26 Şubat 2021 Arslan Bulut //
Yaklaşık 20 yıldır, ABD’nin “üsler zinciri”yle bir taraftan Avrupa ve Rusya arasına girerken, diğer taraftan da Çin’i güneyden kuşatmaya çalıştığını, bütün bu hazırlıklar sırasında da ayrıca Türkiye’yi Balkanlar’dan, Doğu Akdeniz’den, Irak ve Suriye’nin kuzeyinden hava üsleriyle ve terör örgütleriyle kuşattığını yazıyorum…
Türkiye’nin kuşatılması zaman zaman Türkiye’deki siyasi kadroların ABD ile iş birliği yapması sonucunda mümkün olabilmiştir!
Mesela, Irak’ın kuzeyindeki bugünkü Barzani devletinin temelini atan Çekiç Güç, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakanı Mesut Yılmaz tarafından ülkeye davet edilmişti. Muhalefet de bu süreci onaylamıştı. MGK toplantılarında, bu gücün görev süresinin uzatılması yönünde tavsiye kararları alınmış ve kararlar Meclis’te kabul edilmiştir.
Çekiç Güç, Türkiye’ye yerleşmiş, Irak devletinin, Irak kuzeyine girmesini yasaklayıp devleti kurdurmuştu. ***
Suriye’nin iç savaş sürecine sokulması, ABD’nin “İslam içi çatışma stratejisi”nin eseriydi. Türkiye’yi yöneten siyasi kadro, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan yönetimleri, bu sürece yardım etmiş, Suriye’de iç savaş çıkaracak güçlerin bir kısmının “eğit-donat” projesiyle Türkiye’de eğitilmesini sağlamış sonra da onlara lojistik destek ve silah vermiştir. ABD, AKP iktidarının iç politikada güç duruma düşmemesini bile sağlamış, sığınmacılara güvenli bölge oluşturmak amaçlı olduğu söylenen ama Türk askerinin 30 kilometre derinlikten öteye geçmesine izin verilmeyen operasyonlar yapmasına yol vermiştir. Böylece 30 kilometrelik kuşağın altındaki bölgede PKK’nın Suriye kolunun da hiç rahatsız edilmeden devlet kurması sağlanmıştır.
***
Bütün bunlar yapılırken, Türkiye’de kamuoyu Osmanlı hayalleriyle ve filmleriyle avutulmuş, millî ve dini heyecanlara hitap edilmiş, bazen de Kanal İstanbul gibi, aya gitmek gibi projelerle halk adeta kuşa baktırılmıştır…
Bu arada tarım çökertilmiş, Hazine boşaltılmış, önce merkezi ABD’de olan bir cemaatin insafına teslim edilen ordu ve yargı 15 Temmuz’dan sonra ise siyasallaştırılmıştır.
Ülkenin direnç gücü olan kamu kurumları birer birer teslim alınırken, millî hedeflere sahip bütün siyasi kurumlar dönüştürülmüş ve artık yeni bir devlet kurmaktan bahsedilir olmuştur.
Yunanistan, 2004 yılında, 18 Türk adasını, AKP iktidarının onayı ile işgal etmişti. O zaman da halk Avrupa Birliği hayalleri peşinde oyalanıyordu.
***
Türkiye Ayasofya’yı konuşurken de ABD, Yunanistan, Fransa ve Almanya, Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin önüne yeni setler inşa etti!
ABD, 23 Temmuz 2020’de, Dedeağaç askerî üssünü törenle açtı.
Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, “ABD’nin deniz ve hava üssü açtığı Dedeağaç bölgesinin, 1923 Lozan Antlaşması’na göre askersizleştirilecek alan statüde bulunduğunu, Lozan Antlaşması’ndaki Trakya Sınırlarına İlişkin Sözleşme gereği, Türkiye ile Yunanistan ve Bulgaristan arasında bulunan sınırın her iki tarafında 30 km. genişliğinde gayriaskerî bölge belirlendiğini” hatırlattı:
“Yunanistan ve ABD, Lozan Antlaşması’nı ihlal ederken, iktidar, olanı biteni seyretti. Yunanistan’a ‘müzik notası’ bile verilmedi.”
***
Başından beri, “Doğu Akdeniz’deki Yunan cüretinin arka planında, Amerikan şirketlerinin bölgedeki doğal gaz kaynakları için Kıbrıs Rum devleti ile anlaşmalar imzalaması var” diyordum. Nitekim Fransa, Türkiye’ye karşı başarısız olunca ABD, bölgede güç göstermeye başladı. ABD-Yunanistan askerî iş birliği, yeni kurulan Amerikan üsleriyle ve Türkiye sınırında yapılan askerî tatbikatlarla ilerlemeye başladı. Dedeağaç’taki üsten sonra Girit adası da Amerikan üssü gibi kullanılmaya başlandı. Şimdi de Batı Trakya’da büyük bir tatbikat yapıyorlar! Kime karşı?
Kaynak Yeniçağ: ABD, Türkiye’yi neden kuşatıyor? – Arslan BULUT