Ülkücü Hareketin Lideri Başbuğ Alparslan Türkeş vefatının 24. yılında rahmetle anılıyor.
Türk siyasi tarihinin önemli isimlerinden Alparslan Türkeş, Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinin Yukarı Köşkerli köyünde yaşayan Koyunoğlu ailesinin bir toprak meselesi yüzünden giriştiği kavga sonucu, Sultan Abdülaziz’in fermanıyla Kıbrıs’a sürgün edilmesi nedeniyle 25 Kasım 1917’de, Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanım’ın oğulları “Ali Arslan” olarak Lefkoşa’da doğdu.
İlkokul ve rüştiye yıllarında Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asim Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş hocalardan feyz alan Türkeş’in adı Osman Zeki Bey tarafından “Sultan Alparslan’a denk bir yiğit Türk ol” diyerek, “Alparslan” olarak değiştirildi.
Ailesiyle 1933 yılında İstanbul’a yerleşen Türkeş, Kuleli Askeri Lisesi’ne kaydoldu. 1936’da Kuleli Askeri Lisesi’ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitiren Türkeş’in, Ankara ve Harp Akademisi yılları başladı. Türkeş, 1938’de genç bir teğmen olarak Harbiye’den mezun oldu.
Türkeş, 1944 yılında “Muzaffer Şükriye” ile evlendi. Bu evlilikten Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adlı çocukları olan Türkeş, 1974’te eşini kaybetti.
Daha sonra, Seval Hanım ile ikinci evliliğini yapan Türkeş’in, Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adlı iki çocuğu daha oldu.
1944’te üsteğmen rütbesindeyken Nihal Atsız ve Nejdet Sançar ile “Irkçılık-Turancılık” davasından yargılanan Türkeş, 9 ay 10 gün Tophane Askeri Hapishanesi’nde kaldı. 1945’te Askeri Yargıtay kararıyla tahliye edilen Türkeş, 1947’de beraat etti.
Türkeş, 1947’de 15 Türk subayıyla birlikte ABD Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulu’nda iki yıl eğitim gördü. 1951’de kurmaylık sınavını kazanan Türkeş, 1955’de Harp Akademisi’nden Kurmay Binbaşı olarak mezun oldu.
Daha sonra, dış görev için açılan sınavı kazanarak ABD Pentagon’da NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atanan Türkeş, bu arada ekonomi eğitimi de gördü.
1957’de Türkiye’ye dönen Türkeş, 1959’da Almanya’ya Atom ve Nükleer Okulu’na gönderildi. Alparslan Türkeş, bu okulu başarıyla bitirmesinin ardından Kurmay Albay oldu.
27 Mayıs darbesi
27 Mayıs 1960’da Milli Birlik Komitesinin ülke yönetimine el koyduğunu açıklayan bildiriyi radyodan okuyan Türkeş, ihtilal hükümetinde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlendi. Türkeş, bu vazifesi sırasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü gibi kurum ve kuruluşları kurdu.
Milli Birlik Komitesi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, 13 Kasım 1960’da Türkeş ve “ondörtler” olarak bilinen arkadaşları emekliye sevk edilerek tasfiyeleri sağlandı. Bu gruptakiler zorla evlerinden alınıp yurt dışında görevlendirilmek suretiyle sürgün de edildi. Türkeş ise Türkiye’nin Hindistan Büyükelçiliği Müşaviri sıfatıyla sürgüne gönderildi.
1963 yılında yurda dönen Türkeş, dava arkadaşlarıyla birlikte kadro oluşturup partileşmek amacıyla “Huzur ve Yükseliş Derneği”ni kurdu.
Kısa bir süre sonra Talat Aydemir’in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiasıyla tutuklanan ve Mamak Askeri Cezaevi’nde 4 ay hücre hapsinde yatan Türkeş, ardından yargılandı ve beraat etti.
CKMP Genel Başkanlığı’na seçildi
Türkeş, 1965’de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine (CKMP) katıldı ve partinin Büyük Kurultayı’nda Genel Başkanlığa seçildi. Türkeş, aynı yıl yapılan genel seçimlerde de Ankara milletvekili oldu.
1969 CKMP’nin adı Milliyetçi Hareket Partisi, amblemi de üç hilal olarak değiştirilirken, Türkeş o yıl yapılan genel seçimlerde ise Adana milletvekili olarak seçildi.
Türkeş, ilki 31 Mart 1975 -13 Haziran 1977 yılları, ikincisi de 1 Ağustos – 31 Aralık 1977 tarihlerinde Süleyman Demirel Başkanlığında kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yaptı.
Türkiye’de 1968 yılından itibaren Marksist ve komünist gençlik hareketlerinin üniversitelerde yer almaya başlaması ile Türkeş, toplanan çok az sayıdaki gence verdiği seminerlerle Türk toplumculuğu ve milliyetçiliğini anlattı. Kısa zamanda çoğalan ve örgütlenen gençler “Dokuz Işık” etrafında toplandı.
12 Eylül askeri darbesi
12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbeden 3 gün sonra teslim olan Türkeş, önce Uzunada’da daha sonra da Ankara Askeri Dil Okulu’nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastanesi’nde 4,5 yıl hapis yattı. Bu süreçte Türkeş ve 218 ülkücünün idamı istendi. Türkeş, 9 Nisan 1985’de tahliye oldu ve beraat etti.
Türkeş, 1987’de siyaset yapma yasağının kalkmasının ardından Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) olağanüstü kongresinde partinin Genel Başkanı oldu. Türkeş, 1991 yılındaki genel seçimlerde MÇP’nin RP ve IDP ile yaptığı seçim ittifakı neticesinde Yozgat milletvekili seçildi.
1992’de 12 Eylül’ün kapattığı partilerin tekrar açılabilmesine ilişkin değişikliğin ardından MHP’nin son kurultay delegeleri, MHP’nin isim ve amblemini MÇP’nin kullanabilmesine karar verdi. Bu çerçevede 1992’de yapılan MÇP’nin 4. Olağanüstü Kurultayı’nda partinin adı MHP, amblemi üç hilal olarak değiştirildi.
Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997’de geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
ALPASLAN TÜRKEŞİN’İN BİLİNMEYEN YÖNLERİ !
Gazetecilik mesleğine 1984 yılında rahmetli Kemal Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi’nde başladım. 1990 yılında Hürriyet Gazetesi’ne transfer oldum ve 1996 yılında Kanal D’ye geçerek televizyon camiasına girdim.. Halen, kendi imkanlarımla mesleğimi icra etmeye çalışıyorum. Gazetecilikte ihtisas alanım ağırlıklı olarak, istihbarat, strateji ve terörle mücadeledir. O nedenle siyasilerle pek bağlantım olmazdı. Yine de geçen uzun meslek hayatımda, çeşitli nedenlerle bir çok politikacı ile tanışma fırsatım oldu. Halen TBMM bünyesinde yakından tanıdığım milletvekilleri, genel başkanlar, hatta bakan dahi var..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, MHP lideri Devlet Bahçeli, İYİ Parti lideri Meral Akşener yakın zamana kadar “özel görüşmelerde” bulunduğum siyasetçilerdir. Rahmetli B. Ecevit, M.Yılmaz, T. Özal, M. Yazıcıoğlu gibi liderlerle gazeteci-siyasetçi ilişkim olmuştur.
Bunlar arasında unutamadığım lider ise Başbuğ Alpaslan Türkeş’tir. “Sıcak siyaset” yaptığımız “12 Eylül öncesi”nde tokalaşma ve iki cümle konuşma! fırsatı bulduğum Alpaslan Türkeş ile, o dönemde böyle bir anı yaşamak, genç bir ülkücü için kelimelerle izah edilemeyecek kadar anlamlı idi. O yılların kendine özgü heyecanı vardı ve bir başka anlam taşıyordu..
Aradan “acı ve ızdırap” dolu yıllar geçti. Türkeş, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi tarafından 29 Nisan 1981 tarihinde açılan “MHP ve ülkücü kuruluşlar ana davası” kapsamında, idam cezası istemiyle yargılanmıştı. ( Aynı davaya dahil edilmek üzere İstanbul’dan Ankara’ya sevk edilerek (Yılma Durak, Celal Adan gibi isimlerle) Mamak Cezaevi’ne konuldum. Davanın açılmasıyla hakkımda “takipsizlik kararı” verilmişti) Türkeş, 11 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı ve toplam 4 yıl 7 ay 25 gün tutuklu kaldıktan sonra, 9 Nisan 1985 tarihinde tahliye edildi. Tahliyesinden sonra zaman zaman geldiği Kartal Yakacık’taki evde bir araya gelerek, sohbet ederdik. Cezaevi sürecinden sonra ilk geldiği İstanbul ziyaretinin, ilk Cuma günü idi. Cuma Namazı için Fatih Caimisi’ni seçmişti. Tercüman Gazetesi’nin Muhabiri olarak, Alpaslan Türkeş’i izlerek rutin haber yapmakla görevlendirilmiştim. İşte o gün, Fatih Camisi içersinde namaz kılındığı esnada, gazeteciliğin de getirdiği refleksle deklanşöre bastım. Namazda olmasına rağmen rahmetli Türkeş’in gözü, patlayan flaşın geldiği noktaya kaydı. Tabii, o heyecanla bir daha deklanşöre basamadığımı itiraf etmeliyim…
O fotoğraf hiç bir yerde yayınlanmadı. Alpaslan Türkeş’in bir cami içerisinde namaz kılarken çekilen ilk ve tek fotoğrafını “Türkulak.com.tr” de yayınlıyorum.
Not : Ayasofya’da ilk namaz Alpaslan Türkeş tarafından kılınmıştır. 1970’li yıllarda Milliyetçi Cephe hükümetinin iktidarı sırasında İslam Konferansı Örgütü’nün Dışişleri Bakanları zirvesinde namaz Ayasofya’da kılınmış.. Ayasofya’da ilk namaz Alpaslan Türkeş tarafından Ayasofya’nın Hünkar Mahfilinde kılınmıştır..
***
Rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş ile unutamadığım en önemli an ise, O’nun pek kimse tarafından bilinmeyen yönüdür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meral Akşener gibi liderler ile evlerinde uzun sohbetlet yapan bir gazeteci olarak şunu belirtmek isterim; “Alpaslan Türkeş, her anlamı ile gerçek bir liderliğin tarifidir….”
1988 yılında rahmetli Servet Kabaklı, İrfan Ülkü ve (Halen Yeniçağ Gazetesi İcra Kurulu Başkanı) Ahmet Yabuloğlu’yla birlikte, ailece Etiler’de bahçeli müstakil bir evde toplandık. Bu ev bir işadmına aitti. Rahmetli Türkeş, eşi Seval hanım, ev sahibleri, sanatçı İlhami Gençer ve bizler hep bir aradaydık. Yemek, muhabbet derken saatler ilerlemişti… Ve İlhami Gencer’in eşliğinde milliyetçi marşlar söylüyorduk .. Derken, “Türk Sanat Müziği” ağırlıklı şarkılar söylemeye başladık. Benim için unutulmaz, müthiş anlardı. Hadi marşlar tamam da!.. Başbuğ ile oturmuş karşılıklı şarkı söylüyorduk.. O sert tavırlı, keskin bakışlı, herkesin “önyargılı bir gözle” baktığı Alpaslan Türkeş’in, şarkılara neşe ile eşlik etmesi, açıkcası beni şaşırtmıştı..
İşte, Alpaslan Türkeş’in ne kadar entektüel bir yapıya sahip olduğuna bizzat şahit olmuştum. Hatta o muhteşem anları birlikte yaşamıştık. Tabii, özel bir toplantı olduğu için o gece “kayıt dışı” kaldı.
Bu örnek bağlamında, her liderin ( duygusal bir insan olduğunu) bilinmeyen bir çok yönlerinin bulunduğu gerçeğini unutmayalım….
Emin Demirel