Aynı zamanda ünlü Fransız Müslüman fikir adamı Roger Garaudy’nin bazı kitaplarını da çevirmiş olan edebiyatçı, akademisyen Cemal Aydın, Garaudy’nin vefat yıldönümü (13 Haziran 2012) münasebetiyle kaleme aldığı yazısında Garaudy’nin eserlerinden Filistin davasına olan bakışını değerlendirdi.
Roger Garaudy gerçek anlamda bir “insanlık dervişi” idi. Hiçbir ülkenin, hiçbir halkın zulüm görmesine tahammülü yoktu. Garaudy’ye göre “Dünyanın en ücra bir kırsalında, ileride Nobel alabilecek yetenekteki bir çocuk, şayet ailesinin ve memleketinin yoksulluğu yüzünden öğrenim görememişse, bundan bütün insanlık sorumlu ve suçludur!” Garaudy buydu işte!
Dokuz sene önce bugün, 13 Haziran 2012’de Hakk’a yürüyen Fransa’nın dâhi düşünürü Roger Garaudy, hem başlıkta yer alan sözü söylemiş, hem de “Tıpkı son Haçlı gibi, son Siyonist de o topraklardan defolup gidecektir!” demişti. Açık ve net bir ifadeyle şöyle haykırmıştı: “Filistin’in yerli halklarına karşı yürütülen iki asırlık işgalden (1096-1291) sonra Haçlılar nasıl kovuldular ve son Haçlı 1291’de Akka’dan gemiye binip nasıl kaçıp gittiyse, Siyasî Siyonistler de öyle çekip gideceklerdir!”
Barış için çabaladı ama…
Garaudy bu kanaate rastgele varmadı. Uzun yıllar İsrailli liderler ile Filistinli liderler arasında arabuluculuk yaptıktan, iki tarafı uzlaştırmak için hayli zaman harcadıktan sonra vardı. Kendisinin “Hatıralar” kitabında İsrail liderleriyle Tel Aviv’de çekilmiş fotoğraflarına bakılabilir. Önce Filistinli liderlerle görüşüp İsrail’i artık kabullenmelerini ve barışın sağlanmasını istedi. Filistinlileri barışa ikna etti. “Peki. Ortada gayrimeşru bir çocuk var! Fakat bu çocuk gayrimeşrudur diye onu öldürmemiz elbette gerekmez!” diyen Filistinli liderlere karşılık, barış için önce Garaudy’ye söz veren, fakat çok geçmeden hemen cayan İsrailli liderlerin son derece ikiyüzlü ve art niyetli olduklarını geç de olsa fark etti.
Siyasî Siyonistlerin hedefinin, Filistinlilerin topraklarına el koyarak bütün Filistinlileri yurtlarından sürgün etmek olduğunu gördü. Onların bu niyetini anladıktan sonra da İsrail’in insanlık dışı korkunç planlarını ortaya çıkarmak ve Siyasî Siyonistlerin nasıl birileri olduğunu insanlığa tanıtmak için, uzun emek ve araştırmaların ürünü olan ve dünyada bir benzeri bulunmayan üç önemli eser kaleme aldı.
Kitapları yasaklanan düşünür
Önce “İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin” kitabını yazdı. Reddi ve inkârı mümkün olmayan belgelerle dolu bu eser, Fransa’da kitabevlerine dağıtıldıktan bir hafta sonra Yahudi lobisinin baskısıyla dağıtım şirketi tarafından toplatılıp yayınevine iade edildi. Buna çok öfkelenen Garaudy, hemen “İsrail Sorunu” kitabını kaleme aldı ve İsrail’in asıl maksadının ne olduğunu gözler önüne serdi. Fakat bu eser de toplatıldı ve kitabı basan yayınevi İsrail lobisi tarafından iflas ettirildi.
İnandığı dâvâda korku nedir bilmeyen bir adamdı Garaudy. “Don Kişot, Yaşayan Şiir” kitabında dediği gibi daha yirmi yaşındayken Don Kişot olmaya karar verip hayatının sonuna kadar o idealini devam ettiren gözü pek biriydi. O yüzden bu sefer de “İsrail, Mitler ve Terör” adlı müthiş kitabıyla Siyasî Siyonistlerin çanına ot tıkamak istedi. Yahudilerden korktukları için bu eseri hiçbir yayınevi basmaya cesaret edemeyince de, kendi adına bastırdı.
Vitrini kırdılar
Kitap, Romanyalı bir Fransız vatandaşı olan bir yiğit adamın kitabevinin vitrininde sergilendi. Siyonistler vitrini kırıp dağıttılar, kitabevini mahvettiler, sahibini de komalık ettiler. Fakat Fransız polisi o Siyonistleri ne yakaladı, ne de cezalandırdı. Tam aksine bu kitabın yasaklanmasını isteyen Yahudi lobisine boyun eğen Fransız adlî makamları emredileni yaptı. Kitabın yasaklanmasıyla yetinilmedi, yazar para cezasına çarptırıldı.
Eskiden Garaudy’nin bütün kitapları Paris’in en büyük ve en güçlü yayınevleri tarafından yayınlanır ve eserleri en az 500 bin satarken, bu üç kitaptan sonra hiçbir yayınevi onun hiçbir kitabını basmaz oldu. Çünkü yazarın “Hatıralar” kitabında anlattığına göre, Siyonistler bütün yayınevlerini dolaşarak “Şayet bundan sonra Garaudy’nin tek bir eserini dahi yayınlar veya eski bir eserini yeniden basarsanız, size Amerika’da çıkmış hiçbir eserin yayın hakkını verdirmeyiz!” diye tehdit etmişler.
İnsanlık dervişiydi
Dünyanın önde gelen devlet başkanları, seçkin sanatçılar, en ünlü düşünce ve bilim adamları tarafından saygı duyulan ve takdir edilen, 60’ı aşkın eser ve 10 binlerce makale yazan, kitapları 40’tan fazla dile çevrilen bir dâhi düşünür işte böyle susturuldu. Roger Garaudy gerçek anlamda bir “insanlık dervişi” idi. Hiçbir ülkenin, hiçbir halkın zulüm görmesine tahammülü yoktu. Garaudy’ye göre “Dünyanın en ücra bir kırsalında, ileride Nobel alabilecek yetenekteki bir çocuk, şayet ailesinin ve memleketinin yoksulluğu yüzünden öğrenim görememişse, bundan bütün insanlık sorumlu ve suçludur!” Garaudy buydu işte!
Batı’yı iyi tanırdı
Batı devletlerinin ve ABD’nin nasıl sömürgeci ve sömürücü bir kafa yapısına sahip olduğunu çok iyi bildiğinden, onların şerrinden geri bıraktırılmış ülkeleri korumak için elinden geleni yaptı. O mazlum ve mağdur ülkeleri tek tek dolaşarak ve liderleriyle görüşerek onlara yoksulluktan çıkış yollarını gösterdi. Batı karşısında nasıl davranmaları gerektiğini anlattı.
Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin Kuveyt’i işgal edince, Garaudy hemen Bağdat’a koştu. ABD’nin niyetinin Irak’ı zayıf düşürmek ve parçalamak olduğunu söyledi. “Amerikan Efsanesi” kitabında belirttiği gibi ABD’nin aslında “İsrail’in Sömürgesi” olmaktan başka kendisinin hiçbir iradesi bulunmadığını anlattı. Saddam’a “Ordunuzu derhal Kuveyt’ten çekmeniz lâzım. Bağdat’taki ABD büyükelçisinin bu işgale ABD’nin karşı çıkmayacağı şeklinde size söylediği söz, sizin için bir tuzaktır! İşgale devam ederseniz, ABD’ye yem olur ve İsrail’in kötü emellerine hizmet etmiş olursunuz!” diye uyardı.
Garaudy o görüşmesi sırasında Saddam’a, İsrail’in resmî belgeleri ve kayıtlarında yer alan şu korkunç planı da açıklamıştı: “Suriye’nin etnik yapısı, onu bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Bu parçalanma, sahil boyunca bir Şiî devleti, Halep bölgesinde bir Sünnî devleti, Şam bölgesinde bir diğeri ve … bir Dürzî kimliğinin gerçekleştirilmesiyle sonuçlanacaktır… Bu da bizim rahatça erişebileceğimiz bir hedeftir… Petrolce zengin ve iç mücadelelerin pençesindeki Irak ise, İsrail’in hedef tahtasındadır. Onun dağılması, bizim için, Suriye’nin dağılmasından çok daha önemlidir.” (İsrail Sorunu, s. 173)
Ne var ki Saddam, o zamanlar İran’ı yenilgiye uğrattığı için çok böbürleniyor, ordusuna çok güveniyordu, o yüzden Garaudy’nin canhıraş seslenişini duymazdan geldi. O vahşi Körfez Savaşı sonrasında hem kendisinin, hem de ülkesinin mahvolmasına sebep oldu. Garaudy yukarıda sözü edilen kitaplarında bizim ülkemizin insanlarına da şu uyarıları yapar: “İkinci Abdülhamid’e inanılmaz tekliflerde bulunan Siyasî Siyonizm’in kurucusu, Theodore Herzl, 1900’lü yılların başında İsrail’in sınırlarını şöyle çiziyordu: Kuzeyde (Türkiye’deki) Kapadokya’nın karşısındaki dağlardan, güneyde Süveyş kanalına ve doğuda Fırat’a kadar.” (İsrail Sorunu s. 158, dipnot 207). Onun izinde giden günümüz İsrail’inin Siyonist liderlerinden biri ise açıkça ve hiç çekinmeden “İsrail’in güvenliği Çanakkale boğazından başlar!” (s. 203) demiştir.”
O yüzden Türkiye’mizin geleceğini düşünen bütün bilim ve fikir adamlarının, en başta ve en öncelikli olarak da her görüş ve kanaatten bütün siyasîlerimizin, yukarıda sözü edilen üç eseri mutlaka dikkatle ve özenle okumaları gerekiyor. Unutmayalım ki İsrail bayrağındaki o iki kalın çizgiden biri Nil’i, diğeri Fırat’ı temsil eder.
Hitler’den bile gaddar
Şu hakikatin de bilinmesinde yarar var: Garaudy asla Yahudi düşmanı değildi. “Dinî Siyonistlerin” de düşmanı değildi. Çünkü Dinî Siyonistler, Allah tarafından gönderilecek ve kendilerini kurtaracak bir Mesih’in gelmesi beklentisi içindedirler ve onlar Siyasî Siyonistlerin kurdukları şu İsrail Devleti’ni asla kabul etmezler. Garaudy sadece “Yüzde doksan dokuzu Allah’ın varlığına inanmadığı hâlde, Allah’ın Nil’den Fırat’a kadar olan toprakları Yahudi kavmine vaat ettiğini savunan ve bunu gerçekleştirmek için her şeyi göze alan Siyasî Siyonistlerin” düşmanıydı. Bu düşmanlığında da haklıydı. Çünkü bugünün İsrail’inin Siyasî Siyonistleri, dünün Hitler’inden çok daha gaddar, çok daha vahşi yaratıklardır! Hiçbir kural tanımayan, masum çocukların ve bebeklerin bile canına kıyan o canavarlara düşman olmayan da zaten gerçek anlamda insan sayılmaz, insan olma niteliğini de taşıyamaz!
Mavi Marmara Gemisine bütün dünyadan katılımlar olmuşsa, bugün Filistinlilerin haklı, İsrail’in haksız olduğu gerçeği tüm dünyada haykırılmaya başlanmışsa, ABD ve Avrupa kamuoyları yavaş yavaş uyanıyorsa, bütün bunlarda Roger Garaudy‘nin onca emeğinin ve onca eserinin hatırı sayılır bir payı vardır. Günümüzdeki bu tür gelişmelere bakarak Garaudy’nin İsrail’e biçtiği o sürenin de iyice yaklaştığını görebiliriz. Yahudiler, Bütün Batı ve Doğu dünyası Hıristiyanları tarafından “Tanrı’yı (onların inancına göre hâşâ Tanrı olan Hz. İsa’yı) öldüren kavim olarak bilindikleri için asla ve kat’a sevilmezler. Haçlılar Kudüs’ü işgal ettiklerinde Yahudileri sinagoglarda, havralarda diri diri yakmışlardı. Endülüs’te de Müslümanların yanında en çok zulme uğrayanlar Yahudilerdi. İslâm dünyası tarih boyunca Yahudilere her zaman, her yerde kucak açmış, bağrına basmıştı. Şimdi ise insanlıktan uzak Siyasî Siyonistler, Müslümanları gücendirerek onları da küstürdüler, böylece de masum Yahudilerin bile geleceğini kararttılar. Bundan sonra olan Yahudilere olacaktır, çünkü Yahudiler kendilerine Müslümanlar gibi kucak açıp sahip çıkacak insanlar bulmakta artık çok zorlanacaklardır.
Star