CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sorunları yanlış teşhis edince çareyi de yanlış yerde arıyor. Tıpkı “KHK’lıların hepsini iade edeceğim” derken, önce “Teröre bulaşmamış olanlar” deyip sonra “Hakkında soruşturma olmayanlar” diye toparlamaya çalışması gibi.
Konuyu bilmediği için çözümü de gerçekçi olmuyor.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimine, FETÖ’cülerle ağız birliği yaparak “kontrollü darbe” dedikten sonra, bu yalanı desteklemek için yine FETÖ’cüler tarafından hazırlanan sahte dokümanlarla mahrem imam Adil Öksüz’ün MİT elemanı olduğu iddiasını dillendirmesi gibi.
PKK’nın siyasi kolu YPG için “Vatanını kurtarmaya çalışan bir oluşum” demesi, askerlerimizi şehit eden YPG’li teröristler için, “Ne beka sorunu, bize mi saldıracaklar” demesi gibi.
Daha birçok örnek verebilirim ama bugünkü konu, terör örgütü PKK ve onun siyasi kolu HDP ile ilişkileri.
‘SEVİYELİ BİRLİKTELİK’
Kılıçdaroğlu, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP oylarını almak için magazin diliyle “seviyeli” bir beraberlik götürmeye çalışıyor.
HDP kanadı da, ilişkinin açık olması gerektiği konusunda ısrarlı.
Kılıçdaroğlu’nun zayıf noktasını, yaptığı 50 artı 1 oy hesabının esiri olduğunu görüyorlar; HDP oyları için her sözü vereceğini, her şeyi yapacağını biliyorlar. Eskiden hakaretleştikleri AKP’li Davutoğlu ve Babacan ile bile yan yana geldiğini, “Yüzde 99 anlaşıyoruz” dediğini duyuyorlar.
Ama HDP’liler son zamanlarda gitgide ağırlıklarını koyuyorlar, kendilerinin rızası dışında bir aday belirleyemeyeceğini söylüyorlar. Hatta HDP’li Ferhat Encü’nün, “HDP’nin istemediği kişi cumhurbaşkanı olamaz” tweet’inin Kılıçdaroğlu’na soğuk terler döktürdüğü kolayca tahmin edilebilir.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu, o panikle yanlış teşhis ettiği sorun için bir kez daha yanlış muhataba seslendi. Aslında “terör sorunu” olan konuyu “Kürt sorunu” diye dillendirdi, HDP’yi de muhatap olarak adlandırdı.
Kılıçdaroğlu’nun konuyla ilgili sözleri tam olarak şöyle:
“Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu var. Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. Devlet dediğiniz kurum gayrimeşru bir organla muhatap olmaz. Erdoğan bunu yaptı. Devleti, İmralı ile muhatap kıldı. Mesela İmralı meşru bir organ değil. Meşru organ kimdir? HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz. Halkın desteği var. Parlamentoya gelmiş, dolayısıyla parlamentonun içinde bulunuyor ve görevini yapıyor. Dolayısıyla eğer bu sorun çözülecekse meşru bir organla da biz bu sorunu çözebiliriz, bu düşüncedeydim.”(Günel Cantak – “Bay Kemal ve İttifakları” belgeseli)
HDP, ‘MUHATAP ÖCALAN’
Buna cevap kısa süre içinde, PKK’nın sözcüsü HDP’nin eski eş başkanı Sezai Temelli’den geldi, “Kürt sorununun çözümünün yegâne muhatabı HDP değil ama bu sorunun çözümü adına bugün demokratik siyaseti var eden ve kolaylaştıran başlıca aktör HDP’dir. Ama asla unutulmaması gereken şey, demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır.” dedi.
Yıllardır anlatmaya çalışıyorum, “HDP diye bir parti yoktur, terör örgütü PKK vardır” diye.
HDP’liler, ağızlarını her açtıklarında “6 milyon oy alıyoruz, onları temsil ediyoruz” diyorlar. Kılıçdaroğlu da onları “meşru” görüyor. Ama onlar, 6 milyon oyu değil PKK’yı ve elebaşı Öcalan’ı temsil ettiklerini kendileri itiraf ediyorlar.
DEMİRTAŞ VE TEMELLİ’NİN İKİYÜZLÜLÜĞÜ
Dün, Sezai Temelli, toparlamaya çalışmış, “şahsi görüşlerim” demiş. Hemen, Demirtaş devreye sokulmuş, “HDP, Kürt sorunu dahil olmak üzere, Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne taliptir, irade sahibi siyasi bir aktördür ve elbette muhataptır. Çözümün adresi de doğal olarak TBMM’dir.”
Nasıl bir siyaset, nasıl bir ikiyüzlülük, anlaşılır gibi değil. Sezai Temelli’nin bir tweet’iyle darmadağın olan CHP’yi toparlamak için yapılan ikiyüzlü açıklamalar bunlar. Neden ikiyüzlülük biliyor musunuz? Hem Sezai Temelli hem Demirtaş hem de diğer HDP’liler, terör örgütü PKK’ya rağmen, Öcalan’a rağmen herhangi bir karar alamazlar da ondan. Belki bazıları, Sezai Temelli’nin, “Muhatap İmralı” sözünü ilk kez duydu.
KİRLİ ARŞİVİNİZ ORTADA
Oysa, 12 Mayıs 2019’da Sezai Temelli aynı konuda tam olarak şunları söylemişti: “Barışın muhatabını yok sayarak Kürt meselesini çözemezsiniz. Bu meselenin muhatabı da sayın Öcalan’dır.”
Şimdi, HDP’yi adres gösteren Demirtaş, 6 Ekim 2012’de aynen şunları söylemişti: “Müzakere ile savaş durdurulur. Biz müzakere istiyoruz. Hükümetin müzakere için muhatapları BDP, KCK, Öcalan ve PKK’dır.”
Pervin Buldan, 6 Ocak 2013’te, “Kürt sorununun çözümü için sayın Öcalan, BDP ile Kürt halkı ve gerillalar muhatap alınmalıdır. Bir tarafı dışında bırakırsanız süreçten olumlu sonuç çıkmaz” açıklaması yapmıştı.
Şimdiki eş başkanlardan Mithat Sancar ise 23 Şubat 2020’de “İmralı’nın kapılarını açın ki barışın yolu sonuna kadar açılsın. Barışın yolu açılacaksa Öcalan mutlaka ve mutlaka bu yolun ışığı olarak en önemli rolü üstlenecektir. O nedenle diyoruz: Tecrit sadece bizim meselemiz değildir, bu ülkenin, barışının meselesidir” diyordu.
Şimdi hepsi, Temelli’nin açıklaması ile köşeye sıkışan Kılıçdaroğlu’nu kurtarmak için HDP’yi muhatap, TBMM’yi de adres gösteriyorlar. Yaptığı matematik hesabın esiri olan Kılıçdaroğlu onlara, onlar Kılıçdaroğlu’na muhtaç.
SORUNU TSK, EMNİYET, MİT ÇÖZÜYOR!!!
PEKİ sorunun adı “Kürt sorunu mu”?
HDP’liler sorunun maddelerini tek tek sayabiliyorlar. Tıpkı terör örgütü PKK ile ilişkileri gibi bu konuda da çok net duruşları var.
Mesela, anadilde eğitim istiyorlar, mesela özerklik/öz yönetim talep ediyorlar, mesela terörist Öcalan’a özgürlük diyorlar. Terörist PKK’lıların “öz savunma birlikleri” olmasını talep edenler bile var.
Peki CHP bu taleplerin hangisini karşılayacak?
HDP ve aynı zamanda terör örgütü PKK’nın talepleri olan bu maddeleri tartışmak bile bu ülkeye, şehitlerimize, milletimize ihanettir.
SORUN, SORUNU YANLIŞ TEŞHİS EDENLER
Dolayısıyla karşımızdaki sorun Kürt sorunu değil, “terör sorunu”dur… Onu da Türk Ordusu, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet ve Jandarma Terörle Mücadele Ekipleri çözüyor. Nitekim PKK’ya katılım, 2019’da 130, 2020’de 53 iken, 20 Eylül 2021’e kadar 38’de kaldı. Sadece üç yılda ikna ile 986 PKK’lı teslim oldu. 20 Eylül 2021 tarihine kadar PKK’ya katılım 38’de kalırken, aynı dönemde teslim olanların sayısı 151 olarak gerçekleşti. Terörle mücadele sonucu PKK’nın Türkiye topraklarındaki varlığı 196’ya kadar düştü. Terör sorunu çözülüyor ve bitecek ama şimdi asıl sorunumuz: Sorunu yanlış teşhis eden ve yanlış muhatap arayanlardır.