YILLAR SONRA DAVA AÇILDI
ODA TV’de Sami Menteş, Uğur Mumcu suikastını ele aldığı yazısında, faillerin kimler olduğunu ve firari katillerin de kimliklerini bir kez daha deşifre etti. Yazının dikkat çeken bir bölümü de, bir zanlının daha sonra köşe yazarı olması..
Mumcu cinayetini aydınlattığı iddia edilen Umut (Uğur Mumcu Uzun Takip) Operasyonu ise Ocak 2000’de Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu‘nun Beykoz’daki villasına yapılan baskında bulunan hard disklerin incelenmesinden sonra başlatıldı. Diskten elde edilen bilgilerden İstanbul’da “Tevhit – Selam/Kudüs Ordusu” adlı örgütün İran bağlantısıyla Türkiye’de birçok eylem yaptığı şüphesi doğdu.
Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, konuyla yakından ilgileniyordu. Yapılan soruşturma Temmuz ayında tamamlandı. 11 Temmuz 2000’de Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerini de içeren 18 olayı kapsayan “Umut Davası”nda 15’i tutuklu, 17 sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, Mumcu’nun aracına konan bombanın Ferhan Özmen tarafından yapıldığı ve araca Necdet Yüksel‘in gözcülüğünde Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği ifade edildi.
İlk yargılama sonunda sanıklardan Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan ve Ferhan Özmen‘e “Anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs etme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Örgütün İran bağlantısını sağladığı iddia edilen Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız, Aydın Koral ve firari sanık Oğuz Demir hakkındaki dosya ayrıldı. 2009 yılında mahkeme Türkiye’ye gelerek ifade verecek olanlara “tutuklanmama garantisi” verdi. Bunun üzerine Selahattin Eş, Türkiye’ye gelerek ifade verdi ve diğer firari sanıkların İran’da olduklarını söyledi. Selahattin Eş, 2015 yılında hükümete yakın Star gazetesinde köşe yazarı oldu!
Yargıtay’ın ve yerel mahkemelerinin çeşitli kararlarının ardından yargılanmayı bekleyen tek kişi ise firari konumdaki Oğuz Demir. Cinayetin arkasında yer alanlar ise ortaya çıkarılmadı.
KİMLER NE YAPTI
Evet…
Odatv olarak Uğur Mumcu cinayeti soruşturmasında görev alan isimlere dikkat çektik.
Suikast yerine giderek, soruşturmaya adeta el koyan dönemin Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve DGM Savcısı Ülkü Coşkun’a değinmiştik.
Eleştirilerin odağında olan Nusret Demiral’a ulaşıp 28 yıl sonra ne düşündüğünü sormak istedik. Eski başsavcı Demiral’a ulaşmak için çeşitli yollar denedik ama başarılı olamadık. En sonunda koruma polisine ulaştık, kendisine Demiral’la görüşmek istediğimizi söyledik. Ancak Demiral açıklama yapmak istemedi.
Uğur Mumcu cinayeti dosyası Ülkü Çoban’dan sonra savcı Kemal Ayhan’a verilmişti. Ayhan, soruşturma üzerinde ciddi çalışan savcılardan biri olarak anılıyordu.
Kemal Ayhan, dosya üzerinde çalışırken evinde ölü bulundu. Savcı Ayhan’ın naaşı Nusret Demiral’ın talimatıyla otopsi yapılmadan toprağa verilmişti. Demiral yıllar sonra konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Çok şişman bir çocuktu. Kalp krizinden gitti. Tabii bir ölüm olarak tespit edildi. Şüphe çekecek hiçbir şey yok” dedi.
Dosya üzerinde çalışan savcılardan birisi de Hamza Keleş’ti. Konuştuğumuz avukatlar Savcı Keleş’in ciddiyetle soruşturmayı yürüttüğünü söylediler. Hamza Keleş’le konuşmak istedik. Yine koruma polisine ulaşabildik ancak, Keleş konuşmak istemedi.
Odatv’ye konuşan Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu, firari olan Oğuz Demir’in İran’da olduğunun tespit edildiğini, Hamza Keleş’in Demir’i İran’dan istediğini söyledi. İran’ın Oğuz Demir’i daha sonra sınır dışı ettiğini kaydeden Mumcu, Demir’in başka bir kimlikle Almanya’da olduğunu düşünüyor.
Ceyhan Mumcu, 28 yılın ardından bazı şeylerin zor ortaya çıkacağını söylüyor. Süreci yakından takip eden insanların bir kısmının vefat ettiğine dikkat çeken Mumcu, azmettirenlerin zor bulunacağını, neden Uğur Mumcu’nun hedef alındığı sorusunun yanıtsız kalabileceğini söyledi.
Avukat Şenal Sarıhan da Umut Davası’nın müdahil avukatlarındandı. Odatv’ye konuşan Sarıhan, hem Uğur Mumcu hem diğer bireysel cinayet ve katliamlarda delillerin toplanması konusunda ihmallerin yaşandığını söyledi. Delillerin hemen toplanması gerektiğini söyleyen Sarıhan “Deliller gerçekten süpürüldü” dedi.
Şenal Sarıhan’a göre, birçok olayda delillerin sağlıklı toplanmaması ve tetikçilerin bulunmasının ardından örgütlerin ortaya çıkarılmaması, yeni cinayetlerin önünü açtı.
Umut Davası’nı başından sonuna kadar titizlikle takip eden Avukat Halil Sevinç ise Odatv’ye yaptığı açıklamada, yargı sürecinden artık beklentilerinin olmadığını söyledi. “Tetikçiler yargılandı” diyen Sevinç, olayın arkasındaki gücün ve örgütlerin ise soruşturulmadığını kaydetti.
Sonuç olarak…
Uğur Mumcu, Cumhuriyet’teki köşesinden şöyle seslenmişti:
“İsterler ki susalım; isterler ki yazdıklarımızın hiçbiri, hele bu dönemde yazılmasın. Bunun içindir ki, bizleri susturmak için türlü yollara başvururlar. Bizleri susturmak için başvurdukları ve ellerine yüzlerine bulaştırdıkları sinsi girişimleri ile ilgili ipuçları ellerimizdedir! Bunu da bilir, bunların açığa çıkmaması için köşelerinde kıvranıp dururlar.
Evet yazacağız, susmayacağız. Bütün yolsuzlukları, kaçakçılıkları, pislikleri, cinayetleri tek tek sergileyeceğiz.”
Gazeteciliğin dev çınarı 28 yıl önce yaşamdan koparılana kadar susmadı. Yolsuzlukları, cinayetleri, mafyaları yazmaya devam etti.
Peki, bugün neler oluyor?
Cinayetin ardındaki güç karanlıkta kalmaya devam ediyor.
Ve maalesef…
Dev çınarın gölgesinde yetişen gazetecilerin de dün olduğu gibi bugün de susmasını isteyenler, devletin bazı kademelerinde yer tutmaya devam ediyor.