Milli Mücadele’nin başlangıcı kabul edilen 19 Mayıs’ın 102’nci yıldönümünü “Atatürkle Kurtuluş” kitabını yazan araştırmacı-tarihçi Abdullah Özkan, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na değerlendirdi. Özkan, “Batı basını önce Mustafa Kemal’i isyancı olarak görüyordu ancak hareketin niteliği anlaşıldıkça dünya medyasında da tavır değişti. Fransız basını her gün tam sayfa Atatürk’le ilgili gelişmeleri haberleştirmeye başladı. Cumhuriyet ilan edildiğinde artık dünya basını da bu hareketten övgüyle bahsediyordu” dedi.
“30-31 Ekim’de Mondros Mütarekesi imzalanır ve sonrasında işgal güçleri gelir. Atatürk’ün, Adana’daki görevi bitmiştir ve Türkiye’ye döndüğünde Haydarpaşa açıklarında silahlı kuvvetlerinin demirlediğini görünce yanındaki yaverine, ”geldikleri gibi giderler” sözünü söylemiştir. Gerçekten de o süreçte Mondros Mütarekesi’nden sonra 6 aylık süreçte çeşitli girişimlerde bulunulmuş ama en sonda 19 Mayıs’ta Samsun’a bir görevle gönderilmesi ve oradaki isyanları bastırmak ve silahları toparlamak üzere gerçekleşti. Bu tarihi fırsatı isyanı bastırmak, işleri yoluna koymak için gönderilen Mustafa Kemal Paşa, yepyeni bir kurtuluş mücahadelesi başlattı. 16 Mayıs’ta, Zaman gazetesinde 1. sayfada küçük bir haber olarak, ”Mustafa Kemal Paşa görevine gönderildi” normal bir haber olarak çıkar ama o haber Türkiye’nin kaderini değiştirecektir. O tarihten 6 gün sonra Samsun’dan Havza’ya geçer ve bütün toplantıları gerçekleştirir, insanlara telgraflar gönderir ve işi örgütlemeye adım adım başlar.
23 kişilik karargahla yola çıktı
Görevli olarak gönderildiğinde 23 kişilik karargahı vardı ve onların da belirli bir bütçesi var ama bu görevi devam ederken zaten 20-30 gün sonra Temmuz’da İngiliz işgal komutanı hemen meseleyi anlar ve geri gönderilmesini ister ve geri çağrılır. Ancak askerlikten de istifa etmiştir ve tam anlamıyla halkın içine girer ve onları örgütler. 1 Sene sonra da arkadaşları ve kendi hakkında idam fermanıyla arama çıkar. Bu süreçte yaptığı en önemli iş Erzurum Kongresi ve ardından Sivas Kongresi. Bütün buralardaki dağınık durumdaki örgütleri birleştirir. Benim için Mustafa Kemal’in liderliği adım adım elde edilmiştir ve herkesin kabul edeceği bir liderlik oluşturmuştur ve o liderlik Heyet-i Temsiliye dediğimiz genel kongre ekibi halinde memlekette neredeyse kabine haline gelmiş ve çalışmalara başlamıştır.
Batı basınında Atatürk
Kurtuluş Savaşının başından itibaren batı basını milli mücadeleyle ilgili haberlere yer veriyordu. Atatürk ‘isyancı’ haline gelince önce haberler değişti. Ancak hareketin karakteri anlaşıldıkça Fransız gazeteleri neredeyse tam sayfa Mustafa Kemal ile ilgili gelişmelere yer verdiler. 1912’den itibaren 300’e yakın gazeteyi inceledim. Cumhuriyeti kurduğunda bütün dünya alem Atatürk’ün ne yaptığı anlıyor ve basının büyük bir kısmı da yanında yer alacak noktaya geliyor.