Saldırıları El Kaide bağlantılı Hurraseddin’den ayrıldığı öne sürülen grup üstlense de Atabay, istihbarat örgütlerine dikkati çekti. Sultan ise Hurassedin’in IŞİD ile El Kaide arasında geçişi sağlamasından dolayı “Rakka Durağı” olarak anıldığını söyledi
Ali Kemal Erdem – Independent
Bahar Kalkanı operasyonunun ardından Türkiye ile Rusya arasında sağlanan anlaşma ile geniş çaplı çatışmalar dursa da İdlib’de gerginlik son bulmuş değil.
Bölgede zaman zaman Suriye ordusu ile muhalifler arasında karşılıklı kısa süreli çatışmalar ve ateş açmalar sürüyor.
İdlib’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) da ciddi bir askeri gücü bulunuyor.
Binlerce asker ve çok sayıda zırhlı araç, gözlem noktalarına konumlandırılmış olarak bölgenin güvenliğini sağlamaya ve Türkiye’yi olası bir yeni göç dalgasından korumaya çalışıyor.
Ancak Suriye’nin kuzeyinde konuşlanan TSK güçleri için farklı riskler de bulunuyor.
Afrin-Bab-Cerablus bölgelerinde konumlanan güçler için YPG’den kaynaklanan saldırı riski varken İdlib’de Suriye ordusunun zaman zaman yaptığı topçu-roket atışları dışında farklı isimlerle üstlenilen saldırılar da olmakta.
İdlib’de büyük çaplı çatışmalar olmasa bile zaman zaman saldırılar sürüyor / Fotoğraf: AA
İki gün arayla saldırı
Son günlerde bu saldırılara yenileri eklendi. Biri 13 diğeri 15 Mart tarihlerinde olmak üzere İdlib’de el yapımı patlayıcılar kullanılarak TSK araçlarını hedef alan saldırı girişimleri oldu.
Maddi hasarla sonuçlanan bu olaylarda şu an herhangi bir şehit veya yaralı bildirilmedi.
Son saldırıları Ebu Bekir Sıddık adlı radikal bir örgüt üstlendi. Örgüt, saldırı anına dair olduğunu iddia ettiği bir görüntü paylaştı.
Bu radikal grup, daha önce de TSK’ya yönelik saldırılar düzenlenmişti.
Son saldırılar akıllara farklı çevrelerce mi yoksa bir grup tarafından farklı isimlerle mi saldırı gerçekleştirildiği sorusunu getiriyor.
21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terörizmle Mücadele Araştırma Merkezi Başkanı Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay’ın verdiği bilgiye göre son iki olayla birlikte 20 gün içinde meydana gelen saldırı sayısı .
“Saldırıların arkasında istihbarat örgütleri de bulunmakta”
Saldırıların art arda gelmesinin dikkat çekici olduğunu söyleyen Atabay, sözlerini şöyle sürdürdü:
İdlib’de zaman zaman TSK unsurlarına yönelik; mayınlama, el yapımı patlayıcı kullanma, taciz, silahlı saldırı gibi saldırıların arkasında değişik terörist gruplar ve bunların da arkasında farklı istihbarat grupları bulunmaktadır. Türkiye’nin orada bulunmasından rahatsız olan grup ve ülkeler hangileri ise onların bu tip eylemlerin arkasında bulunduğunu söyleyebiliriz.
Radikal örgütler, adlarını gizlemek için değişik adlarla gruplar oluşturuyor
Atabay, “Özellikle son günlerde radikal ana örgütler; kendi eylemlerini gizlemek ve doğrudan hedef haline gelmemek adına değişik adlar altında küçük gruplar oluşturmak suretiyle, bir diğer ifadeyle vekaletin vekaleti haline getirdikleri küçük terörist unsurlarla terörist eylemlerde bulunmaktadırlar” diye konuştu.
“El Kaide tabanlı örgüt geçen yıldan beri 10 saldırı düzenledi” Atabay, “Örneğin son günlerde İdlib sahasındaki eylemleriyle adından en çok söz edilen Ensar Ebu Bekir Sıddık örgütü bu tip vekilin vekili bir örgüttür. Esasen bu silahlı grup El Kaide tabanlı Hurraseddin terör örgütünün bir parçasıdır ama aralarında bağ yokmuş gibi izlenim yaratılarak sahada kullanılmaktadırlar. Bu örgütün geçtiğimiz yıl ortalarından itibaren 10 civarında saldırısı olmuştur, Özellikle son 20 gün içinde art arda gelen üç saldırısı dikkat çekicidir” ifadelerini kullandı.
Saldırıları düzenleyen grubun El Kaide bağlantılı olduğu iddia ediliyor
“Radikal örgütler ortamın karmaşık yapısından istifade ediyor”
Atabay, bu tip örgütlerin başta küresel aktörlerin ve Suriye rejim gücü dahil olmak üzere bölgedeki bazı ülkelerin istihbarat örgütlerince kullanıldıklarına dikkati çekerek, “Amaç bölgede kaos ve istikrarsız bir yapı oluşturmak ve Türkiye’yi tazyik etmektir. Bölgedeki tüm radikal gruplar, bir birilerinin arkasına gizlenmekte ortamın karmaşık yapısından istifade etmektedirler” dedi.
“Mısır, benzeri bir atağın Suriye için de yapılması gerekiyor”
Atabay, bölgenin bir an önce istikrara kavuşması için Türkiye’nin Rusya ile daha yakın bir iş birliği oluşturarak Suriye rejimi ile de görüşme kanallarının resmi hale getirilmesine ihtiyaç duyulduğunu da öne sürerek, sözlerini şöyle tamamladı:
Kısacası Mısır benzeri bir atağın Suriye sahasında da yapılmasına ihtiyaç vardır. Çünkü Suriye krizinin daha uzun yıllar sürdürülebilirliği yoktur. Suriye’den sonra en fazla kaybeden ve zarar gören Türkiye’dir.
Somer Sultan / Fotoğraf: Independent Türkçe
“Saldırıları düzenleyen örgüt, El Kaide ile IŞİD arasındaki geçiş örgütüydü”
Suriye’de yaşayan ve Beyrut merkezli Futuristic Studies Institute Araştırma Merkezi uzmanlarından olan Somer Sultan ise TSK’ya yönelik saldırılarda adı geçen Hurraseddin (Din Muhafızları) adlı örgüt hakkında şu bilgileri verdi:
2018’de eski adıyla El Nusra cephesi, ya da yeni adıyla Heyet Tahrir el Şam (Şam Kurtuluş Heyeti) örgütü, El Kaide’yle olan organik bağlarını kesip kesmeyeceği tartışmalarını sürdürürken El Kaide örgütü, kayıtsız kalmayıp bazı kurmayları kendisine organik bağı nisbeten daha güçlü birkaç selefi gruptan Hurraseddin (Hürras-üd Din-Din’in muhafızları) adında bir örgüt kurarlar. Bu gruplardan birisi “Ebu Bekir Ordusu” adlı küçük bir örgüttür. Hurraseddin örgütü, bir ara “Rakka Durağı” lakabını alır çünkü IŞİD’e katılmak isteyen grup ve kişiler, ilk önce Hürras’üd Din’e sonra IŞİD’e geçerdi.
“Türkiye’nin HTŞ’ye El Kaide bağlantısını kesmesi için baskı yapmasına tepki verdiler”
Sultan’ın verdiği bilgiye göre örgütün Türkiye’ye tavır almasında Türkiye’nin El Kaide’ye karşı takındığı tavır etkili oldu. Sultan, bu konuda şu iddialarda bulundu
Türkiye, HTŞ’ye El Kaide’yle bağlarını resmi olarak kesmesi için baskı kurarken Hürras’üd Din, tam tersi bir tavır sergiledi ve Türkiye’ye karşı daha radikal bir tavır aldı. Ancak örgütün ara sıra HTŞ ile koordinasyonlu bir şekilde Suriye ordusuna karşı saldırı düzenlemesi de Türkiye’ye karşı kesin tavır alınmadığı yönünde algılandı. İki örgütün koordinasyonuna karşı zaman zaman karşılıklı adam kaçırma ve suikast eylemleri düzenlemeleri kaos koşulları altında aslında belirli bir hiyerarşi olmadığını, alt grupların kafasına göre çalıştığını gösterdi.
“2019’da ortaya çıkan grup hem Ruslara hem TSK’ya saldırıyor”
Sultan, iç çekişmeler sonucu Hurraseddin’in içinde daha radikal tavır alan bir grubun 2019’da “Ebu Bekir Destekçileri Bölüğü” adıyla ana örgütten ayrıldığını ve ayrılığının ilk bildirisini Rus güçler ile devriye düzenleyen TSK’ya karşı saldırı düzenleyerek bildirdiğini söyledi.
“Yabancı savaşçıların bu örgüte kayması riski var”
Sultan, Suriye dışından gelen Orta Asyalı ve Kafkas kökenli kimi militanların da Türkiye’nin Rusya ve İran’la anlaşmasına karşı çıktıklarını hatırlatarak süreç içerisinde bu tür kişilerin de Türkiye karşı gruplara yönelmesi riskinin olduğunu da öne sürdü.
Kaynak: Independent