“Gazetecilik, fark yaratma sanatıdır” derim hep.. Bizim zamanımızda “Muhabirlik” işiydi, meslek.. Gazeteler “Atlatma” yani sadece kendilerinde olan haberlerle fark yaratır ve büyürlerdi. O zamanın en büyük, en ünlü gazetecileri de, bugünkü gibi köşe yazarları değil, muhabirlerdi.. Mesela zamanın en büyük, en ünlü, en kazanan gazetecisi Cüneyt Arcayürek hayatı boyunca sadece “Muhabir” olarak kaldı.
Muhabirlik bitince, gazeteler haberi unuttu. Hemen her sayfaya köşeler kondu. Biz yazarlar fasulye gibi nimetten sayılır olduk. Çünkü artık farkı bizler, yani yazarlar yaratacaktık..
Ya muhabirler.. Ajanstan her gazeteye gelen resim, yazı ve başlıkları bile değiştirmeden sayfalarına koyarken, üzerine bir de imza konduranlar yüzünden, muhabirler için dikey yükselme imkanı kalmadı. Yani yazı işlerine, ya da köşelerden birine kapak atamazsa, başladığı yerde kalır oldu.. Şimdi aşağı inerken televizyonumda Cem Karaca “İşçisin sen işçi kal” diye bağırıyordu ya, Tamirci Çırağı’na.. Aynen öyle..
Bana bunları yazdıran gazetemdeki bir resimli haber.. Günaydın’ın ön kapağında göbek haberi.. Arka kapağında da manşet.. Yazarı da dikkatle izlediğim gençlerden Ömer Karahan..
Haber öbür gazetelerde de var mı, henüz bakmadım. Ama kaynak instagram olunca Ömer’in “Başkalarında da olacak” demesi gerekirdi. Böyle deyince de “Ayni haberde, ben nasıl fark yaratabilirim” diye düşünmesi..
Sanatsever sosyetik Etel Baler, evinin salonuna bir tuvalet klozeti koymuş.. Peki bu ne?. Bu da küçüğünü yapma için.. Ne alakası mı var, Etel Hanım’la?. O zaman bizahmet yazıyı okuyacaksınız.
Bana “Gazetecilik fark yaratmasanatıdır” dedirten işte bu..
Herkeste ayni ajans.. Herkeste ayni sosyal medya kaynağı..
Peki Etel Baler adlı sosyetik hanımın, instagramından canlı yayınladığı “Salonuna koyduğu klozet” haberi, herkesin önüne giderken fark nasıl yaratılacak?.
Ömer Karahan haberine, gene instagram kaynaklı iki resim eklemiş. Ön kapakta da, arkada da ayni resimler üstelik.
Yani.. Tekrar.. Bir işle iki sayfa doldurma sanatı.. Ama ikisinde de resim altı yok..
Bu gazetenin hangi haberinde, yazısında resim altı var ki?.
Oysa resim altı da sanattır. Çünkü yazıyı, hatta başlıktan fazla okutur, iyi yazılırsa..
Salondan alınan resimde duvar dibinde yan yana yerden tavana dizili iki raflık var. Raflarda da, heykeller, heykelcikler..
Klozet tam da bu raf ikilisinin ortasında ve önünde.. Sergide gibi..
İşte fark burada.. Hem de öyle bir fark yaratırsın ki, yer yerinden oynar..
Nasıl mı?.
100 sene evvel.. Yıl 1917.. Amerika’da kendilerine “Bağımsız Sanatçılar” adını veren bir gurup var. Birinci Dünya Savaşı’na sanatsal tepki olarak Avrupa’da Dadaizm’i yaratanlara paralel, onlar da New York‘ta sergi açmışlar..
İşte bu serginin ortasına, üyelerinden biri, Marcel Duchamp, muhtemelen evinden bir pisuvar getiriyor ve koyuyor..
Adını da koyuyor..
“Fountain!.”Yani Çeşme..
..Ve yer yerinden oynuyor.. İnsanın çişini yaptığı, hem de fabrikasyon imal edilmiş, el değmemiş bir şey, “Heykel” olur mu?.
“Modern heykel de olsa olur mu?.” Modernciler bile kabul etmediler ve Marcel Duchamp, Bağımsız Sanatçılar Derneği’nden kovuldu. 2017’de sanat dünyası, Duchamp’ın Psiuvar’ının 100’üncü yılını andı.. O resimler, o tartışmalar yeniden gündem oldu..
..Ve 2020.. Etel Baler adlı sanat tutkunluğu ile ünlü hanımefendi bir müze gibi evinden canlı yayın yapıp, tam ortada duran klozeti gösterdi..
100 sene sonra bir sanatsever, Duchamp’a gönderme yapıyor..
(Bu yazıyı da aslında ben değil, Engin Ardıç yazmalıydı.. Keşke siyaset batağına az, eşsiz kültürü, görgü ve bilgisiyle böyle yazılar yazsa da bu karantina kapanmışlığında keyifle okusak..) Ömer Karahan bunları ekleseydi, herkeste olan habere, mesela..
Fark yaratmak sanatı kolay iş değil..
Zahmet gerek.. Mesela, instagrama bakıp rastgele o haberi yazacağına Etel Baler’i arasa, konuşsaydı, o sanatsever hanım, Ömer’e kesin Modern Sanatın bugün kurucularından sayılan Duchamp’tan ve onun “Çeşme”sinden söz ederdi..
Ordan Google’a girip Duchamp ve Fountain yazsa, kitap yazacak malzeme hazırda..
Ya da Ömer’de her gün gazete, dergi okumak gibi bir âdet olsaydı ki, bir magazin, kültür, sanat yazarı olarak, olmalıydı..
Duchamp’ı zaten kendi bilir, tanır ve herkesin elinde aynisi olan instagram haberine bu resmi koyar, Bayan Baler’in ilham kaynağını ve göndermesini yazıp başlığa çıkardı.
Mesela “İstanbul Sosyetesi’nde 100 yıl sonra Bayan Duchamp” manşeti, resimleri ve resim altlarıyla hem de nasıl bir fark yaratırdı.
Benim işe başladığım yıllarda zamanın en muhteşem kalemlerinden, yazarlarından Hakkı Devrim, sosyete haberlerini “Sabiha Deren” takma adı ile yazar ve okunma rekorları kırardı.
Çünkü Sabiha Deren, daha sonra bu ülkeye büyük armağan “Meydan Larousse”un genel yayın müdürü olacak genel kültüre sahipti. Onu okurken sadece dedikodu değil, neler neler öğrenirdiniz.
Ömer.. Bu yaşta ülkenin en çok satan gazetelerinden birinin, en çok bakılan ve okunan Günaydın ekinde köşe sahibi olmak ne demek, farkında mısın?.
Farkındaysan ve fark yaratırsan, fark edilirsin genç adam..
O zaman da, kim tutar seni?.