Osmanlı Devleti‘nin en çok tartışılan padişahı Sultan İkinci Abdülhamit’in torunu olmasıyla meşhur bilirdik Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nu…
Meğer tarihçiliği de dillere destanmış! Her tarihçide olmayan meziyet varmış Osmanlı torununda, değerlendirmemiş bu memleket onu…
Tarihi bilmekten öte, bir de yorumlayabiliyorsanız, gerçekten özelsiniz demektir! İşte Sultan Abdülhamit Han’ın torunu da bu cinsten…
Tarihi yorumlamak kolay iş de değildir ha! Bazen yorumluyorum diye saçmalamanın nobeline aday gösterilecek konuma da gelebilirsiniz.
Tıpkı şehzade efendimiz hazretleri gibi!
Zira kendileri, “Dedem Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u besmele çekerek aldı, birileri gibi kafa çekerek değil” diye buyurdu…
Zat-ı şahaneleri ne kadar bilir bilmem. Atatürk’ün hem Osmanlı padişahları hem de bütün Türk tarihi içerisinde en çok hayranlık duyduğu şahsiyet Sultan Fatih’tir…
Gelin Atatürk İstanbul’un fethi için ne diyor bir bakalım; “İstanbul’un fethi olayını değerlendirirken diyenler vardır ki: ‘Bizanslılar Türklerden daha medeni idiler, fakat Türklerin harsı kuvvetli olduğu için galip ve başarılı oldular!’
Bu anlayış anlatım doğru değildir. Gerçekte Türkler Bizanslılardan daha hem daha medeni idiler, hem de ırki karakterleri onlardan yüksekti.
Medeniyet dediğimiz harsın üç önemli özelliğini göz önünde tutarak olayı değerlendirirsek fikrimiz kolaylıkla anlaşılmış olur:
İstanbul’u alan Türkler, devlet hayatında elbette Bizans İmparatorluğu’ndan çok yüksekti. Türklerin İstanbul’un fethinde inşa ve icat ettikleri gemileri toplar ve her çeşit araçlar, gösterdikleri yüksek fen yeteneği, bilhassa koca bir donanmayı Dolmabahçe’den Haliç’e kadar karadan nakletmek dehası, daha önce Boğaziçi’nde inşa ettikleri kuleler, aldıkları tedbirler, Bizans’ı alan Türklerin fikir ve fen aleminde ne kadar ileri olduklarının yüksek şahitleridir.
Bizans prenslerinin Türk ordugahlarında staj yaptıklarını, her konuda ders aldıklarını da hatırlatmak isterim. Daha Atilla zamanında Doğu Roma İmparatorluğu’nun Türklerin haraçgüzarı olacak kadar siyasette ve askerlikte bilgi ve beceriden yoksun düzeyde olduğu bilinmektedir. Bizans’ı alan Türklerin, ekonomik hayatta, Bizanslıların çok ilerisinde olduğunu anlatmaya dahi gerek yoktur.”
Bir keresinde ise, kendisinin Fatih Sultan Mehmet’ten daha büyük olduğunun söylendiği bir sohbette şunları söylemiştir Gazi Paşa; “Ben Fatih’ten büyük olabilir miyim! Çok kereler Fatih’in karşılaştığı meseleleri düşündüğüm zaman ben de aynı çözüm yollarını bulmuşumdur. Yalnız, Fatih, benim karşısında kaldığım sorunları nasıl hallederdi? Bunu çok merak ederim.. İkinci Mehmet büyük adamdır büyük…”
Atatürk’ün Sultan Fatih ve Türk tarihine yönelik bu yönde başka sözleri de var.
Ancak, bu iki örnek bile yeter, İstanbul’un fethinin arkasındaki yüksek aklı, tekniği, fenni anlamaya ve Atatürk’ün bunlara yaptığı vurguya…
Zaten fethin, askeri ve siyasi ayağına bakarsanız Atatürk’ün yaptığı vurgu net görülür…
Mesela; Fatih, Bizans surlarını aşmadan şehri alamazdı, bunu bildiğinden topu icat etti.
Hristiyan alemindeki Katolik – Ortodoks çekişmesini, aradaki fay hatlarını çok iyi kullandı…
Tarih bilgisi de fetih sırasında devreye girdi; Gemileri karadan yürütüp Haliç’e indirme hadisesi var ya, aynı yöntemin Osmanlı’nın Balkanlardaki küçük bir kasabayı fethi sırasında kullandığını biliyordu…
Yani iş sadece besmeleden ibaretse, demek ki Fatih’ten önce İstanbul’u kuşatan padişahlar besmele bilmiyordu!
Bırakın padişahları, bu mantıkla İstanbul’u fethetmeye gelen Arap Ordusu’nun komutanları da, o orduda yer alan sahabeler de besmele bilmiyordu…
Onlarda biri, Eyüp Sultan’dı mesela…
Kaldı ki Osmanlı padişahları içerisinde de içki içenler vardı.
Kırık kaburga ile cepheye gidip, 200 yıllık geri çekilmeyi durduran Büyük GAZİ’ye minnet yerine nefret duyan, kim olursa olsun DÜŞMANDIR!