Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan denizde, havada ve karada yürütülen vatan savunmasının dijital dünyayı da içine alacak şekilde genişletileceğini belirterek, “Önümüzdeki dönemde siber vatana hem teknik altyapımızı güçlendirerek, hem içerik üretimimiz arttırarak sahip çıkmakta kararlıyız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, restorasyon çalışmaları tamamlanan eserlerin yer aldığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı Resim Heykel Müzesi açılışına katıldı.
Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Milli Saraylar İdaresi envanterinde bulunan 3 bin tablo arasından seçilen 533 eserin açılacak sergide yer alacağını belirterek, “Bu sergiyi ülkemizin sanat zenginliğini göstermesi açısından önemli görüyorum. Ülkemizde uzun dönem resim yerine minyatür sanatı ön planda olmuştur. Hat ve tezhip gibi sanatlara da büyük ilerleme sağlanmıştır. Rönesans ile birlikte Avrupa’da büyük sıçrama gösteren resim sanatı, bir süre sonra Osmanlı’da da bir süre sonra popülerlik kazanmıştır. Bu gelişimde ülkemize gelen batılı ressamlar yanında kendi ressamlarımızın da büyük katısı vardır. Sergimizde eserlerinin bir kısmı yer alan değerli ressamlar ülkemizin bu sanat dalında önemli bir tarihi miras oluşturmasını sağlamışlardır. Hatta Cumhuriyet döneminde, Osmanlı devrindeki kadar çok ve başarılı ressam yetiştirmekte zorlandığımız da söylenebilir. Mimaride de benzer bir durum söz konusudur. Şu an içinde bulunduğumuz Dolmabahçe sarayı Veliaht dairesi bu güzel mimari örneklerden biridir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gayretlerinde ardında uzun süre özensiz, plansız, çirkin bir şehirleşme süreci yaşadık. Sanatın ve kültürün her alanına yayılan çölleşmenin yol açtığı tehditlerle hep birlikte mücadele ettik. Son dönemde Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin modern yorumu olarak nitelendirebileceğimiz yeni bir mimari üslubu ülkemizde yerleştirmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
“ECDADIN BIRAKTIĞI ESERLERE BAKTIĞIMIZDA KAYBETTİĞİMİZ ZAMANA HAYIFLANMAMAK ELDE DEĞİLDİR”
Osmanlı döneminde yapılan eserleri hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ecdadın bize bıraktığı her biri bir sanat eseri olan ahşap ve taş evlerinden, Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı’na kadar uzanan mimari mirasa baktığımızda, kaybettiğimiz zamana hayıflanmamak elde değildir. Halbuki sanat eserleri bir medeniyetin asırlar boyu ayakta kalan en önemli sembolleridir. Bu topraklarda yaşamış tüm medeniyetlerin geride bıraktığı eserler bizim zenginliğimizdir. Göbeklitepe de bizimdir, Efes de bizimdir, Ahlat da bizidir, Söğüt de bizimdir, İstanbul da bizimdir, Ankara da bizimdir. Hepsine de sahip çıkacağız Hepsini koruyup gelecek nesillere bırakacağız. Bu mirasa layık olabilmenin yolu ise dağa güzelini, daha görkemlisini yapmaktan geçiyor. Toplumların asıl zenginliği medeniyete yaptıkları katkı ile ölçülür. Adı sanı unutulmuş nice toplum geride bıraktığı eserleri ile hala kendini yaşatabiliyor. Mimarımızın, yazarımızın, müzisyenimizin, ressamımızın başarısına göre dünyada yer edinebilir, ses getirebiliriz. Bu bakımdan bir dönem yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen başımızı dik yüzümüzü ak edecek bir birikime sahibiz Bize düşen görev resim alanındaki örneklerinin bir kısmını burada gördüğümüz bu birikimi daha illeri taşıyacak kültür, sanat, medeniyet iklimini oluşturmaktır. Bunun için iktidarlarımız döneminde en çok hayıflandığım hususlardan birinin kültür alanında arzu ettiğimiz gelişmeyi gösterememek olduğunu söylüyorum. Dünyada ekonomik ve siyasi güç dengelerin yeniden biçimlendiği bir döneme girerken üzerinde en çok durmamız gereken hususların kültür, eğitim ve aile olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.
“KÜLTÜR VE SANAT ÜLKELERİN İŞGALİNDE, TOPLUMLARIN ELE GEÇİRİLMESİNDE GÖRÜLMEYEN ORDULAR OLARAK KULLANILMIŞTIR”
Konuşmasına Kenya Devleti’nin ilk başkanı Kenyatta’nın sözlerini hatırlatarak devam eden Erdoğan, “Kenyatta şöyle diyor ‘Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız, onların incili vardı. Gözlerimizi kapatıp dua edelim dediler. Gözlerimizi tekrar açtığımızda bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı.’ Açık konuşmak gerekirse kültür ve sanat ülkelerin işgalinde, toplumların ele geçirilmesinde görülmeyen ordular olarak kullanılmıştır. Şayet güçlü ve yaşayan bir medeniyet zenginliğine sahip değilsiniz, kendinizi bir anda Kenyatta’nın sözünü ettiği konumda bulmanız kaçınılmazdır. Türkiye maruz kaldığı fiziki saldırıların daha beterini medeniyetine yönelik olarak yaşamıştır. Osmanlı döneminden başlayan ve Cumhuriyet döneminde süren bu sürecin sancılarını merhum Mehmet Akif başta olmak üzere pek çok fikir adamımızı eserlerinde görebiliyoruz. Tarihi ve kültürü ile bağı koparılmak için içeriden ve dışarıda bu derece uğraşılmış başka millet var mıdır bilmiyorum. Bu süreçte aldığımız yaralar oldu ama her şeye rağmen ayakta kalmayı başardık” diye konuştu.
“SİBER VATANA SAHİP ÇIKMAKTA KARARLIYIZ”
Dünyada dijital çağ devrinin başladığını söyleyen Erdoğan, “Sanayi devrimlerinin ham maddeleri altın, petrol, demir gibi ürünlerdi. Dijital çağın hammaddesi veridir. Veriyi elinde tutanlar demokrasiyi de, hukuku da, her türlü hak ve özgürlüğü hiçe sayarak kendi dijital diktatörlüklerini kurabiliyorlar. Siber dünyanın vahşi batıyı hatırlatan kuralları ile insanlığı tehdit eder hale gelmesi tesadüf değil, bilinci bir tercihtir. Geride işin kontrolünü elde tutanlar, bu kaosu dilediği gibi yönlendirebilme imkanın sahiptir. Bu hiçbirimizin görmezden gelemeyeceği kadar büyük bir tehdittir. Çünkü artık ülkelerin egemenlik hakları fizik sınırlarında ziyaret dijital dünyada saldırı altında. Biz ülkemizin karış karışa kaldığı kimi dayatmaları dijital faşizm olarak tanımladığımızda birileri rahatsız olmuştu. Son günlerde yaşananlar bu faşizmin cüretkarlığının nerelere kadar uzanabileceğini göstermiştir.
Bunun için yeni dönemde karada ve havada yürüttüğümüz vatan savunmamızı denizde mavi vatan olduğu gibi dijital dünyada siber vatanı da içine alacak şekilde genişleteceğiz. Siber vatana sahip çıkmanın bir tarafta teknik altyapı varsa, diğer tarafında da içerik üretimi bulunuyor. Eğer biz kendi vatandaşlarımızdan başlayan siber dünyada her bireye hitap edecek, onları kendi mecramıza çekecek içerik üretemezsek, bu savunma hattını korumakta başarılı olamayız. Müziğinden resmine, sinemadan grafiğe kadar tüm dalları ile sanat, bu içerik üretimin ne kritik bölümüdür. Önümüzdeki dönemde siber vatana hem teknik altyapımızı güçlendirerek, hem içerik üretimimiz arttırarak sahip çıkmakta kararlıyız” açıklamalarında bulundu.
Türkiye’nin medeniyet birikimini hareket geçirme konusunda acele etmesi gerektiğini savunan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Küresel düzendeki değişimde, ülkemizi hak ettiği yere getirmek için öncelikle bu meseleyi çözmemiz gerekiyor. Medeniyetler bir anda yükselişe geçmez, bir anda yıkılmaz. Sanatın, kültürün, ilmin gelişmesi bir iklim meselesidir. Kültür ve sanatta etkileşim elbette olacaktır. Biz uzunca bir dönem tek taraflı dayatmaya maruz kaldık. Sadece kopya çekerek, taklit ederek özgün eserler ortaya konamayacağı gerçeği nihayet kabul edilmeye başlandı. Kendi tarihimizi konu edinen dizilerimiz dünyanın dört bir yanında ilgiyle takip ediliyorsa, doğru yolda ilerliyoruz demektir. Gelenekse sanatlarımız yeni nesiller arasında daha çok benimseniyorsa umut kapıları açık demektir. Burada önemli olan önce kendi evlatlarımız, ardında tüm dünyadaki yaşıtlarının gönlünü ruhunu doyuracak kalitede işler ortaya koyabilmektir. Bunu da medeniyetimizin; kalbi selim, sevki selim, aklı selim diye ifade ettiğimiz üç saç ayağı üzerinde gerçekleştireceğiz. Kendi ruh ve fikir dünyalarındaki eziklik duygusunu geçmişlerini kötüleyerek örtme gayretinde olanlara rağmen bunu başaracağız. Bugün görüp göreceğiniz şu eserler Topkapı Sarayı’nın depolarından çıkarılmış olan eserlerdir. Bu eserlere hamdolsun sahip çıkmanın bahtiyarlığı içerisindeyiz. Daha niceleri var. Açılışını yaptığımız resim sergisinin bu bakımdan hepimize moral ve ilham vereceğine inanıyorum”