Türkiye’nin en çok okunan yazarı Yılmaz Özdil, hükümetin aşı politikasını eleştirdi. Özdil, “Bir senedir bu milletin gözünün içine baka baka yalan söylediler. Bir toplum bir senedir kendisine gerçekleri söyleyenleri değil, yalan söyleyenleri alkışladı. Yalan söyleyenlerin yalan söylediklerini bildikleri halde onu yaşamak istediler” dedi.
SÖZCÜ yazarı Yılmaz Özdil, TELE 1’de Mercek programında Tuba Emlek’in konuğu oldu. Özdil, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından alınan andımızın okutulmasını engelleme kararıyla ilgili konuştu.
Fıkra İle Özetledi
Bir fıkra ile durumu özetleyen Yılmaz Özdil, şunları söyledi:
* Bir Alman, bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk bir araya gelir. Türk demiş ki, ‘Bundan sonra ben fıkralarınızda yer alamayacağım çünkü bana Türk denmesi yasaklandı’..
* .Çünkü deniyor ki Türk’e Türk demeyelim. Peki ne diyelim kardeşim? Bari bunu söyleyin.
* Türkiye’de ağız dolusu olarak ve son derece normal bir şekilde Alman’a Alman, İngiliz’e İngiliz, Rus’a Rus, Arap’a Arap denmesi serbest… Ama Türk’e Türk dendiği zaman ırkçılık oluyor.
* Fransız’a Fransız demek neden ırkçılık olmuyor da Türk’e Türk demek ırkçılık oluyor? Danıştay’daki arkadaşların bunu da izah etmesinde fayda var.
“Andımızı Kaldırmak Dört Dörtlük Karşı Devrimdir”
Andımız kararının yıllardır devam eden bir süreç olduğunu vurgulayan Özdil, şu ifadeleri kullandı:
* Hepimiz çok iyi biliyoruz ki andımıza karşı düşmanlık, andımız üzerinden aslında Türk kavramına düşmanlık, andımız üzerinden Mustafa Kemal, Kuvayi Milliye, ülkenin kurucu değerlerine karşı düşmanlığın bir ortak paydası var. Bu da bölücü, tarikatçı, cemaatçi kesimlerin ortak paydası.
* Sadece bir etnik köken karşıtlığı olarak bakmak yanlıştır. Aynı zamanda andımızı kaldırmak dört dörtlük bir karşı devrim faaliyetidir.
* Bugün itibarıyla bunun yeniden gündeme gelmesi ise bana göre zaman ayarlı bir süreçtir. Çünkü gördüğümüz kadarıyla AKP özüne dönüyor.
* Geniş halk kitlelerini yöneten bir iktidar olmaktan çıkıp, uğradığı yoğun oy kaybı nedeniyle kendi siyasal İslamcı köklerine sarılacak diye ben düşünüyorum. Bunu da bu çerçevede görüyorum.
“Sadece Mhp Değil, Chp Ve İyi Parti De Yeterli Tepki Veremedi”
MHP lideri Bahçeli’nin sadece Danıştay’ı eleştirdiği açıklamasına değinen Özdil, şöyle konuştu:
* Sadece MHP değil, temel ilkeleri 6 oku arasında milliyetçilik olan CHP’nin de aslında andımız konusunda yeterli tepkiyi vermediğini görüyoruz.
* MHP kökenli ağırlıklı insanlardan oluşan İYİ Parti’nin de yeterli tepkiyi göstermediğini görüyoruz. Veya Atatürkçü, yurtsever geçinen gazetecilerin çoğunun sırf önümüzdeki seçimle ilgili pozisyonlarda kendilerine yer aradıkları için andımız konusuna yeterli tepkiyi göstermediklerini görüyoruz.
* Andımız meselesine hak ettiği şiddette, hak ettiği ölçüde tepki göstermeyen sadece MHP değil. Andımızın kaldırılması süreci ilk başladığı yıllarda ama özellikle açılım döneminde andımızı kaldırmanın talebinin bizzat Kandil’den, İmralı’dan geldiğinin konuşulduğu dönemde, toplumdaki partilerin ve medyanın gösterdiği tepkiyi hatırlayın. Ve bugünkü tepkiyi hatırlayın.
* AKP’nin zaman ayarlı sürecinin ne kadar başarılı olduğunu görürsünüz. Yani bugün başta Türk medyası olmak üzere siyasi partiler de kendi pozisyonlarını kaybetmemek için andımızdan vazgeçmeye hazır bir görüntü çiziyorlar.
“Bu Konuda Vatandaşın Genelinde Kafa Karışıklığı Yok”
“Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ kavramı herhangi bir etnik kökeni dışlamaz” diye devam eden Özdil, şöyle konuştu:
* Aksine bu topraklarda yaşayan bütün etnik kökenleri aynı anayasal haklar şemsiyesi altında toplar. Bunun böyle olduğu da aslında bu tartışmaları yürüten insanlar tarafından da biliniyor.
* Aslında vatandaşlar arasında ‘Ne mutlu Türküm diyene’ kavramı konusunda herhangi bir kafa karışıklığı yok.
* Vatandaşın genelinde ‘Ne mutlu Türküm diyene’ konusunda herhangi bir tereddüt, tartışma, itiraz yok. Problem başta iktidar, daha sonra muhalefet partilerimizin tepe yönetiminde oluşmuş ve medyamızda yaşanan mütareke işgali yüzünden aslında kafa karışıklığı varmış gibi görünüyor.
“Biontech Aşısının Geldiğinden Eminim”
5,5 milyon doz gelmesi beklenen Biontech aşısıyla ilgili de konuşan Özdil, “Ben geldiğinden ve yapıldığından eminim. Hatta ondan sonra antikor testleri de mutlaka yapılmıştır. Korona ilk başladığında AKP Genel Başkanı, Saray’ı terk etmişti. İstanbul’da kalıyordu. Şimdi binlerce kişilik kongrelerin içindeler. Dolayısıyla antikor testlerinin yapıldığını görüyoruz” dedi.
“Bir Sene Milletin Gözünün İçine Baka Baka Yalan Söylediler”
Özdil, hükümetin aşı politikasını ise şöyle eleştirdi:
* 39 yıldır bu toplumu gözlemleyen, vatandaşın menfaati için zaman zaman kendi canını ve kariyerini bile riske atan bir gazeteci olarak; korona meselesi benim bu ülkenin pek çok kuruluşuna, bilim adamlarına, sağlık çalışanlarına ve bizatihi yurttaşlara olan inancımı sarstı.
* Bir sene oldu. Bir senedir bu milletin gözünün içine baka baka yalan söylediler. Bir toplum bir senedir kendisine gerçekleri söyleyenleri değil, yalan söyleyenleri alkışladı.
* Yalan söyleyenlerin yalan söylediklerini bildikleri halde onu yaşamak istediler. Bu toplumu corona bağlamında kimse kurtaramaz.
“Yanılmayı Çok İsterdim”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Ocak-Şubat ayları için 50 milyon doz aşı sözü verdiği, her gün 2 milyon aşı yapılacağını söylediği dönemde “Aşı olalım mı olmayalım mı diye tartışmanız yersiz. Çünkü aşı olamayacaksınız” dediğini, bu yüzden hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu belirten Yılmaz Özdil, sözlerini şöyle sürdürdü:
* O zaman ejder meyveli smoothie içenler aşı olacak, hava karardıktan sonra pazarlardan çöplerden sebze meyve toplayanlar olamayacak. ‘Anca beraber kanca beraber’ diyenler olamayacak, ‘Bana ne birader her koyun kendi bacağından asılır’ diyenler olacak.
* 40 günlük bebeğe tek taş pırlanta takan tesettür sosyetesi olacak, üniversite mezunu saygın bir meslek sahibi olmasına rağmen iş bulamayan, siyanürle intihar edenler olamayacak demiştim.
* Yanılmayı çok isterdim. Ama tam olarak maalesef benim söylediğim gibi oldu.
Kaynak: Penceretv