Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul’da beklenen depremle ilgili yaptığı değerlendirmede ”2,5 milyon insan ölümle burun buruna kalır” dedi.
DUVAR – Prof. Dr. Naci Görür, Habertürk’te Eren Eğilmez’in sorularını yanıtladı. Naci Görür, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli depremin o bölgedeki depremleri tetikleyebileceğini söyledi. Yerel ve Merkezi Yönetimlere yalvardık diyen Görür, “Sahada uygulamak lazım” dedi. Beklenen İstanbul depremi ile ilgili Naci Görür, yaklaşık 2,5 milyonun risk altında olduğunu ifade ederek “Zemin ve bina iyiyse sağ çıkarsınız” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Naci Görür’ün açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle şekillendi:
“Türkiye’nin hemen hemen her yeri aktif fay içermektedir. Petrol hareketli yerden kaçar. Özellikle Erzurum’da olan depremi göz önüne alınca özellikle dedim ki Doğu Anadolu bir ölçüde sıkışıyor. Doğu Anadolu’nun bir jeolojik gelişimi var. İki büyük levha yaklaşınca Doğu Anadolu sıkışıyor. Bu yüzden inanılmaz faylar meydana geliyor. Halk ve Devlet olarak sormamız gereken soru yapılarımız dirençli mi şeklindedir. İlgi çeksin diye bazen başlıkları ben söylemişim şeklinde atıyorlar.
‘BEN BİLİM İNSANI OLARAK ÖNGÜRÜDE BULUNDUM’
6 Şubat depremleri o bölgeyi o bölgedeki dengeleri bozdu. O bölgeye yakın Adana Havzası, Hakkari’ye kadar olan Bindirme Kuşağı, Bitlis-Hakkari yöresinde de belli nitelikte depremler olursa şaşırmayız. Arap Levhası belli ölçüde Doğu Anadolu’yu sıkıştırıyor. Faylar hareketler sonucu stres biriktiriyor. Stres biriktirme demek fay içinde kuvvet biriktirmektir. Bu kuvvet ne zamanki fayın hareketini durduran sürtünmeyi aşınca kırılma oluyor. O bölgedeki fayların kimisi 500 senedir, 400 senedir, 100 senedir kuvvet biriktirdi. Adana Bölgesi’nde de deprem bekliyorum ben diyince kıyamet koptu. Ama ben bilim adamı olarak öngörüde bulundum. Bu deprem kimi faylara stres transfer etmiş olabilir. Bunun sonucunda Kozan’da 5 küsür değerinde deprem oldu. Bu deprem stres altındaki fayları tetiklemiş olabilir.
6 Şubat depremleri o bölgeyi o bölgedeki dengeleri bozdu. O bölgeye yakın Adana Havzası, Hakkari’ye kadar olan Bindirme Kuşağı, Bitlis-Hakkari yöresinde de belli nitelikte depremler olursa şaşırmayız. Arap Levhası belli ölçüde Doğu Anadolu’yu sıkıştırıyor. Faylar hareketler sonucu stres biriktiriyor. Stres biriktirme demek fay içinde kuvvet biriktirmektir.
Bu kuvvet ne zamanki fayın hareketini durduran sürtünmeyi aşınca kırılma oluyor. O bölgedeki fayların kimisi 500 senedir, 400 senedir, 100 senedir kuvvet biriktirdi. Adana Bölgesi’nde de deprem bekliyorum ben diyince kıyamet koptu. Ama ben bilim adamı olarak öngörüde bulundum. Bu deprem kimi faylara stres transfer etmiş olabilir. Bunun sonucunda Kozan’da 5 küsur değerinde deprem oldu. Bu deprem stres altındaki fayları tetiklemiş olabilir.
‘BAKAN BELKİ NET SÖYLEYEMEZ AMA BİLİM İNSANI OLARAK BİZ NET SÖYLERİZ’
İstanbul’da beklenen deprem 7,2 ila 7,6 arasında değişiyor. O kesin. Bilimsel çalışmalar bunu gösteriyor. Bu deprem olursa 6 Şubat’taki depremden daha büyük zarar verir. Bunu Bakanımız da açıkladı. Sokak başında iki ev yıkılırsa orayı unutun. Ne yardım götürebilirsin ne de kurtarabilirsiniz. Bakan belki bazı şeyleri net söyleyemez lakin biz bilim insanıyız net söyleriz. 600 bin konut yani siz isterseniz her konutta 4 kişi düşünün daire gibi düşünün. 4 kişiden 2,5 milyon insan ölümle burun buruna kalır. Vereceğimiz can kaybı inanılmaz boyutta olur. Bir depremde bu kadar insanın ölmesi Türkiye Cumhuriyetine yakışmıyor. Bu işi ciddiye almak lazım. Nitekim Sayın Bakan da en ciddi konuşan ve doğruları salt söyleyen bakan olarak gördüm.
‘ÇOK BÜYÜK İHTİMALLE O BİNADAN SAĞ ÇIKARSINIZ…’
İstanbul lafı yanlış tabi Marmara Bölgesi demek lazım. Lakin o kısımdaki en büyük il İstanbul olduğu için o şekilde deniliyor. Deprem Marmara Denizi içinde olacak. İstanbul içinde fay kırılacak diye bir şey yok. Biz İstanbul dediğimiz zaman İstanbul’da olmaz bir farklılık koyuyor ya öyle bir şey yok. Marmara’da 160 km uzunluğundaki bir fay uzunluğudur. Beklediğimiz deprem öncelikle Kumburgaz Fayı’nda olacak. Depremden İstanbul’dan Tekirdağ’a kadar o bölgeler etkilenir. Depremin büyüklüğüne, zemine, yapı stoğuna kadar etkilenecek alan genişliği değişir. Doğu’dan Güney’de Balıkesir, Çanakkale, Yalova’ya kadar etkilenir. Depremin olduğu yerden uzaklığınız, bulunduğunuz zemin ne kadar sağlam gibi etkenlerle depremin şiddetini daha az hissedebilirsiniz. Siz kıyıya yakınsınız, zemininiz iyiyse, statiği ile projesi birbirine uyumlu ise çok büyük ihtimalle o binadan sağ çıkarsınız. O bina hasar almaz demiyorum. Lakin sahibini sağ olarak çıkartır. Biz hiçbir bina çatlamaz demiyoruz.
İSTANBUL OLASI BİR DEPREME NE KADAR HAZIR?
24 yılda İstanbul depreme hazır hale gelebilirdi. Lakin bugünkü halinde İstanbul depreme hazır değil. Hiçbir şey yapılmadı diyemeyiz. İlk başlarda Acil Afet Yönetim Merkezi kuruldu. Belediyeler ona göre çalıştı. Her mahalleye konteyner konuldu. İstanbul Valiliği, hastane ve okulları elden geçirdi. Viyadükler, yollar, köprüler yapıldı. Bir takım tatbikatlar yapıldı. AFAD planlar programlar yaptı. Hazırlıklar yapıldı. Lakin bunlar yeterli değil. Bu yapılanların çoğu ya afete yönelik ya da masabaşında kalıyor. 16 milyonun oturduğu konutlar depreme hazırlanmadı. Vatandaşlar kendi evlerini depreme hazırlamadı. Bunlar vatandaşın kabahati değil. Devlet gözetim denetim ve sorumluluğu altında yapmalı. Vatandaş ve Yerel Yönetim ile Merkezi Yönetim kolkola verir ve çalışırsa yapılabilir. Ne yapmamız gerekenler belli. Bir kent, yönetim ve yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoğu, çevre ve ekosistem, ekonomiden oluşur.
Yapı stoğu, bizde en fazla popülerize olan şey bu. Kentsel dönüşümün özünü oluşturuyor. Rant odaklı olabiliyor. Para kazanmak için müteahhitler bunu kullanabiliyor. Kentsel dönüşüm rant işine dönmemelidir. Evin sağlam olması yetmiyor. Bizim depreme bir bütün olarak müdahale etmemiz lazım. Depreme hazır olmak asla yapı problemi değildir. Bütüncül olmak lazım. 600 bin yapıyı deprem dirençli hale getirmek lazım. Rezerv alanlarını doğru görmüyorum. Deprem beklenen ve alan verilen bir kentte, nüfusu arttırmayacaksınız ve yapı stoğunu arttırmayacaksınız.
Bina yoğunluğunu artırmak en az oraya 1 ila 1,5 milyonun gelmesi demektir. Rezerv alanlarını biz, bazısı konteyner ve prefabrik yerler yaptık. Her şeyi var. Yıkılacak yerlerdeki insanlara dedik ki sizi bir buçuk sene burada misafir edeceğiz dersek alkışlarlar ve kahraman olarak görürler. Rezerv alanları asla nüfus yoğunluğunu artıracak bina yoğunluğunu artıracak şey yapmamalı. İklim değişikliği var bir de önümüzdeki 50 seneyi düşünmemiz lazım.