Yeniçağ Gazetesi’nin iki yazarından “Milliyetçilik”le ilgili değerlendirme..
Milliyetçilik üzerine
Ahmet B. ERCİLASUN
24 Ocak 2021
Milliyetçilik en kısa tarifiyle milleti sevmek ve onun yükselmesini istemektir. Namık Kemal bir yazısına “İnsan olan vatanını sever.” diye başlıyordu. Aynı şekilde “İnsan olan milletini sever.” de diyebiliriz. Elbette sevme kavramının içinde “korumak, gözetmek, geliştirmek” de vardır. Bir milliyetçi, milletini korur, gözetir, onu geliştirip yükseltmek ister.
“Millet”in ne olduğu konusunda çok yazdım. Bu sebeple o konuya girmeyeceğim. Ancak millet deyince, milletin tarihî ve manevi varlığı yanında milletin tek tek bütün fertleri de anlaşılmalıdır. Sadece fertler değil onların maddi ve manevi bütün varlıkları da anlaşılmalıdır. Dolayısıyla bir milliyetçi, milletinin bütün insanlarını, onların maddi ve manevi bütün varlıklarını da sever, koruyup gözetir, geliştirip yükseltmek ister.
Bu görüş açısından bakarak Türk milliyetçilerinde bulunması gereken özellikleri maddeler hâlinde şöyle sayabiliriz.
1. Türk milliyetçisi, milletini tarihî ve manevi bir varlık olarak görür; dünüyle, bugünüyle ve yarınıyla Türklüğü benimser; bir bütün olarak Türklüğü yükseltmek ister.
2. Türk milliyetçisi, Türk olan her insanı sever ve geliştirmek ister. En ücra köydeki yoksul bir Türk çocuğu da bir milliyetçinin ilgi alanındadır. Tek tek bütün Türkler yoksulluktan ve cahillikten kurtarılmalı, refaha kavuşturulmalı ve asgari bir kültür seviyesine eriştirilmelidir.
3. Türk milliyetçisi, milletinin insanlarının bir kısmını şu partidendir, bu gruptandır diye ayırıp onlara her gün hakaret etmez, bağırıp çağırmaz, sövüp saymaz. Milliyetçinin dili, konuşması bir Türk’e yakışacak şekilde ince, nazik ve kucaklayıcı olur; kaba saba ve dışlayıcı olmaz.
4. Türk milliyetçisi, çeşitli gerekçe ve bahanelerle insanlarının bir kısmını düşman görüp onlara saldırmaz. Sopalı, silahlı milliyetçilik olmaz.
5. Türk milliyetçisi, milletin toprağını, dağını, taşını; suyunu, denizini, gölünü, ırmağını; bitki örtüsünü, hayvan varlığını, zeytinini, çınarını, kuzusunu, danasını korur; onları daha verimli, daha gelişmiş hâle getirmeye çalışır.
6. Türk milliyetçisi, uzak ve yakın tarihten gelen bütün maddi varlıklarını koruyup gözetir. Tarihî camilerini, köprülerini, konaklarını, yalılarını koruyup yaşatır; bankalarını, limanlarını, bütün kurumlarını korur ve geliştirir; onları yabancılara satmaz, kiralamaz, devretmez.
7. Türk milliyetçisi bütün kültür varlıklarını da koruyup geliştirmeye çalışır. Ninni, şarkı, türkü, masal, efsane, destan; zeybek, halay, bar, horon… Müzik aletlerinden yeme içmeye kadar bütün varlıklar ve gelenekler milliyetçilerin ilgi alanına girer. Onları hem özgün biçimleriyle koruma altına alır, hem de bilimin ve teknolojinin getirdiği yeni imkânlarla geliştirir, olgunlaştırır, güzelleştirir.
8. Türk milliyetçisi, eski yeni demeden bütün sanat eserlerini, bütün edebiyat ürünlerini benimser; bütün tür ve üslupların geliştirilmesi; sinema, televizyon, genel ağ (internet) ortamlarına uyarlanması için çalışır.
9. Türk milliyetçisi, milletinin fertleri arasında ayrım yapmaz; fırsat eşitliğinin şartlarını hazırlayarak her Türk’ün önünün açılmasına çalışır. Daha iyi bir yere gelmenin ölçüsü daha yetenekli, daha bilgili, daha çalışkan, kısaca daha layık olmaktır.
10. Türk milliyetçisi, her Türk’ün hak ve hukukunu korur. Hizipçilik, mezhepçilik, particilik gayretiyle birilerine iltimas yapmaz. İltimas yapmanın, başka Türklerin hak ve hukukunun çiğnenmesi demek olduğunu bilir.
11. Türk milliyetçisi çalmaz, rüşvet almaz, yolsuzluk yapmaz; bütün bunların, başka Türklerin haklarını gasp etmek demek olduğunu bilir.
12. Türk milliyetçisi, milletini yükseltmenin yolunun bilimden geçtiğini bilir, ülkesinde bilimin yayılması için çalışır. Ülkenin yönetiminde bulunuyorsa bilimi ana politika olarak benimser. Bilim adamlarının sayısını, seviyesini, maddi refahını yükseltmeyi öne alır.
13. Milliyetçilik, milleti yükseltme ülküsü olduğuna göre, her Türk milliyetçisi yetenek ve gücünün yettiği en yüksek yere gelmeye çalışarak yükseltmede pay sahibi olmak ister. Bulunduğu her makamda da görevini aksatmadan yerine getirir. Görev ahlakı Türkçülüğün olmazsa olmaz şartlarındandır.
Kaba Milliyetçilik…
Yavuz Selim DEMİRAĞ
24 Ocak 2021
Bilgisayar teknolojisine bir süre direnmeme rağmen hayatın olağan akışına ayak uydurma adına kabullenmek zorunda kaldım. Her şeye rağmen basılı kağıt okuma huyumdan vazgeçemiyorum. Ne de olsa arama motorları kim neyi yüklüyorsa onu dayatıyor ve çoğunluk oradaki bilgilerin doğru olduğunu sanıyor. Okumak yerine seyretmek, dinlemek en tehlikeli gelişme.
Üzerine Twiter denilen sosyal medya ağının “Kısıtlı yazı notu” bir başka deyimle “Cik”lemesi düşünce dünyamızı kelimenin tam anlamı ile “Cendere”ye alıyor. “Cendere” demişken; Sevgili Barış’ların olağanüstü çalışmalarını okumaya başladım. Daha önceki kitapları için “Yürek mi yediniz biraderler” demiştir. Barış’ların, Murat Ağırel’lerin sayıları artsa da biz kenara çekilip anılarımızı, fantezimiz olan romanlarımızı yazsak.
Neyse… Mevzuya dönelim. “Kaba Milliyetçilik” 70 yaşına rağmen gazetecilik heyecanı ile 18’liklere taş çıkaran Ankara Temsilcimiz Orhan Uğuroğlu hepimizden önce Sayın Tuğrul Türkeş’in analizini ilk yorumlayarak atlattı bizi. “Kaba”lığın yanında “Slogan” ve “Hamasiyet” yüklü anlayışa sığınarak Tuğrul Bey’i baştan eleştirenler, söz konusu analizin sadece son saldırılar üzerine yazıldığını sanıyorsa aldanıyorlar. Tuğrul Ağabey Watsap üzerinden benimle de paylaştığı yoruma ilk baktığımda (ki çocuklarım şahittir) “Bu kadar uzun yazıyı kim okur?” diye iç geçirmiştim.
İpleri kimin elinde olduğu belli olan kuklacıların talimatı ile aynı anda saldırıya uğrayan Selçuk Özdağ, Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu‘na karşı uygulanan terör ile ilgili yazıldığı zannedilen analizin evrensel boyutu ne yazık ki atlandı. Tuğrul Bey’i eleştirebiliriz. Şu anda TÜDEV Başkanı. Merhum Başbuğ’un kurduğu Türk Dünyası Eğitim ve Kurultay Vakfı Başkanı… Siyaset de AKP Ankara Milletvekili… Kendi adıma AKP’de oluşunu asla hazmedemiyorum. Lakin, O’nu babasının kurduğu partiden kovanları da sorgulamak lazım. Tuğrul Bey’in siyasi hayatında arayışları olmuştur. MHP’den gelen davet üzerine, partisini de layık-ı vecile ile temsil etmiştir. 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’nin tek başına hükümet kuramayışı üzerine teklif edilen bakanlığı, memleketin geleceği üzerine kabul etmiştir. Merhum babası da aynısını yapardı. Lakin Bahçeli yapmadı. Ve “Ucube sistemi” destekleyerek tarihe geçti…
Hadi bunu da geçelim… Yorumu okuyucuya bırakalım…
Değerli okuyucularımızdan Tuğrul Türkeş’in analizini baştan sona yeniden okumalarını rica ediyorum. Biraz sabırlı olsunlar. Özetini, haber başlıklarını, yorumlarını değil özünü; özümsesinler… Türk Milliyetçiliğinin şehirli, entelektüel versiyonunu hatırlasınlar. TÜDEV Başkanı Yıldırım Tuğrul Türkeş mafya bozuntularının saldırılarını değil, dünya da yükselmekte olan “Sözde milliyetçilik akımları”nı değerlendirdi. “Kaba ve saldırgan milliyetçilik” deyimi eleştiri tahammülü olmadığı için gazeteci ve fikir insanlarına yapılan saldırıları değil; kimilerinin “Global” adını verdiği yeryüzündeki gidişata dikkat çekmeye çalıştı.
Özetleyelim dilerseniz. Fransa’da Macron’un yaptığına da “Milliyetçilik” deniyor. ABD’de Trump’un kongre merkezini bastırmaya varan çağrısına da “Milliyetçilik” ya da İngilizce tabiri ile “Patriot” deniliyor. Lütfen dikkat buyurunuz “Kafasında boynuzlar”la kongre salonunu basanlar ile eleştiriye tahammülü olmayan bizim mahallenin zavallı çocukları arasında fark nedir?
Yunan’ın, Ermeni’nin, İngiliz, ABD’li, Rus’un, İranlı’nın milliyetçiliği ile, Türk Dünyasına, evrensel hukuk çerçevesinde yaşadığımız coğrafya ve evrende “Barış”ın tesis edilmesi için, en azından “Geçmiş olsun” dileklerinin esirgenmediği bir anlayışa ihtiyacımız yok mu? “Azgın Milliyetçilik”le beraber “Yaptırımlar ve Uluslararası ilişkiler” başlıklı değerlendirmeleri sindire sindire okumanızı tavsiye ediyorum.
Tuğrul Bey’in kovulma ve Bahçeli’nin MHP’yi AKP’ye montajını ise bir başka yazıya bırakalım..