23.02.2021 tarihinde gerçekleşen Üsküp Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 64. toplantısında 22. gündem maddesi olarak cadde, meydan vb. yapıların isimlerinin tamamlanması ve önerilen isimler onaylandı.
Yücelciler Hareketi mensuplarının isimlerinin ölümsüzleştirilmesi, Kuzey Mekadonya’da yaşayan müslümanlar tarafından memnuniyetle karşılandı.
Üsküplüler Derneği’nden alınan bilgiye göre ; Teklif 26 evet, 14 hayır ve 2 çekimser oy ile kabul edildi.
Liste şu şekilde ;
1. Şuayip Aziz (Yücelci Hareket Şehidi)2. Ömer Nazmi (Yücelci Hareket Şehidi)3. Abdurrahman Ali (Yücelci Hareket Şehidi)4. Adem Ali (Yücelci Hareket Şehidi)5. Kemal Musli (Üsküp Partizan Birliği Türk Askeri)6. Şarık Tara (Üsküp doğumlu iş adamı)7. Nakiye Bayram (Üsküplü kadın hakları savunucusu)8. Cemal Maksut (Türk aktör)9. Süleyman Demirel (T.C. 9. Cumhurbaşkanı)10. Yahya Paşa (Osmanlı Paşası)11. Manisa (Kardeş Şehir)12. İstanbul (Kardeş Şehir)13. Mimar Sinan14. Islahane Parkı15. İbni Payko (Üsküp Mahalesi)16. Ekrem Hüseyin17. Birlik Gazetesi18. Salahattin Bilal (Üsküp Türk Tiyatrosu oyuncusu)19. Ataullah Kurtiş (Meddah Medresesi kurucusu)20. Fettah Efendi (Üsküplü alim ve Şaiir)Timebalkan
YÜCELCİLER HAREKETİ NEDİR ?
Yücelciler Hareketi’nin 1941 yılında Üsküp’te kuruldu. Şuayip İshak Aziz Efendi’nin önderliğinde kurulan bu teşkilata toplum önderleri dâhil edildi. Şuayip Aziz Efendi, Üsküp Ataullah Efendi Medresesi sonrasında Mısır El Ezher Üniversitesi’nde fıkıh, kelam ve tasavvuf konularında eğitim almıştı. Ankara Üniversitesi’nden kabul gören Şuayip Aziz Efendi İkinci Dünya Savaşı öncesinde sınırların kapanması ile bu vazifesine gidememişti. Kendisi ülke içinde de devlet görevi kabul etmemiş çiftçilikle uğraşmıştı.
Yücelciler Hareketi kısa süre sonra Türklerin karar merci haline geldi. Türk kurumlarının tamamı Yücelciler Hareketi’nin kontrolündeydi. Gizli bir yapılanma olmakla birlikte herkes duymaya başlamıştı.
Yücelciler Hareketi, İkinci Dünya Savaşı sırasında önce Bulgarlara daha sonra baskıcı Tito yönetimine karşı kurulan Türklerin mevcudiyeti, kimlikleri ve inançları için mücadele eden bir “Türk mukavemet teşkilatı”dır.
Yücelciler Hareketi’nin kurulduğu yılların İkinci Dünya Savaşı süreci olduğu unutulmamalıdır. Herkesin güvenlik kaygısına düştüğü dönemlerdi. Bu dönemde Arnavutlar Müslümanlarca desteklenen Balistler ve ulusalcı Şikiptar (Kartalınoğlu), Boşnaklarca desteklenen Genç Müslümanlar, Kosovalı Türklerce desteklenen Genç Türkler örgütlerini kurmuşlardı. Makedonlarda Makedonya’yı Bulgaristan’a bağlamak arzusunda olan VMRO (Makedonya İç Devrimci Örgütü) örgütünü kurmuşlardı. Kralcı Sırplar da vardı: Drajistler.
Yücelciler Hareketi’nin kurulduğu yıllarda iki grup Makedonya’da söz sahibi olmaya çalışmaktaydı. Stalin’in desteklediği “Titocular” ve İngilizlerin desteklediği “Mihaylovistler”. Türkler için ikisinin de çıktığı sonuç aynıydı: Türkleri ve Müslümanları Balkanlardan silmek.
İkinci Dünya Savaşına Makedonya Türkleri bu şartlarda girdi. Almanlar ise Balkanları Ruslara teslim etmemek için Türklere muhtaçtılar. Bununla birlikte Almanlar Makedonya’nın Bulgaristan tarafından işgal edilmesine sessiz kaldılar. Türkler için Bulgar demek baskı ve aşağılanmak demekti. İşte tamamen Türk varlığının yaşatılmasını hedefleyen Yücelciler Hareketi bu süreçte Türkiye’den milli varlığı ayakta tutacak kitaplar getirmeye başlamıştı.
23 Aralık 1944 yılında Birlik Gazetesi’ni Türk harfleri ile bastılar. Bu işin başında matbaacı ve öğretmen Ali Abdurrahman vardı. Başlığın yanında cami resmi koymuşlardı. Üsküp Radyosundaki ilk Türkçe yayın da Yücelciler Hareketi’nin eseriydi. Öğretmen yetiştirecek kurslar açıldı. Türk Tiyatrosu kuruldu. En önemli işlerinden biri de Bulgar işgali sırasında Üsküp Türk Konsolosluğu’nun güvenliğini sağlamaktı!
1943’te Yücelciler Hareketi Türkiye’nin Üsküp Konsolosu Emin Vefa Gerçek ile de temasa geçti. 1945’te Yücelciler Hareketi kendisi de bir Selanikli olan Türkiye’nin Belgrat Büyükelçisi Kamil Koperler ile de temas kurdu.
Yücelciler Hareketi, komünistlerin de ilgisini çekmeye başladı. Bundan rahatsız oldular. 19 Eylül 1947 yılında Yücelciler Hareketi üyelerine yönelik ilk tutuklamalar başlamıştı. Kısa sürede cadı avına dönüştürülen süreç sonucunda 17 kişi hakkında dava açılmış, bu kişilerden 4’ü idam, 13’ü çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştı. 27 Şubat 1948 tarihinde bu infazlar gerçekleştirilmişti.
Türklerin avukat tutmalarına izin verilmedi, yönetimin uygun gördüğü avukatlarda savunma yapamıyordu.
İkinci tutuklamalar Mayıs 1948 de başlamış ve kısa süren muhakemeler sonucunda 30 kişi hüküm giymişti. Üçüncü tutuklama sürecinde de 20 kişi hüküm giymişti.
Bu süreçte öğretmenler ve esnaf hedef alınmıştı. Kamuoyunun tepkisinden korkan yönetim dört ay boyunca kamuoyuna bilgi vermemişti.
Peki, Yücelciler Hareketi’nin suçu nedir?
Savcı Blagoy Popovski’ye göre “Bir dış temsilcinin yönlendirmesi ile terörist-istihbarat örgütü kurmak, Makedonya’da yaşayan Türkleri, Makedonya Halk Devletine karşı organize ederek devleti yıkmaya teşebbüs etmek; Makedonya’da yaşayan Türklerin istikbalinin olmadığı, mal mülklerinin ellerinden alınacağı, okullarının kapanacağı, mal ve mülklerine el konacağı, sürgünler yapılacağı, din ve vicdan özgürlüklerinin ortadan kaldırılacağı yönünde propaganda yaptıkları” ile suçlanmışlardı.
Mahkeme heyetinde Hakim Panta Marina ile Türk asıllı Mehmet Şakir ve Remzi İsmail vardı. Bugün birçok bilinmeyeni olan Yücelciler Hareketi’nde şehitlerin yeri dahi bilinmemektedir.
İdamla cezalandırılanlardan birisi de Nazmi Ömer’dir. Nazmi Ömer, Belgrat Üniversitesinde Hukuk Fakültesi mezundu. Üsküp İdare Mahkemesi Genel Sekreterliği yaptı. Tutuklandığında dokuz aylık evli olan Nazmi Ömer idam edildiğinde kızı dört aylıktı. Son sözleri “ağlamayın sizi Türkiyeli kardeşlerimize emanet ediyorum, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti”.
Diğer şehitlerin de sözü aynıdır: “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti”.
1953 yılında izin verilen “Serbest Göç” ile birlikte Türkiye’ye 14 yıl içinde ikiyüzbine yakın Türk Türkiye’ye göçmüştü. Bu yıl Makedonya’nın toplam nüfusunun 1304000 olduğunu unutmayalım. Resmi rakamlarda ikiyüzbin Türk var gözükmektedir. Bu bize iki yanlışı göstermektedir. Birincisi, ikiyüzbin resmi rakamının doğru olmadığını ve ikinci olarak zamanda kendisini Türk olarak yazdıran birçok Arnavut ve Boşnak’ın da Türkiye’ye geldiğini gösterir. Çünkü Balkanların batısında Türk bir ırkın değil Türkiye’ye sevdanın adıdır.
Birçok Yücelci Türkiye’ye göç etmiş ve göçmen soydaş derneklerinde vazife yapmıştır. Birçoğu o günkü Türkiye idaresine kırgındır. Kendilerinin o dönem sahipsiz bırakıldığını düşünüyorlar. İmkân var mıydı? Bilinmez.