Ancak bilim insanları da evrendeki trilyonlarca ve trilyonlarca gezegen arasında neden hiçbir akıllı uygarlığın bize mesaj yollamadığını ya da neden onların varlığına dair bir ipucu bile bulamadığımızı anlamaya başladı. Scientific Reports isimli dergide yayınlanan yeni bir fikre göre, bir gezegende akıllı ve iletişim kurabilen yaşamın oluşmasının ne kadar zor olduğu ortaya konuyor. Böylesine bir gezegende okyanuslar ve kıtalar olması gerektiği, bununla birlikte de “plaka teknotiği” denilen jeolojik hareketlerin en azından 500 milyon yıldır yaşanıyor olması gerektiği savunuluyor.
Herhangi bir türde yaşama ev sahipliği yapan gezegenlerin oranı ve sinyal gönderen bir uygarlığın ne kadar süre hayatta kalabileceği gibi diğer faktörler göz önüne alındığında, uzayda çok sayıda aktif ve iletişim kuran uygarlık olması ihtimali oldukça düşük görünüyor.
Araştırmanın yazarlarından İsviçre’deki ETH Zürih Araştırma Üniversitesi’den jeofizikçi Taras Gerya, bu ihtimalin neredeyse piyangoyu kazanmak kadar düşük olduğunu söylüyor ve ekliyor: “O kadar nadir olabilir ki iletişime geçilme şansımız pek yok gibi.”
Galaksimizdeki gelişmiş iletişim kuran uygarlıkların sayısına ilişkin tahminler çok çeşitli olmakla birlikte genellikle yüksek. Tahminleri yönlendirmek için hepsi, aşağıda da gösterilen Drake Denklemi adındaki, zarif ve basit bir formül kullanıyor. Gökbilimci Frank Drake tarafından 1961 yılında oluşturulan Drake denkleminin kendisi, herhangi bir tahminde bulunmuyor. Sadece girilen verilere göre evrendeki akıllı uygarlık sayısını belirlemeye yardımcı oluyor. Yakın zamanlı bir öneriye göre bizim de içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde en az 36 adet uygarlık olması gerektiği hesaplanabiliyor. Drake’in kendisi ise galaksimizin etrafına dağılmış, 10 bin kadar uygarlık olabileceğini tahmin etmişti. Açıkçası bu kadar uygarlık ortalığı biraz Star Wars‘a çevirebilir.
“Piyangoyu kazanmak kadar düşük bir ihtimal.”
Haberin konusu olan araştırma ise bu sayının oldukça düşük olduğunu iddia ediyor.
Gerya açıklamasında şöyle söylüyor: “10 bin galaksiden sadece 4 tanesinde bir uygarlık olması kadar düşük bir olasılık. Ancak galaksi başına 1 veya 2 olması da imkansız değil.”
En azından bizim galaksimizde bir tane var. Ancak diğer galaksiler o kadar da şanslı olmayabilir.
Uzaylı uygarlıkların azlığı
Uzmanlar için iletişim kuran uygarlıkların sayısının az olduğundan şüphelenmek çok da sıra dışı değil. SETI (Dünya Dışı Zeki Yaşam Arayışı) Enstitüsü’nden kıdemli gezegen bilimci Pascal Lee, NASA’nın 100 ila 400 milyar yıldız bulunduğunu düşündüğü galaksimizde, akıllı ve iletişim kuran uygarlık sayısının yaklaşık 1 olduğunu düşünüyor.
Yeni araştırmada yer almayan Lee, daha önce Mashable’a şöyle demişti: “Galaksimizde yalnız olma ihtimalimiz o kadar da şaşırtıcı değil.”
Lee ve yeni araştırmanın odaklandığı asıl nokta, Drake Denklemi’ndeki belli bir değişken. “fi” ile temsil edilen değişken, SETI’nin açıklamasına göre “üzerinde akıllı hayatın geliştiği, hayat barındıran gezegenlerin oranı” olarak nitelendiriliyor. Bu da iletişim kurabilecek uygarlık sayısını azaltıyor.
Önemli fi değişkeniyle birlikte Drake Denklemi şu şekilde:
N = R? × fp × ne × fl × fi × fc × L
- N = Samanyolu Galaksisi’ndeki iletişim kurabilme yeteneğine sahip uygarlık sayısı
- R? = Galaksimizdeki ortalama yıldız oluşum oranı
- fp = Gezegeni olan yıldızların oranı
- ne = Yaşam için elverişli ortama sahip gezegenlerin sayısı
- fl = Herhangi türde bir yaşamın oluştuğu gezegenlerin oranı
- fi = Akıllı yaşam/uygarlık gelişen yaşanabilir gezegenlerin oranı
- fc = Varlığına işaret edecek tespit edilebilir işaretler yayan teknoloji sahibi uygarlıkların oranı
- L = Bir uygarlığın varlığına dair işaretler ürettiği ortalama süre
Bu yeni araştırmaya göre Dünya’yı özel kılan, kıtaların arasında ılıman okyanusların var olması için nispeten uygun koşulları barındırması değil. Araştırmacılar, gezegenimizdeki jeolojik hareketliliğin, sonunda uygarlığı ortaya çıkaran biyolojik evrimi tetiklediğini düşünüyor.
Ancak bu birlikte meydana gelen gezegensel faktörlerin, üzerinde uygarlık gelişen gezegenlerin oranında (fi) oldukça nadir olduğu düşünülüyor. Çünkü gezegenlerin yapıldığı madde, boyut ve plaka teknotiğinin oluşması için gerekli çekim kuvvetinin bir arada bulunması oldukça sıra dışı görünüyor. Araştırmacılar böylesine gezegenlerin tüm gezegenlere oranının yüzde 0,003 ila 0,2 arasında olduğunu düşünüyor. Bu da, oldukça iyimser düşünürsek, üzerinde yaşamın geliştiği 1000 gezegenden sadece 2 tanesinde uygarlık gelişebileceği anlamına geliyor.
Peki ya Dünya’nın yüzeyindeki bu plakalar, gelişmiş ve iletişim kuran uygarlıkların evriminde neden kritik bir öneme sahip? Büyük kıtaları ve okyanusları bulunan iki gezegen düşünelim. Birinde milyarlarca yıldır plaka teknotiği hareketleri olsun, diğerinde de olmasın. Hareket olmayan gezegende her şey genellikle hareketsizdir. Ya da Gerya’nın açıkladığı şekilde “Sonuç olarak yaşam ya olduğu gibi kalır ya da çok yavaş evrimleşir. Eğer olduğu gibi hayatta kalabiliyorsanız, neden evrimleşesiniz ki?”
Ancak kıtalardaki kıyı çizgilerinin, iklimlerin ve dahasının da değişmesiyle birlikte türler, oluşan yeni koşullara karşı evrimleşmek zorunda kalır. Gerya da konuya bu şekilde vurgu yapıyor: “İşte plaka teknotiğinin de yaptığı tam olarak bu. Karmaşık türlerin değişmesini zorunlu kılıyor.” Dünya’da özellikle de Neoproterozoyik Dönem (1 milyar ila 540 milyon yıl öncesi) sırasında, plaka teknotiği oldukça hızlandığı için, daha karmaşık canlıların ortaya çıkmasına sebep oldu. Gerya da bu konuda şöyle diyor: “Türler böylece ya adaptasyona ya da dağılmaya doğru zorlanıyor. Bu da dinamik bir durum oluşturuyor.”
Dünya’da sadece mikropların yaşadığı 3 milyar yıldan sonra ilk hayvanların fosilleri de bu dönemden elde edilebiliyor. Özellikle denizlerdeki yaşamın ardından, dinozorlar türedi. Sonrasında ise köpekbalıkları, sürüngenler, böcekler, kuşlar ve memeliler ortaya çıktı.
“İşte plaka teknotiğinin de yaptığı tam olarak bu. Karmaşık türlerin değişmesini zorunlu kılıyor.”
Bu da uygarlığa doğru giden uzun ve belirsiz yolun başlangıcıydı. Nihayetinde ulaşmamız gereken yere ulaştık, ancak bunun üzerinden de çok geçmiş değil: İnsan uygarlığı sadece 5 bin 500 yıl kadardır yaşıyor.
Uzun süredir gündemde olan teknotik argümanı, Dünya’da zeki yaşamın ortaya çıkmasını sağlayan tek şey olmaktan da uzak.
SETI’den Lee ortada ilgi çekici birden çok olasılık olduğuna vurgu yapıyor: “Asıl problem, yaşamın gerçekten ortaya çıkmasına ve akıllı hale gelmesine neyin izin verdiğini bilmiyor oluşumuz.”
Çoğu dinozoru ortadan kaldıran (uçanlar hariç, kuşlardan bahsediyoruz!) dev bir asteroit, insanların ortaya çıkışına yardımcı olmuş olabilir. Bu yıkıcı olayın ardından yüzeyi memeliler ve yer altına girebilen hayvanlar, dinozorların yokluğunda hükmedebildiler. Lee’ye göre Dünya yüzeyindeki bu canlılar, asıl avcılar oldu ve nihayetinde bize kadar ulaştılar. Bazılarına göre sıra dışı büyüklükteki uydumuzun (Dünya’ya göre), hayatın gelişmesi için gerekli dengeli ortamı da sağladığını düşünüyor. Çekim kuvvetinin Dünya’da etkili olduğu Ay, Dünya’nın kaotik dönüşünü dengeleyip “iklim karmaşası”nı ortadan kaldırmış olabilir. Belki de basitçe düşündüğümüzde, yıldızlararası uzay araçları üretmek ya da uzayda yolculuk edecek sinyaller yollamak için gerekli olan zekaya, evrimsel herhangi bir ihtiyaç duyulmadığı içindir.
Lee bu konuda şöyle diyor: “Dinozorların hiçbir zaman bir radyo teleskop ya da FM radyo icat etmesine ihtiyaçları yoktu.” (Dinozorlar neredeyse 165 milyon yıl boyunca yaşadılar. Bizim türümüz ise neredeyse 300 bin yıldır yaşıyor ve ampulü sadece 145 yıl önce keşfettik.)
“Dinozorların hiçbir zaman bir radyo teleskop ya da FM radyo icat etmesine ihtiyaçları yoktu.”
Yine de dünyamız sıra dışı olabilir. Belki de galakside ortalamada aynı anda sadece bir adet iletişim kurabilen uygarlık bulunuyordur. Ya da her 10 bin galaksi için dört adet. Ya da bu iki sayının arasında da olabilir. Tek bildiğimiz iletişim kuran uygarlık, tüm hataları ve kötülüklerine rağmen, Dünya’da yaşıyor ve muhteşem şeyler de başardı.
Gerya’nın sözlerine kulak vermeden bitirmeyelim: “Eğer uygarlığımız sonlanırsa, bu evren için büyük bir kayıp olurdu.”
Kaynak: mashable