Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde Anadolu’da kazı çalışması gerçekleştirilebilen tek Roma lejyon kalesi olan Satala Antik Kenti’nde 2,5 ay süren çalışmalarda Urartu dönemine ait çok sayıda bulgu ile bin 500 yıllık hamam ortaya çıkarıldı.
İlçeye bağlı Sadak köyündeki Satala Antik Kenti’nde 2,5 ay önce 45 kişilik ekiple başlayan kazı çalışmalarında Roma ve Bizans dönemine ait eser ve bulguların yanında hem Satala’da hem de civarında Urartu dönemine ait önemli eser ve bulgular
elde edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gümüşhane Valiliği ve İl Özel İdaresi ile Kelkit Kaymakamlığı ve Kelkit Belediyesi’nin
katkılarıyla gerçekleştirilen kazı çalışmaları Bartın Üniversitesi Arkeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şahin Yıldırım başkanlığında sürdürülüyor. Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırında günümüze kadar ulaşabilmiş dünyadaki tek lejyon kalesi olan Satala Antik Kenti’nde 2017 yılından beri devam eden arkeolojik kazılarda bugüne kadar elde edilen verilerin yanında bu yılki kazı çalışmalarında toprağın 50 santimetre altından başlayan tarihi bulgular 5 metre derinliğe kadar ulaştı. Satala’da yapılan kazı çalışmaları sırasında Geç Tunç Çağı’na ait 5 bin yıllık mezar ile Ayasofya’yı yaptıran İmparator Justinyanus’un tamir ettirdiği kale surları ile bin 500 yıllık hamam yapısının ortaya çıktığı alana 2 kilometre uzaklıktaki Sökmen köyünde de Urartu dönemine ait yaklaşık 3 bin yıl öncesinin bronz savaşçı kemeri, o dönem işlenen demir madenin cürufları ve işlenmemiş demir cevherleri bulundu.
“Urartular Sökmen köyü civarındaki alanda bir demir madeni işletmişler”
Roma İmparatorluğu’nun Apollinaris Lejyonu da denilen 15. Lejyonu’nun yaklaşık 600 yıl hüküm sürdüğü alanda bu yıl yapılan kazı çalışmaları sırasında özellikle Urartu Krallığı dönemine tarihlendirilen birçok bulgu elde edildiğini kaydeden Kazı Başkanı Doç. Dr. Şahin Yıldırım, “Satala’nın yaklaşık 2 kilometre uzağında yer alan Sökmen köyü civarında Gümüşhane Müze Müdürlüğü ile yaptığımız kurtarma kazısı çalışmalarında hem bir Urartu bronz savaşçı kemeri bulduk hem de Urartu madenciliğine veri sağlayacak objeler ele geçti. Bu coğrafyada çok yoğun bir demir madeni var ve cevherler halinde doğada serbest halde bulunabiliyor. Urartular da özellikle Sökmen civarındaki alanda bir maden işletmişler. Bizim yapmış olduğumuz sondajlar sırasında her yerde çok yoğun bir şekilde demir cüruflarıyla karşılaştık. Yine açmalar içerisinde işlenmemiş demir cevherleri bulduk. Madencilik açısından bu bölgenin yani antik dönemler hatta daha öncesindeki Urartu döneminden beri çok yoğun bir şekilde kullanıldığını bize gösterdi” dedi.
“Satala, Roma’dan önce Urartuların önemli bir yerleşim yeriymiş”
Satala’da yaptıkları çalışmalarda da yine Urartu Krallığı dönemine tarihlendirilen seramikle ve mezarlar ortaya çıkarttıklarını ifade eden Yıldırım, tüm bunlarla bağlantılı olarak Satala’nın antik dönem öncesinde de önemli bir yerleşim alanı, bir Urartu Krallığı merkezi olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Elde ettikleri bulgular ışığında Satala ve civarının Doğu Karadeniz’deki önemli bir Urartu yerleşimi olduğunun söylenebileceğini kaydeden Yıldırım, “Urartuların Doğu Anadolu’da ve Kuzeydoğu Anadolu’daki ilişkisi, varlığı ile ilgili de çok önemli bulgular ele geçti. Bulunan kemerler ve diğer eserler ile yine Satala merkezinde bulunan eserler bizim açımızdan bu bölgenin Urartu döneminde çok güçlü bir yerleşim yeri olduğunu da gösterdi. Urartu bronz kemeri milattan önce 9 ve 8. yüzyıllar arasında tarihlendirilmekte üzerindeki motiflerden dolayı. Urartuların baş tanrısı olan ’Haldi’ burada betimlenmiş. Ana motif o. Bununla beraber de yine hayali varlık olarak nitelendirebileceğimiz sfenksler ve benzeri canlılar burada yer almış betimlenmiş. Yine bitkisel ve geometrik motifler söz konusu. Bizim için tarihlemedeki en önemli veriyi sağlayan bu kemer. Buradaki üretim yerinin maden atölyesinin milattan önce 9 ve 8. yüzyıla kadar kullanıldığını bize göstermekte. Satala’daki bulgularla da örtüşüyor. Satala’daki Urartu buluntuları da yine milattan önce 9-8. yüzyıllara tarihlendirilmektedir” diye konuştu.
“Burada 6-7 bin kişilik bir askeri kuvveti vardı”
Satala’da 2021 yılı kazı çalışmalarını 2,5 aylık süreç sonunda tamamladıklarını ve önemli bulgular elde ettiklerini aktaran Yıldırım, “Özellikle kentin erken dönemleriyle, dip tarihiyle ilgili bulgular elde ettik. Buradaki 15 ve 16.lejyona ait bulgular elde etmek amacıyla yola çıkmıştık. Ancak lejyon kalesi yapıldığı sırada burada daha erken döneme ait yerleşimler varmış. Ve bunlar lejyon kalesinin yapımı sırasında önemli ölçüde tahrip edilmişler. Ancak alt taraflarda ise Erken Demir Çağı hatta Geç Tunç Çağı sonuna tarihlendirilen mezar yapıları ve yoğun bir şekilde Urartu eserleriyle karşılaştık. Roma lejyonları ordu sisteminde kendi ihtiyaçlarını kendileri görüyorlar. Özellikle silahlarını da kendileri yapıyorlardı. Doğal olarak işte buradaki zaman zaman sayısı değişmekle beraber her daim 6-7 bin kişilik bir askeri kuvveti vardı ve onların ihtiyaçlarını da buradan karşıladıklarını görüyoruz. Urartular da aynı şekilde kendi ihtiyaçları için buradaki madenleri kullanmışlar. Burası büyük bir Urartu yerleşimi olarak karşımıza çıktı” şeklinde konuştu.
“Yaklaşık bin 500 yıllık sıcak su hattı çekilmiş hamam ortaya çıktı”
Satala’nın Roma, sonrasındaki Geç Roma ve Erken Hristiyanlık döneminde özellikle İmparator Justinyan döneminde büyük bir gelişime uğradığını ifade eden Yıldırım, “Surların yeni baştan mamur edildiğini, aynı lejyon planını koruyarak kendi sur sistemini, sur tahkimatını oluşturduğunu görüyoruz. Surla beraber de sur içerisinde yeni yapılar, yeni çalışma organizasyonları gerçekleştirmişler. Sütunlu, revaklı galeriler ve bununla bağlantılı üst örtüler, büyük bir kompleks bir yapı. Bir bölümü büyük bir olasılıkla bazilika ama henüz çok büyük bir yapı olduğu için tam anlamıyla bütün işlevini ortaya koyabilmiş değiliz. Ancak şu anda bulunduğumuz bu mekanlar Orta Bizans döneminde bir hamam sistemine dönüştürülmüş. Duvarlar içerisinde sıcak su boru hatları ve kaldaryumlar meydana getirilmiş ve bu bir hamam yapısına doğru dönüştürülmüş. Bu bakımdan da Geç Antik Dönemle de ilgili Satala bize önemli bulgular sunmakta. Roma imparatorluk dönemine aitte çok önemli bulgularımız oldu. Silahların parçaları ve yine birçok seramiklerle karşılaştık. Bu yapılar milattan sonra 5-6.yüzyılda yoğunlukla inşa edilmiş. Sonrasında ise Orta Bizans dönemi olarak adlandırdığımız dönemde bir hamam haline dönüştürülmüş. Tabi yapıda birtakım işlevsel değişiklikler meydana getirilmiş. Yeni ilave duvarlar eklenmiş bazı duvarlar kaldırılmış. Ama duvarların içerisinde ısıtma tertibatı meydana getirilmiş. Bütün duvarlar içinden sıcak su geçen borularla birbirine bağlanmış ve içerisi tamamen ve bir iklimlendirmeyle tam hamam yapısı meydana getirilmiş burada” ifadelerini kullandı.
“2022 yılında Roma askerlerinin gömüldüğü yerlerde kazı çalışmaları yapılacak”
Bu yıl tamamlanan çalışmaların ardından 2022 yılı için hedeflerinden de bahseden Doç. Dr. Yıldırım, “2022 yılında öncelikle buradaki çalışmaları devam ettirmek istiyoruz. Bu bölümdeki kazıları ilerlettirmek, 15 ve 16.lejyona ait yeni bulgular elde edebilmek ve onlara ait mimari yapıları ortaya çıkarmak istiyoruz. Bununla beraber nekropol alanı olarak adlandırdığımız Roma İmparatorluğu’nun savaşlar sırasında ölen askerlerinin, lejyonda ölen askerlerinin gömüldüğü yerlerde kazı çalışmaları yapmak ve özellikle lejyondaki lejyonerlerle ilgili yeni verilere ulaşmak istiyoruz. Bu bakımdan da farklı çalışma alanlarımızda gelecek sene içerisinde olacak. Bununla beraber de kentin erken dönem tarihiyle ilgili bulgular ve kentin çeperinde kalan diğer dönemlere ait ve yine lejyonla bağlantılı dönemler üzerine araştırma yapmayı planlıyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.