‘Doğu’nun Paris’i’ diye de bilinen Gaziantep’in otantik çarşıları, muhteşem müzeleri ve akıl almaz lezzetleri…
Herkese merhaba! Bu hafta yine bir gezi yazısı yazmaya karar verdim. Farkettim ki bu bende büyük bir heyecan yaratıyor. Genelde yazılarımda daha önce bizzat seyahat etme fırsatı bulduğum yerleri ele alıyorum. Bu hafta çok özlediğim Gaziantep şehrini yazmak istedim. Üç kez görme fırsatı yakaladığım Gaziantep beni her defasında farklı bir yönü ile büyülemeyi başarmıştı.
Muazzam tarihi, eşsiz lezzetleri ve hakikatli insanları ile huzurlarınızda Gaziantep.
Gaziantep, Hitit, Asur, Pers, Komagene gibi uygarlıkların vakti zamanında yaşam sürdüğü, medeniyetlerin beşiği olarak adlandırılabilecek şahane bir şehir. 1071 Malazgirt Savaşında Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na, Yavuz Sultan Selim döneminde ise Osmanlı’ya katılmış.
Gaziantep, tarihi dönemler açısından Kalkolitik, Paleolitik, Neolitik dönemlerden geçen; Tunç Çağından sonra; bağrında Mezopotamya, Eti, Mitanni, Asur, Med, Pers, İskender, Helen, Selefkos, Roma, Bizans, İslam Arap ve Türk-İslam gibi uygarlıkları barındıran çok köklü ve zengin bir tarihe sahip.
Kurtuluş Savaşı esnasında, İngiliz ve Fransız işgalleri sırasında Milli mücadeleye kahramanca ve onurlu desteklerinden ötürü “Gazi” ünvanını almış. Ayrıca yine müthiş bir detay olarak; Cumhuriyetin ilk gazisi Mustafa Kemal Atatürk, nüfusa burada kayıt olmuş.
Eğer Gaziantep’e seyahat etmeye karar verdiyseniz şimdi sayacağım bu önerileri mutlaka göz önünde bulundurun.
Havayolu ile bir çok şehirden Gaziantep’e ulaşmak mümkün. Gaziantep Oğuzeli Havalimanı şehir merkezine yarım saat mesafede. Havalimanı içinde bir çok araç kiralama şirketi mevcut. Eğer tur programı ile geziye katılmadıysanız şehri ve civarını araç kiralayarak gezebilirsiniz.
Konaklama olarak ise şehir merkezinde kalmanızı öneririm. Ben üç gidişimde de Tuğcan Otel’de kaldım. Çok merkezi ve her yere yürüme mesafesindeydi. (IG: @tugcan_hotel )
Ülke genelinde Pazartesi günleri müze ve ören yerleri kapalı olduğundan bu hususa dikkat etmeniz önemli. Zira Gaziantep bir müze cenneti.
Zeugma Müzesini duymuşsunuzdur. Belki de ziyaret de ettiniz. Dünyada yer alan üç mozaik müzesinden ikisi Türkiye’de. Bunlar Gaziantep ve Antakya şehirlerindeler. Bana göre Zeugma Müzesi Türkiye’de yer alan en kapsamlı ve güzel müze. Ziyaretinizi Zeugma’ya göre şekillendirmenizde fayda var diyebilirim.
Zeugma’da meşhur Çingene Kız mozaiği bulunuyor. Çingene kız mozaiği Da Vinci’nin Mona Lisa eseri gibi üç çeyrek bakış tekniği ile yapılmış ve odanın hangi köşesine gitseniz tablonun size baktığını hissediyorsunuz. Gerçekten büyüleyici bir an yaşayacaksınız. Zeugma Müzesi’nde ayrıca ‘Mars Heykeli’ de var.
Gaziantep’in eşsiz lezzetteki yemeklerine geçmeden Emine Göğüş Mutfak Müzesi’ne göz atmanızda fayda olabilir. Kethüdazade Konağı olarak 1905’lerde yapılmış olan bina 2008’de müze haline dönüştürülmüş. Müzede günümüzde de kullanılan veya antik değeri olan pek çok mutfak malzemesi sergileniyor. Gaziantep’e özgü olan yemekler, tatlılar, baharatlar ve daha pek çok şey hem Türkçe ve hem İngilizce olarak müzede sizleri bekliyor.
Gaziantep’in ilginç bir müzesi daha var: Para Müzesi. Binası 1920 yılında yapılmış olan bu müze az kişi tarafından biliniyor. Fakat ben çok ikonik ve değerli buldum. Arşivinde her tarihi dönemden, birbirinden ilginç paralar var.
Şehirde yer alan Atatürk Evi’ni de mutlaka görün isterim. Gazi Mustafa Kemal’in Gaziantep’e geldiğinde yattığı yatak, kullandığı eşyaların sergilendiği bölümle başlayan Atatürk Evi son derece modern şekilde dizayn edilmiş bir müze örneği.
Hamam Müzesi de çok ilginç bir yer. Burası Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliyenin 1577 tarihli hamamı. 2015 yılında Gaziantep Belediyesi tarafından restore ediliyor ve Osmanlı hamam kültürünün sergilendiği bir müzeye dönüştürülüyor.
Sunay Akın’ın İstanbul’dan sonra açtığı ikinci oyuncak müzesi Gaziantep’te yer alıyor. Atatürk müzesi ile hemen aynı sokakta.
Müzelerden sonra Gaziantep’in olağanüstü güzel sokaklarında ve çarşılarında bir tura ne dersiniz? İlk istikamet Bakırcılar Çarşısı… Burası Gaziantep’in en ünlü çarşısı. İsmini de orada satılan bakır eşyalardan alıyor. Bakır işçiliği bu şehirde oldukça eski zamanlardan beri var. Her köşe başında bakır sahanlar, çaydanlıklar, cezveler, bardaklar işleyen ustalar görecekseniz. Hemen telefonlarınıza sarılın. Süper fotoğraflar çekebilirsiniz!
Tarihi Bey Mahallesi. Ben buraya üç gidişimde de uğradım. Beni çok etkileyen bir yer. Burası Selanik doğumlu Atatürk’ün Türkiye’de resmi olarak nüfusa kayıtlı olduğu mahalle. Burada 20 yy’a kadar Müslümanlarla Ermeniler kapı komşusu olarak yaşamışlar. Instagramcılar buraya bayılacak.
Yerel lezzetleri ve kültürü tatmak adına Elmacı Pazarı olmazsa olmaz bir durak. Bazı yerlerde Almacı Pazarı diye de geçebiliyor. Otantik ve nostaljik bir ortamda olacağınıza garanti verebilirim. Eve dönmeden buradan fıstık, ceviz gibi kuruyemişler, baharatlar da alın derim.
Son olarak seyahat planınıza göre zamanınız kalırsa Rumkale’yi de görün. Burası bir doğa harikası. Rumkale Nizip ilçesinde olan Kamışlı Köyü’nün içinde bir yarımada. Hz. İsa’nın havarilerinden biri olan Yohannes’in Rumkale’de yaşamış olduğu rivayet ediliyor. Hristiyanlık dini için kutsal bir alan.
Şimdi gelelim birçokları için Gaziantep’i esas ziyaret etme nedeni olan yeme – içme aktivitelerine… Belirtmek isterim ki şehir yeme içme konusunda bir cennet. Her gidişimde ayrı bir lezzet keşfedip mest olmuşluğum var. Mutlaka atladıklarım olacak ama bana göre şehirde uğranılması gereken lezzet durakları şu şekilde;
● Şehrin en ikonik lezzetlerinden birisi olarak Küşleme için Kebapçı Halil Usta.
● Ali Nazik Kebabı için kesinlikle İmam Çağdaş.
● Kıyma Kebabı için önünde bitmeyen kuyruklara tahammül edebilirseniz Kebapçı Ömer.
● Bir nevi yoğurt çorbası olan Yuvalama için Yesemek.
● Antep mutfağında meyveli et yemekler çok önemli. Ayvadan kayısıya neredeyse her meyveyle kebap yapılıyor. Yiyeceğiniz en güzel meyveli kebaplar ise Mutfak Sanatları Merkezi (MSM)’nde.
● Antep’te iki türlü lahmacun var. Biri klasik kıymalı, diğeri ise kıymaya ek olarak, kabuğu ile birlikte rendelenmiş ayva, soğan ve nar ekşisi gibi başka malzemeler de olan soğanlı lahmacun. Lahmacun için Çıtır en iyi adres.
● Ben baklava ve künefe sevdalısı değilim. Fakat gezi partnerlerim genel olarak Güllüoğlu’nun baklavalarına bayıldılar diyebilirim. Çelebioğulları da gayet iyiymiş öyle dediler.
● Kendi adıma Türkiye’de yediğim en iyi tatlı Gaziantep’teydi. Zeki İnal’ı mutlaka not alın. Böyle bir yer olamaz! Öyle bir şöbiyet tatlısı yapıyorlar ki aklınızı kaybedeceksiniz. Bir oturuşta üç adet yemişliğim var. (Instagram adresleri: @zekiinal_1830 )
● Ciğer sevdalısıysanız Ciğerci Mustafa leziz bir durak olacak. Malzemesini çok bol kullanıyor.
● Antep’in bir diğer olmazsa olmazı Katmer için iki önerim olacak. Katmerci Zekeriya Usta ve Metanet.
● Şehirde sabah kahvaltılarının olmazsa olmazı Beyran Çorbası. Bunun için yine ilk durak olarak Metanet’e gitmenizde fayda var efendim.
● Nohut Dürüm önemli. Fakat porsiyonu fazla gelebilir yarım söyleyin. Bir de Dürümcü Recep Usta’ya selamımı.
● Şehirden ayrılmadan önce Menengiç Kahvesi ve Zahter Çayı da içmeniz önerilir. Şehirde yer alan en ikonik yapılardan birisi olan Tahmis Kahvesi bu içecekler için enfes bir adres. Burada bir sürü fotoğraf çekebilir sevdikleriniz için kahve alışverişinde bulunabilirsiniz.
● Şık ve lüks bir mekan arayışındaysanız Hışvahan ideal durak olacaktır. Yemekleri de çok iyi.
● Papirüs Cafe’yi unutmayalım. 1884 yapımı muhteşem dekorasyonlu bir Ermeni konağında Menengiç Kahvesi ve Zahter Çayı harika gidiyor.
Kaynak: Brandlife / Doğuş Bengi