Yeni güvenlik iş birliği AUKUS kapsamında ABD ve İngiltere’nin Avustralya ile nükleer enerjili denizaltı teknolojisini paylaşma kararının ardından, Washington ile Canberra arasında geçmişe uzanan derin stratejik ilişkiler gündeme geldi.
ABD ile diplomatik ilişkileri 1940’lara uzanan Washington yönetiminin İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sürecinde bölgeye yönelimindeki temel amaç ÇİN ve Sovyetler Birliği’nin yükselişi oldu.
Avusturalya’nın eski İngiliz kolonisi olması da Washington ile Canberra arasındaki temaslara daha güçlü bir çerçeve sundu. İngiltere ile ABD arasında Mart 1946’da imzalanan elektronik istihbarat alanında iş birliği anlaşması UKUSA daha sonra Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın da katılımıyla genişletildi.
Öte yandan ABD’nin, Avustralya ve Yeni Zelanda ile Eylül 1951’de imzaladığı güvenlik antlaşması ANZUS, temel olarak Çin’de yükselen komünist dalgadan kaynaklanan tehdide karşı yapıldı. Sonrasında ABD ile ittifak, Avustralya’nın güvenlik ve savunma politikasının merkezinde yer aldı. Süreç Avustralya’daki siyasi partiler tarafından da desteklendi.
Avustralya, tüm savaşlarında ABD’nin yanında yer aldı
Siyasi olarak pek çok konuda paralel politikalar benimseyen iki ülke arasında başkanlık düzeyinde sık sık karşılıklı ziyaretlerin yanı sıra 1985’ten beri AUSMIN olarak bilinen yıllık bakanlık istişareleri yapılıyor.
Avustralya hükümetleri, ABD’nin müdahil olduğu neredeyse bütün bölgesel gerilim ve savaşların yanı sıra ABD’nin 11 Eylül sonrası geliştirdiği “teröre karşı savaş” doktrinini açıkça destekledi. Nitekim ülke, Kore, Vietnam, 1991’deki Körfez Savaşı, Afganistan ve Irak’taki savaşlardan bu yana ABD önderliğindeki tüm büyük savaşlara katıldı.
Avustralya, ABD’nin 2001’de Afganistan’ı işgalinde de rol aldı. Ancak bu politika ülkenin güvenliğini riske attığı gerekçesiyle eleştirilerin odağında yer aldı.
El Kaide bağlantılı Endonezya menşeli “Cemati İslami” adlı örgütün 2002’de Bali’de düzenlediği bombalı saldırılarda 88 Avustralyalı ölmüştü. Örgüt daha sonra Avustralya’nın, ABD ile ittifakı ve Afganistan’daki savaşa katılımı nedeniyle Avustralyalıları hedef aldığını açıklamıştı.
Bu eleştirilere rağmen, 2003’te ABD’nin IRAK işgalinde de ABD yanlısı görülen Başbakan John Howard, Avustralya kuvvetlerini işgal sürecine dahil etti.
ABD bölgeyi Avustralya’dan izliyor
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD, Avustralya’yı güvenlik ve istihbarat açısından çok önemsiyor.
Avustralya, ABD’nin en büyük savunma ortaklarından biri olarak kayda geçerken, ABD her yıl 2 bin 500 deniz piyadesini Avustralya’ya rotasyonlu şekilde konuşlandırıyor.
ABD ve Avustralya kendi ittifaklarını güçlendirmeyi ve bölgedeki müttefiklerle iş birliği düzeyini geliştirmek amacıyla her iki yılda bir “Talisman Sabre” isimli geniş çaplı askeri tatbikat düzenleniyor. Bu yıl yapılan tatbikata 17 bin savunma personeli katılırken, ABD ordusu, Avustralya topraklarında ilk kez MIM-104 Patriot füzesini fırlatma testi gerçekleştirdi.
Öte yandan, iki ülke arasında her tür ABD askeri uçağının Avustralya’ya rotasyonla konuşlandırılması dahil birçok alanda askeri iş birliğinin de söz konusu olacağı aktarıldı.
Son olarak yapılan AUKUS anlaşması çerçevesinde ABD’nin İngiltere dışında kimseyle paylaşmadığı nükleer denizaltı teknolojisini Avustralya’ya da sağlama kararı Washington’un Avustralya’ya verdiği stratejik önemin göstergesi olarak görülüyor.
ABD’nin 2018’de dünyada uygulama kararı aldığı ithal çelik ve alüminyuma yönelik gümrük tarifelerinden Avustralya’yı muaf tutması gibi jestlerin de benzer motivasyon taşıdığı tartışılmıştı.
1946’da yapılan UKUSA anlaşması çerçevesinde ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya atıfla “Beş Göz” (FVEY) olarak bilinen istihbarat operasyonları ittifakı yapılmıştı.
Bu çerçevede ABD, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nu gözetleme fırsatı buldu. 2013 yılında ABD Ulusal Güvenlik Ajansı eski sistem analisti Edward Snowden tarafından sızdırılan belgelerde de Beş Göz’ün çok sayıda gözetim programının varlığı ortaya çıkmıştı.
Beş Göz ittifakıyla Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nu özel iletişim yöntemleriyle izleyen ABD, Avustralya’nın orta-kuzey kesiminde kurduğu Pine Gap istihbarat tesisi aracılığıyla izleme kapasitesini sürdürdü.
1970’lerde faaliyete başlamasından bu yana ABD tarafından kullanılan ve finanse edilen tesisin temel işlevi şu anda Çin ve Kuzey Kore’nin takibi.
ABD’nin yurt dışındaki en büyük istihbarat tesislerinden Pine Gap, balistik füze fırlatmalarında erken uyarı sağlanması, nükleer silahların hedef alınması, ABD’nin savaş sahası istihbarat verilerinin toplanması ve çok geniş bir sinyal istihbaratı yelpazesinin toplanması konusunda hayati bir role sahip.
Öte yandan, ABD’nin Irak ve Afganistan’daki uzun savaşlarında veri toplanmasında kullanılan tesisin, ABD ve Japon füze savunma sisteminin desteklenmesi, silahların kontrolünün sağlanması ve ABD insansız hava araçlarının hedefleme verilerine katkıda bulunmak gibi işlevleri bulunuyor. Tesiste ayrıca ABD’ye yönelik olası nükleer saldırılara karşı gelişmiş uyarı sistemlerinin varlığı biliniyor.
İnsan hakları grupları, tesisin sivilleri hedef alan ABD drone saldırıları için coğrafi konum verileri sağladığını iddia ediyor.
İşçi Partili eski Başbakan Paul Keating de dahil pek çok kişi, Avustralya’nın ABD’ye olan bağımlılığını azaltması ve Asya’daki müttefiklerle daha bağımsız ilişkiler kurması gerektiğini savunsa da Canberra’nın genel eğilimi Washington’dan uzaklaşmamak.
Eski Avustralya Başbakanı Malcolm Turnbull, 2017’de kıtalararası nükleer balistik füzeler geliştirme tehdidinde bulunan Kuzey Kore’nin ABD’ye saldırması durumunda ANZUS anlaşması gereği ABD’nin yanında yer alacaklarını açıklamıştı.
Ayrıca, Güney Çin Denizi de dahil olmak üzere seyrüsefer ve üst uçuş gibi konularda beraber hareket eden ABD ile Avustralya’nın bölgesel güvenlik konularında yakın politikaları Çin’i rahatsız ediyor.
Öte yandan, Avustralya ve ABD geçen yıl Çin’in, Hong Kong’ta seçim sistemini zayıflattığını, medya özgürlüğünü bastırdığını ve kendi ulusal güvenlik mevzuatı dayatmasını da eleştirmişti.
ABD ile Çin arasında bölgede yükselen rekabetinin devam ettiği bir dönemde AUKUS iş birliği kapsamında ABD ile İngiltere’nin Avustralya ile nükleer enerjili denizaltı teknolojisini paylaşma kararı Çin tarafından “büyük sorumsuzluk” olarak tanımlanmıştı.