“3 Mayıs bir bayram değildir. Milli şuurun ayaklanmasıdır” sözleriyle Türkçülük Günü’nü tarif eden Hüseyin Nihâl Atsız edebiyatımızın “çılgın ruhlu”şairidir.
Türkçülük günü ilk olarak 1945 senesi Mayıs ayının üçüncü gününde kutlanmıştır. Topkapı Askeri Hapishanesinde 10 mahkum tarafından örtüsüz bir masa etrafında bir toplantı yapılarak gerçekleşmiştir.
Türkçülük-Turancılık Davası, Türkçü camia için 23 önemli ismin yargılanmasına verilen isimdir.
———
79 yıl önce, Türk milliyetçileri, dönemin iktidarı tarafından Turancılıkla suçlanıp topluca tutuklandı. Tabutluklarda her türlü işkenceyi gördükten sonra çıkarıldıkları mahkemede aylarca yargılandı. Daha sonra verilen cezaları bozulacak, beraat edeceklerdi. Aslında Türkçü liderler, Türk Milleti’nin gönlünde davayı zaten kazanmışlardı…
1944 yılında Nihal Atsız ve 34 arkadaşı, Turancılık suçlamasıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu Sansaryan Han’daki Tabutluk’ta türlü işkencelerden geçtikten sonra İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından yargılandı. Yargılama sonunda çeşitli cezalara çarptırıldılar. Ancak Askeri Yargıtay bu kararı esastan bozacak, beraat edeceklerdi.
Rusya’nın; II. Dünya Savaşı sırasında Doğu Avrupa’da birtakım işgallere giriştiği dönemde İsmet İnönü, ateşin Türkiye’ye de sıçramaması için Sovyetler Birliği’nin destek verdiği Marksistlerin aşırı hareketlerine göz yumdu. Bu dönemde komünist faaliyetler iyice arttığı halde Devlet’in gündeminde ne yazık ki Türk milliyetçileri vardı. Millî Eğitim Bakanlığı 1939 yılında milliyetçi yayınlara karşı alınacak sıkı tedbirleri rapor hâlinde hazırlamıştı. Buna karşılık Millî Eğitim Bakanlığı, Sosyalist Yurt ve Dünya ile Adımlar dergilerine abone olmuştu. Bu da yetmemiş; Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in talimatıyla 63 Rus klasiği basılmıştı. İşin garibi basılan diğer 496 klâsik eserin içinde bir tek Türk klâsiğine bile yer verilmemişti. İktidarın bu yanlı tutumu, Türk milliyetçileri tarafından haklı olarak eleştiriliyordu.
Bir mızrak başı: Orkun
O dönemde, Türkçülüğü ve Turancılığı benimseyen ve bu doğrultuda yayın yapan en önemli dergi Hüseyin Nihal Atsız’ın yönetiminde yayımlanan “Orkun”du. Orkun Dergisi ve Hüseyin Nihal Atsız susturulursa, Marksistlere gün doğacak, Sovyetler Birliği sert eleştirilerden kurtulacak, iktidar da rahatlayacaktı. O yüzden Orkun ve Atsız devletin bir anda iktidarın hedefi haline gelmişti. Atsız, Orhun’un Mart 1944’te yayınlanan 15. sayısında, daha önce 5 Ağustos 1942 tarihli meclis konuşmasında “Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal (en az) o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir” diyen devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na hitaben bir açık mektup yayınladı. Atsız, Nisan 1944’te yayımlanan 16. sayıda, Şükrü Saraçoğlu’na hitaben ikinci açık mektubunu da yayınlayarak Bakanlığın ‘komünistleri kolladığını’ belirterek, devrin Millî Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel’i istifaya çağırdı. Bu ikinci açık mektup, milli değerlere önem veren çevrelerde büyük bir tepkiye neden oldu. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirde, komünizm aleyhinde gösteriler yapılmaya başlandı. Bunun üzerine Yücel, 7 Nisan 1944 tarihinde Atsız’ın Boğaziçi Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliğine son verdi.
Atsız’a dava açıldı!
Bununla da yerinilmedi. Orhun Dergisi de Bakanlar Kurulu karan ile kapatıldı. Ayrıca Yücel, öğretmen Sabahattin Ali’yi Atsız aleyhine hakaret davası açmaya teşvik etti. Hakaret davasının 26 Nisan 1944 günü yapılan ilk oturumu olaylı geçti. Bunun üzerine 3 Mayıs 1944 tarihine ertelenen ikinci oturuma dinleyici alınmadı. Bu yüzden de öğrenci gösterileri oldu. Tam bir insan avı başladı, işbirlikçiler; yüzlerce kişiyi, tutuklattı. Davanın 9 Mayıs 1944 günü yapılan karar oturumunda, Sabahattin Ali’ye ‘vatan haini’ dediği için 6 aya mahkûm edilen Atsız’ın cezası hâkim tarafından ‘milli tahrik’ gerekçesi ile 4 aya indirildi. Ardından da 4 aylık bu ceza da ertelendi. 19 Mayıs 1944 törenlerinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atsız ve arkadaşlarını ağır şekilde eleştiren nutkunu söyledi. Bu nutuk üzerine de Atsız ve 34 arkadaşı İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesinde yargılanmaya başlandı. Aralarında Alparslan Türkeş gibi subay, üniversite profesörü, öğretmen, doktor ve üniversite öğrencilerinin de bulunduğu sanıklar, gözaltına alındılar. Atsız dahil bütün sanıklar, daha sonra tabutluk diye adlandırılan Emniyet Müdürlüğü’nün Sansaryan Han’daki hücrelerinde türlü işkenceler gördüler. Yıllarca süren dava sonucunda Atsız ve arkadaşlarının beraatine karar verildi. Böylece Türkçü liderlerin, işbirlikçi iktidara karşı verdiği şanlı mücadele, her yıl 3 Mayıs’ta “Türkçüler Bayramı” olarak kutlanmaya başladı.
Hücreden hastaneye hastaneden hücreye
1944 Olayı’nın önde gelen isimlerinden Türk Dünyası’nın Başbuğ’u Alparslan Türkeş, ismet Paşa’nın 19 Mayıs Nutku’ndan birkaç gün sonra görev yeri olan Erdek’te gözaltına alındı. Gözaltı sırasında bölük odası ve evi arandı.. Daha sonra İstanbul Merkez Komutanlığı’na götürülerek 13 Haziran 1944 günü Askerî Tutuk ve Cezaevi’nin hücresine kapatıldı. Burada beş ay tutuklu kalan Türkeş, rahatsızlığı nedeniyle Haydarpaşa Askerî Hastanesi’ne nakledildi. Burada da bir ay süreyle tedavi gördü. Ardından Sıkıyönetim Komutanlığı’nın baskısıyla hastaneden alındı. Tekrar Tophane’deki hücresine konuldu. Hücreye döndükten birkaç gün sonra Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han’a götürülerek meşhur Tabutluk’ta işkenceyle sorgusu başlatıldı. ’Tabutluk’ adı verilen, tavanlarında beşyüzer mumluk ampullerin yandığı işkence odalarına kapatıldı. Dönemin Emniyet Müdürü Ahmet Demir ve Savcı Kazım Alöç tarafından Nihal Atsız’a yazmış olduğu mektuplar yüzünden sorguya çekildi. “Adnan Menderes, Celal Bayar ve Fevzi Çakmakla beraber hazırlık yaptık. ihtilal yapıp Hükümeti devirecektik” ve “Rusya’da zulüm gören Türkleri kurtaracaktık” yazılı bir metne imza atmaları için işkence gördü.. İşkence altında bile suçu kabul etmedi.
Tabutlukta işkence gören Türk Milliyetçileri:
3 Mayıs tarihli gösterilerin ve 19 Mayıs Nutku’nun ardından toplanan Türkçüler’in davasında toplam 23 milliyetçi yargılandı. Bu sanıklar başta Sansaryan Han olmak üzere çeşitli yerlerde tutuldular..
Tophane Askeri Hapishane’sindeki asker sanıklar:
Dr. Yüzbaşı Hasan Ferit Cansever, Dr. Üsteğmen Fethi Tevetoğlu, Piyade Üsteğmen Alparslan Türkeş, Piyade Teğmen Nurullah Banman, Topçu Asteğmen Zeki Özgür(Sofuoğlu), Ulaştırma Asteğmen Fazıl Hisarcıklı..
Tophane Askeri Hapishane’sindeki sivil sanıklar:
Nihâi Atsız, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sancar, Saim Bayrak, ismet Rasin Tümtürk, Cihat Savaşfer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel..
Sansaryan Han’daki sivil sanıklar:
Zeki Velidi Togan, Orhan Saik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Said Bilgiç, Mehmet Külâhlıoğlu, Osman Yüksel Serdengeçti..
Kaynak: Timuçin Mert / Yeniçağ