bakalım Selvi’den cevap gelecek mi? Ertuğrul Özkök ise, aynı gazetede yazdığı için Abdülkadir Selvi’ye fazla yüklenemez. Hürriyet ile Haber Türk’ün geçmiş yıllarda olduğu gibi, (yazarların kapışmasından dolayı) “bir birlerine girmesini” beklemiyoruz..
Emin Demirel