Fransa’da müslümanlarla solcular arasındaki ittifaka ilişkin kullanılan ‘İslamcı-solculuk’ (Islamo-gauchisme) ifadesi hükümet içinde, akademide, medyada ve toplumda en çok tartışılan konulardan biri oldu.
BBC Türkçe’ye konuşan Fransız siyaset bilimci Alain Policar, siyasetçilerin bu kavramı “Batı’da istikrarı bozmak isteyenler ve Batı’ya karşı nefret duygusunda birleşenleri tanımlamak için siyasi bir slogana dönüştürdüğünü” ve 2022 seçimleri öncesi aşırı sağ siyasete karşı mevcut iktidarın varlığını güçlendirmek için ‘İslam korkusu yaratma amaçlı kullandığı bir araç olduğunu’ söylüyor.
Fransa Eğitim Bakanı Frederique Vidal üniversitelerde ‘İslamcı-solculuk’ akımının soruşturulması talimatı verdi.
“İslami-solculuk”, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, öğretmen Samuel Paty’nin öldürülmesinden sonra ‘İslamcı ayrılıkçılık’ ile mücadelede ve Cumhuriyetçi, laik değerlerinin savunulması için Ekim ayında yaptığı konuşmanın ardından gündeme getirildi. Söz konusu yasa tasarısı 30 Mart’ta da Senato’da görüşülecek.
Macron’un konuşmasından sonra Fransa Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer, Ekim ayı sonunda hem parlamentoda hem de Europe 1 radyo kanalına verdiği röportajda radikal İslam bağlantılı saldırılarda “entelektüel suç ortakları olduğunu” söylemiş ve ‘İslamcı-solculuk’ ifadesini kullanmıştı:
“(…) Ben her şeyden önce terörün entelektüel suç ortaklarını düşünüyorum. Bazı düşünce akımları toplumumuza çok fazla nüfuz etti. İslami-solculuk dediğimiz şeyin yıkıcı etkisi oluyor.”
Bakan Blanquer aynı konuşmasında ‘İslamcı-solculuk akımının yüksek öğretim kurumlarına da nüfuz ettiğini ve üniversitelere zarar verdiğini’ söyledi.
Blanquer’nin bu sözleri bazı akademisyenler ve eğitim kurumları tarafından akademik özgürlüğe tehdit ve müdahale olarak değerlendirilirken, 100’den fazla akademisyen ise Le Monde gazetesinde 31 Ekim’de yayımladıkları bir manifestoyla bu açıklamalara destek çıktı.
İmzacılar, “İslamcılık konusunda asıl tehdit oluşturan meselenin inkar olduğunu” belirtip “(Kuzey Amerika kampüslerinden transfer edilen) yerlilik, ırkçılık ve sömürgeciliğin dağıtılması çalışmalarına yönelik ideolojiler hali hazırda mevcut ve ‘Beyazlara’ karşı, Fransa’ya karşı nefreti besliyor” dedi.
Bu manifestodan bir hafta sonra, akademide, yüksek öğrenimde eleştirel ve özgürleştirici eğitimi savunan 2 bin akademisyen de karşıt manifesto yayımladı. Manifestoda “Bütün argümanlara karşı hakaret olarak kullanılan ‘İslamcı-solculuk’ ifadesi bize ‘Yahudi-Bolşevizmi’ gibi diğer hakaretleri anımsatıyor: boyun eğmeyi reddettiğimiz karanlık zamanlar ve afarozlar…” dendi.
‘İslamcı-solculuk’ ifadesini İslamofobiyi eleştiren, ‘Fransa içinde nefreti körükleyen’, solcu muhalifleri toplu hedef alan bir tanım gibi kullanılmasını ‘McCarthysm’e benzeten yorumlar da yapıldı. Amerikalı siyasetçi Joseph McCarthy’in adıyla anılan terim, 1950li yıllarda birçok Amerikalıya ‘komünist’ suçlaması yapılan döneme atıf için kullanılıyor.
Fransız hükümeti içinde tartışmaları alevlendiren açıklamaların bazıları da Fransa Yüksek Öğrenim Bakanı Frédérique Vidal’den geldi.
Vidal, Şubat ayında sağcı CNews kanalına verdiği röportajda “İslamcı-solculuğun toplumsal çöküntüye neden olduğunu ve toplumun parçası olan üniversitelerin de bundan ayrı olmadığını düşünüyorum” dedi.
Vidal, bir adım daha atarak, Ülkenin Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’ne (CNRS) üniversitelerde ‘İslamcı-solculuk etkisine ve sömürgeciliğin dağılması (dekoloniyalizasyon) çalışmalara dair’ inceleme yapılması çağrısında bulundu.
Akademiye ‘müdahale’
Fransız Le Journal du Dimanche gazetesine verdiği röportajda Vidal, amacının “sömürgecilik ile ilgili yapılan gerçek bilimsel araştırmalar ile aktivizmi besleyen ideolojileri öne sürenler arasındaki farkın tespit edilmesi olduğunu” söyledi. “İslamcı-solculuk” ifadesinin herhangi bir bilimsel karşılığı olmadığını kabul eden Vidal, “Ama yine de her şeyden önce vatandaşlarımızın bazı hislerine ve bazı gerçeklere karşılık geliyor” dedi.
Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi CNRS ise Vidal’in çağrısına sert bir açıklamayla karşılık verdi ve şu açıklamayı yaptı:
“Kamusal söylemde siyasi bir slogan olarak kullanılan ‘İslamcı-solculuk’ ifadesinin herhangi bir bilimsel temeli yoktur. (…) CNRS, bilimsel işleyiş ve bilginin ilerlemesinde hayati öneme sahip akademik özgürlüğü sorgulamak için veya bazı bilimsel araştırma topluluklarının damgalanması amacıyla bu kavramdan çıkar sağlanmasını sert bir şekilde kınıyor.”
CNRS ayrıca, sömürgeci yönetimlerin sonlandırılması, ırk ve ırkçılık konusundaki araştırmaların “meşruiyetine gölge düşürme girişimlerini” de kınadığını söyledi.
Ancak siyasetçiler geri adım atmıyor. Vidal’e destek çıkan Bakan Blanquer “İslamcı solculuk tam olarak bilimsel bir içeriğe sahip değil ama siyasi bir gerçeği tanımlıyor… Küresel bir terim” dedi.
Cumhurbaşkanı Macron, Cumhuriyetçi değerler ve “İslamcı-ayrılıkçılık” yasa tasarını duyurduğu Ekim ayındaki konuşmasında ülkenin sömürgeci geçmişine değinmiş ve “yarattığı travmanın henüz kolektif olarak geçmediğinden” bahsetmişti.
Özellikle Mağrip ve Sahra Altı Afrika’dan gelen göçmenlerin “kimliklerini sömürgecilik sonrası veya sömürgecilik karşıtı söylemle tanımladıklarını” ifade eden Macron, “sömürgeciliği hiç tanımamış olan” kuşakların da kimliklerini sömürgecilik karşıtı kavramlarla tanımlamasını bir tuzak olarak değerlendirdi ve bunun “Cumhuriyet’e karşı bir nefret aracı olarak kullanıldığını“, bu tür söylemlerin de “ayrılıkçılığı beslediğini” söyledi.
Macron’un bu sözleri de akademide sömürgeci döneme ilişkin çalışmalar ve “İslamcı-solculuk eleştirisini” besleyen faktörlerden biri olarak görüldü.
BBCTürkçe